İçinde ğ olan 5 harfli 156 kelime var. İçerisinde Ğ harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ğ harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu ğ harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- DOĞRU
-
-
[sıfat]
Bir ucundan öbür ucuna kadar yönü değişmeyen, eğri ve çarpık karşıtı
- "Onun yaptıklarını doğru buluyor musunuz?"
- "Çocuğun dediği doğru çıktı. Ana kız otelden gittiler." (Memduh Şevket Esendal)
- "Doğru doğru dosdoğru, bu işi yapan odur."
-
Gerçek, yalan olmayan
- "Doğru haber."
-
Akla, mantığa, gerçeğe veya kurala uygun
- "Bunları sana şimdiden söylemek daha doğrudur." (Aka Gündüz)
-
[isim]
Gerçek, hakikat
- "Söyleyin doğrusunu, siz insanoğlunun ahlaklı olabileceğine inanmıyorsunuz." (Nurullah ataç)
-
[isim]
İki nokta arasındaki en kısa çizgi
- "İki noktadan yalnız bir doğru geçebilir."
-
[zarf]
Yanlışsız, eksiksiz bir biçimde
- "Çocuk doğru okudu."
-
[zarf]
Hiçbir yöne sapmadan, dosdoğru, doğruca
-
[zarf]
Yakın, yakınlarında
- "Şafağa doğru otomobil sesi duyuldu." (Falih Rıfkı Atay)
-
[edat]
Karşı yönünce
- "Yüzü sapsarı bir kadın iskeleye doğru yürüdü." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Yasa, yöntem ve ahlaka bağlı, dürüst, namuslu
-
[sıfat]
Bir ucundan öbür ucuna kadar yönü değişmeyen, eğri ve çarpık karşıtı
- EĞMEÇ
-
-
[isim]
Kavis
-
Çay ve ırmağın dönemeç yeri
-
[isim]
Kavis
- SAĞRI
-
-
[isim]
Memeli hayvanlarda bel ile kuyruk arasındaki dolgun ve yuvarlakça bölüm
- "Atın sağrısına binmek."
-
[isim]
Memeli hayvanlarda bel ile kuyruk arasındaki dolgun ve yuvarlakça bölüm
- BAĞIR
-
-
[isim]
Göğüs
- "Yakup, ceketini, mintanını, içliğini çıkarmış, bağrını yağmura vermiş, bir heykel gibi sessiz ve kımıldamadan duruyor." (Tarık Buğra)
- "En büyüğünü kaybeden halk sanatkârının birkaç mısrası ile türkü bize bağrı yanan Anadolu'nun feryadını getirecek." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
- "İzmir'den kalkıp Mısır'a kadar beni görmeye, beni okşamaya, beni bağrına basıp sevmeye gelirdi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Oğlum böyle bir şey yaparsa onu ölmüş farz ederim. Bir evladım vardı: Allah elimden aldı derim, bağrıma taş basarım." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Ok yayı ve dağda orta bölüm
- "Sen onu bambaşka duygularla, heyecanlarla bağrına basmak isteyeceksin." (Erhan Bener)
-
Ciğer, bağırsak vb. vücut boşluklarında bulunan organların ortak adı, ahşa
-
[isim]
Göğüs
- YAĞSI
-
-
[sıfat]
Yağı andıran, yağa benzeyen, yağ gibi, yağımsı
-
[sıfat]
Yağı andıran, yağa benzeyen, yağ gibi, yağımsı
- FARİĞ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Vazgeçmiş, çekilmiş
-
Sıkıntısız, rahat
-
Bir mülkün kullanma hakkını başkasına bırakan
-
[sıfat]
Vazgeçmiş, çekilmiş
- OĞLAN
-
-
[isim]
Erkek çocuk
- "Biraz sonra oğlan da doğrulup kızın karşısına geçti." (Osman Cemal Kaygılı)
-
Yetişkin erkek
- "Yakışıklı, erkek güzeli olmaya aday bir oğlandı." (Tarık Buğra)
-
İskambil kâğıtlarında genç erkek resimli kâğıt, bacak, vale
-
Cinsel bakımdan erkeklerin zevkine hizmet eden sapık erkek
-
[isim]
Erkek çocuk
- ÇIRAĞ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Mum, kandil, lamba vb. ışık veren araç
-
Işık
-
[isim]
Mum, kandil, lamba vb. ışık veren araç
- DOĞUŞ
-
-
[isim]
Doğma işi veya biçimi
- "Senelerden beri güneşin doğuşunu seyretmedim." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Doğma işi veya biçimi
- SAĞCI
-
-
[sıfat]
Sağ görüşlü partilerin yandaşı olan (kimse)
-
[sıfat]
Sağ görüşlü partilerin yandaşı olan (kimse)
- KAĞIT
- ...
- GÜĞÜM
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Yandan kulplu, boynu uzun, genellikle bakırdan su kabı
-
[isim]
Yandan kulplu, boynu uzun, genellikle bakırdan su kabı
- İĞLİK
-
-
[sıfat]
İçinde herhangi bir sayıda iğ bulunan
- "Altı bin iğlik bir fabrika."
-
[sıfat]
İçinde herhangi bir sayıda iğ bulunan
- IĞRIP
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Bir tür balık ağı, ırıp
- "Birinci Dünya Harbi'nde oldukça önemli ığrıp çevirenler olmuştu." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Yalan, düzen
-
[isim]
Bir tür balık ağı, ırıp
- UĞRUN
-
-
[zarf]
Gizlice
-
[zarf]
Gizlice
- SAĞIR
-
-
[sıfat]
İşitme duyusundan yoksun, işitmeyen (kimse)
- "Bu başını döndüren, kulağını sağır eden seslere karşı elinden ne gelirdi ki..." (Yahya Kemal)
-
Ses geçirmeyen
-
Isıyı az veren, geç ısınan
- "Sağır soba."
-
Vurulduğu zaman ses vermeyen
- "Sağır davul."
-
İçi görülmeyen, donuk (cam)
-
[sıfat]
İşitme duyusundan yoksun, işitmeyen (kimse)
- KOĞUŞ
-
-
[isim]
Kışla, okul, tutukevi, hastane vb. kalabalık yerlerde, içinde birçok kimsenin yattığı veya barındığı büyük oda
- "Koğuşlardan birinin penceresinden hasta bir çocuğun söylediği türkü geliyor." (Peyami Safa)
-
Osmanlı Devleti'nde devşirilen çocuklara acemi ocağında eğitim ve öğretimin verildiği, birbirini izleyen yedi oda
-
[isim]
Kışla, okul, tutukevi, hastane vb. kalabalık yerlerde, içinde birçok kimsenin yattığı veya barındığı büyük oda
- DOĞUM
-
-
[isim]
Doğma işi, tevellüt, veladet
-
Bir kimsenin doğduğu yıl
-
[isim]
Doğma işi, tevellüt, veladet
- NAĞME
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Güzel, uyumlu ses, ezgi, melodi
- "Boyuna Arapçayı andırır bir nağme mırıldanıyor." (Sermet Muhtar Alus)
-
Ezgi
-
Birinin yalandan ve nazlanarak söylediği söz
-
[isim]
Güzel, uyumlu ses, ezgi, melodi
- BELİĞ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Belagati olan, belagatli
-
Anlaşılır
- "Çeşmeden sökülmüş o kitabenin yeri kendisinden daha beliğ bir şekilde, hafızamda kaldı." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[sıfat]
Belagati olan, belagatli