İçinde ğ olan 4 harfli 61 kelime var. İçerisinde Ğ harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ğ harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu ğ harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

EĞRİ

  1. [sıfat] Doğru veya düz olmayan, bir noktasında yön değiştiren, çarpık, münhani, doğru karşıtı
    • "Eğri bir yol."
  2. Yay gibi kavislenmiş, eğmeçli, mukavves
    • "Eğri kılıç."
  3. Yatay veya düşey olmayan, bütünüyle bir yana eğilmiş bulunan, eğik, mail
    • "Eğri bir masa."
  4. [zarf] Yanlış bir biçimde
    • "Gazetecilik bu oğlum, eğri, doğru yazılıp çıkmalı." (Memduh Şevket Esendal)
  5. [isim] Bir olayın şiddetindeki azalış ve çoğalışları gösteren çizgi
    • "Sıcaklık eğrisi. Hava nemi eğrisi."
  6. [isim] Doğru veya düz olmayan çizgi, yüzey

UĞUT

  1. [isim] Çimlenmiş buğdayın kaynatılmasıyla yapılan bir çeşit yemek

AĞSI

  1. [sıfat] Ağ görünüşünde olan, ağ gibi örülmüş olan

KUĞU

  1. [isim] Perde ayaklılardan, yaban ve evcil türleri bulunan, çok uzun ve kıvrık boyunlu, geniş gagalı, geniş kanatlı bir su kuşu (Cygnus olor)

İĞCİ

  1. [isim] İğ kullanan, yapan veya satan kimse

AĞIZ

  1. [isim] Yüzde, avurtlarla iki çene arasında, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye ve besinleri içine almaya yarayan boşluk
    • "Yusuf Efendi biçareye ağız açtırmıyordu."
    • "Gelgelelim Akif, Berlin'e gidip de oradaki kahveleri gördüğü vakit ağız değiştirmek zorunda kalır." (Salâh Birsel)
    • "Kolonya dökmekten, şeker tutmaktan, iyi gözükeceğim diye ağız etmekten yoruldu." (Lâtife Tekin)
    • "Ben nasıl ağız kullanıyorsam sen de o yolda konuş."
  2. Bu boşluğun dudakları çevrelediği bölümü
    • "Küçük bir ağız."
    • "Aman efendim, bendenize bir ağız açtılar, donakalmışım." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Çok şükür, ağzı laf yapandan çok, eli işe yatkın aydınlara muhtaç olduğumuzu, anlar gibiyiz." (Atilla İlhan)
    • "Hey zavallı balık, diyor, ağzın var dilin yok" (Sait Faik Abasıyanık)
  3. Kapların veya içi boş şeylerin açık tarafı
    • "Ağızları kopmuş bir çay takımının arasına gizlenmiş, koyu renkli bir cildi oradan alarak bana uzattı." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
  4. Bir akarsuyun denize veya göle döküldüğü yer, munsap
    • "Çay ağzı."
  5. Koy, körfez, liman, yol vb. yerlerin açık yanı
    • "Körfezin ağzı. Yol ağzında."
  6. Birkaç yolun birbirine kavuştuğu yer, kavşak
  7. Kesici aletlerin keskin tarafı
    • "Çelik ağızlı, küçük gül makasını kâğıdından çıkardı." (Refik Halit Karay)
  8. Bir dilin sınırları içinde, bölgelere ve sınıflara göre değişen söyleyiş özelliği
    • "Anlaşılmaz, garip köylü ağızlarıyla konuşuluyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
  9. Üslup, ifade özelliği
    • "Ertesi günü bazı gazeteler bu haberin bir noktasını yarı resmî bir ağızla tekzip ettiler." (Tarık Buğra)
  10. Uç, kenar
    • "Topun ağzında. Uçurumun ağzında."
  11. Birini yanıltmak, kandırmak amacıyla dolambaçlı birtakım sözler söyleme özelliği
  12. Bir bölge ezgilerinde görülen özelliklerin tümü

EĞİR

  1. [isim] Arıların çıkardığı bir tür salgı

DOĞA

  1. [isim] İnsan faaliyetlerinin dışında kendi kendini sürekli olarak yeniden yaratan ve değiştiren güç, canlı ve cansız maddelerden oluşan varlığın hepsi, tabiat
    • "Deniz de pisliği doğa yoluyla temizleyemez oldu." (Haldun Taner)
  2. Bir kimsenin eğilimlerinin, içgüdülerinin hepsi, huy
  3. İnsan eliyle büyük değişikliğe uğramamış, doğal güzelliklerini koruyan çevre
  4. Evrende meydana gelen olayları denetiminde, egemenliğinde tuttuğuna inanılan soyut güç

UĞRA

  1. [isim] Yufka açılırken hamurun tahtaya yapışmaması için serpilen kalın un

OĞAN
...
İĞDE

  1. [isim] İğdegillerden, kokulu, sarı çiçekleri olan, çalı biçiminde bir ağaç (Elaeagnus)
  2. Bu ağacın zeytin biçiminde, kabuğu kırmızıya çalan sarı renkte, beyaz unlu, tadı mayhoş yemişi

EĞSİ

  1. [isim] Ucu yanmış odun, köseği

EĞİŞ

  1. [isim] Eğme işi veya biçimi

IĞIL

  1. [isim] Yavaş akan su
    • "Iğılda yüzmek kolaydır."

UĞUR

  1. [isim] Bazı olaylarda görülen ve insana iyilik getirdiğine inanılan belirti veya bazı nesnelerde var olduğuna inanılan iyilik kaynağı
    • "Onlar da uğurlar dilediler, aralarında konuşmaya başladılar." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Emeti ile evlenmek, Satılmış'a uğur getirmişti." (Ercüment Ekrem Talu)
  2. Bu nitelikte olduğuna inanılan şey
  3. Meymenet, kadem
  4. Talih, şans

EĞİK

  1. [sıfat] Yatay bir çizgi veya düzlemle açı oluşturacak biçimde olan, yalman, mail, şev
  2. Eğilmiş olan, dik veya düz olmayan
  3. Bükülmüş
    • "Başı yine yere eğik, sol kolu yine kalçasındaydı." (Ömer Seyfettin)
  4. [isim] Dik veya paralel olmayan doğru

AĞIN
...
ÇAĞA

  1. [isim] Çocuk, bebek

ÖĞÜR

  1. [isim] Akran
    • "Çoluk çocuk öylesine öğür oldular ki anları dışarıdan gören pekâlâ çok nüfuslu tek bir aile sanabilirdi." (Haldun Taner)
  2. Takım, fırka, zümre
  3. [sıfat] Öğrenmiş
  4. [sıfat] Alışmış, yadırganmaz olmuş, menus

AĞDA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Kaynatılarak çok koyu ve yapışkan bir macun durumuna getirilen pekmez veya limonlu şeker eriyiği
  2. Şekerle yapılan ürünlerin hazırlanması veya beklemesi sırasında şekerin ulaştığı koyuluk

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü