İçinde ük olan 5 harfli 69 kelime var. İçerisinde ÜK bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ük olan kelimeler listesine ya da Sonu ük ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

SÖNÜK

  1. [sıfat] Sönmüş olan
    • "Ağızlarında iki sönük sigarayla duran iki kız..." (Çetin Altan)
  2. Parlaklığı, hızı az veya azalmış olan, etkisiz, zayıf
  3. Göze çarpmayan, dikkat çekmeyen, silik
    • "Bu şehirde satışı bini geçmez, yerli lisanlarda sönük cerideler çıkar." (Yahya Kemal Beyatlı)

DÖNÜK

  1. [sıfat] Dönmüş, çevrilmiş (kimse)
    • "Ayağa kalkmıştı. Arkası bana dönüktü." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Yönelmiş
    • "Halka dönük bir eğitim."

GÜLÜK

  1. [isim] Hindi
  2. Sebze yetiştirmek için açılan ocak
    • "Kavağın dibine gülük yaptırdım / Basaksız evlere hayat yaptırdım." (Halk türküsü)

GÖÇÜK

  1. [isim] Çökmüş, kaymış toprak, çöküntü, yıkıntı
  2. Kaya veya cevherin kendi kendine yer altına doğru çökmesi

RÜKÜŞ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. Gülünç bir biçimde giyinip süslenen (kadın)
    • "Sadece kasabanın adam çekiştirmesinden başka bir şey bilmeyen seviyesiz ve rüküş kadınlarını tenkit ediyordu." (Reşat Nuri Güntekin)

KÖPÜK

  1. [isim] Sabun, deterjan vb.nin suda erimesinden oluşan beyaz kabarcık
  2. Çalkanan, kaynatılan, mayalanan, yukarıdan dökülen sıvıların üzerinde oluşan hava kabarcıkları yığını
    • "Kahve köpüğü."
  3. Yapay olarak elde edilen, yumuşak ve esnek dolgu gereci
  4. Gaz ve buharların sıvı katmanları ile kuşatılmasından oluşan yığın
  5. Hayvanların, bazı kez de insanların ağzında görülen salyamsı kabarcıklar
    • "Hayvanın ağzından taşan beyaz köpüklere biraz da kan karıştı." (Haldun Taner)

SÜLÜK

  1. [isim] Sülüklerden, tatlı sularda yaşayan, vücudunda yirmi iki sindirim kesesi olduğu için bir kezde ağırlığının sekiz katı kan emebilen, halk arasında bazı kan hastalıklarının tedavisinde yararlanılan hayvan (Hirudo medicinalis)
  2. Asma bıyığı

SÜKUN
...
ÖRTÜK

  1. [sıfat] Örtülü, kapalı

BÜKÜK

  1. [sıfat] Bükülmüş, eğilmiş olan
    • "Az beli bükük ve gözleri biraz baygın bir ihtiyar." (Osman Cemal Kaygılı)

YÜLÜK

  1. [sıfat] Ustura ile kesilmiş (kıl)

GÖYÜK

  1. [sıfat] Yanık, yanmış
  2. [isim] Hastalık ateşi

ÇÜKÜR

  1. [isim] Bir yüzü balta, bir yüzü kazma olan araç

GÖLÜK

  1. [isim] Yük taşıyan ve binilen at, eşek, beygir, katır vb. hayvan
    • "Gölüğü yitirdim. -Ne gölüğü? Eşek hani, eşeği yitirdim de." (Memduh Şevket Esendal)

BÜRÜK

  1. [isim] Çarşaf, baş örtüsü
  2. Duvak
    • "Attan iniyom attan / Bürüğüm yedi kattan." (Halk türküsü)

SÖKÜK

  1. Dikişi sökülmüş veya örgüsü çözülmüş
    • "... teyzem buraya haftada üç defa sökük ve düğme dikmeye, çamaşırları tamir etmeye gelirdi." (Peyami Safa)

GÜCÜK

  1. [sıfat] Kısa, bodur, gelişmemiş, güdük
  2. Kuyruksuz, kuyruğu kesik (hayvan)
  3. [isim] Ağaç direklerin hazırlanması sırasında artakalan kısa parça

KÜÇÜK

  1. [sıfat] Boyutları, benzerlerininkinden daha ufak olan, büyük karşıtı
    • "Bir aralık başımın üstünde kartaldan küçük, atmacadan büyük yırtıcı kuşlardan birinin döndüğünü gördüm." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Aslarda o küçük dağları ben yarattım diyen heybet ... varken ... o güdük, o boynu bükük konçinalar onlara bir türlü el kaldıramıyorlar." (Haldun Taner)
    • "Kimsenin yanında küçük düşmeni istemem." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Handan'ı küçük düşürdüğünü, asıl suçun da bu olduğunu kabul etmişti." (Tarık Buğra)
  2. Yaşı daha az olan
    • "Ortanca ve küçük ablalar ... beni, arabanın beklediği sokağa indirdiler." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Protokol kaidelerini, çok zaman, bir yana atıp küçükle küçük, büyükle büyük olmasını biliyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  3. Niceliği az olan
    • "Kimseden en küçük bir alaka görmüyordum." (Sait Faik Abasıyanık)
  4. Niteliği aşağı olan, bayağı
    • "Küçük adam."
  5. Geri aşamada
    • "Küçük bir memur."
  6. Değersiz, önemsiz
    • "Bu iyi temiz, sıhhatli, küçük insanların uykusu bambaşka bir şey." (Sait Faik Abasıyanık)
  7. Kısık, parlak olmayan (ses)
    • "Küçük, tatlı bir sesle kovboy şarkıları söyledi." (Refik Halit Karay)
  8. [isim] Makam, rütbe, derece bakımından daha aşağı olan kimse
  9. [isim] Küçük abdest

BÜZÜK

  1. [sıfat] Toplanarak büzülmüş
  2. [isim] Kalın bağırsağın sona erdiği yer, anüs
  3. [isim] Yüreklilik, cesaret

NÜKUL
...
Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü