İçinde ör olan 6 harfli 80 kelime var. İçerisinde ÖR bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ör olan kelimeler listesine ya da Sonu ör ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- GÖRELE
- ...
- DÖRDÜZ
-
-
[sıfat]
Dördü bir arada doğan (çocuk)
-
Dördü bir arada bulunan
-
[sıfat]
Dördü bir arada doğan (çocuk)
- GÖRGÜL
- ...
- REKTÖR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Üniversitenin tüzel kişiliğini temsil eden, yönetimden, eğitim ve öğretimin düzenli yürütülmesinden sorumlu profesör
-
[isim]
Üniversitenin tüzel kişiliğini temsil eden, yönetimden, eğitim ve öğretimin düzenli yürütülmesinden sorumlu profesör
- HÖRGÜÇ
-
-
[isim]
Devenin sırtındaki tümsek, çıkıntı
-
Bu çıkıntıya benzeyen tümsek, çıkıntı
- "Yüksek yaylalara hörgüçler gibi çökmüş dağları ile ufkumuzu kapladı." (Ruşen Eşref Ünaydın)
-
[isim]
Devenin sırtındaki tümsek, çıkıntı
- DUBLÖR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Benzer
-
[isim]
Benzer
- TÖRECİ
-
-
[isim]
Töreyi ilke edinen, töreyi amaç olarak alan kimse
-
[isim]
Töreyi ilke edinen, töreyi amaç olarak alan kimse
- ÖRGÜLÜ
-
-
[sıfat]
Örgüsü olan, örgü biçiminde bulunan
- "Külahının altındaki örgülü beyaz saçlarını tutup koparmak ... ihtiyacını duydu." (Ömer Seyfettin)
-
Örülmüş
-
[sıfat]
Örgüsü olan, örgü biçiminde bulunan
- ÖRTBAS
-
-
[isim]
Bir durumun duyulmamasını, yayılmamasını sağlayan önlemler alma
- "Onlar da rezaleti örtbas etmek için kızı Bursa'ya kaçırdılar." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Her türlü ayıbın örtbas olacağını sandığı bir uzak diyara alıp götürmüştür." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Bir durumun duyulmamasını, yayılmamasını sağlayan önlemler alma
- TÖRELİ
-
-
[sıfat]
Törel
-
[sıfat]
Törel
- BRÜLÖR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yakmaç
-
[isim]
Yakmaç
- İÇÖRGÜ
- ...
- ÖRÜLÜŞ
-
-
[isim]
Örülme işi veya biçimi
- "Bu ağır ve etkili örülüşün ilmikleri arasında sıkışıp inceliyor, ufak ufak koparak toz olup dağılıyordu." (Atilla İlhan)
-
[isim]
Örülme işi veya biçimi
- BÖRTME
-
-
[isim]
Börtmek işi
-
[isim]
Börtmek işi
- AKTÖRE
-
-
[isim]
Ahlak
- "Artık gemisini kurtaran kaptan olacaktır, aktöre yozlaşması ve çöküntü başlar." (Melih Cevdet Anday)
-
[isim]
Ahlak
- GÖRDES
- ...
- GÖRMEK
-
-
[-i]
Göz yardımıyla bir şeyin varlığını algılamak, seçmek
- "Merdivenin başındaki paravanın arkasında garip bir sahne gördüm." (Aka Gündüz)
- "Birini çağırıp o güvercinleri vereyim de sen de gör." (Memduh Şevket Esendal)
- "Peki ama sen Paşa babanı çok severdin ... göreceğin gelmedi mi?" (Reşat Nuri Güntekin)
- "Haydi göreyim seni, bu işi yapıver."
-
Anlamak, kavramak, sezmek
- "Türk iradesinin ne demek olduğunu da sen göreceksin." (Ruşen Eşref Ünaydın)
- "Bir saniye içinde hasret ve firkati hiç görmemişe dönersiniz." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Yanına gidip konuşmak
- "Bugün müdürü göreceğim."
-
Bir şey hakkında bir yargıya varmak, değerlendirmek
-
Belirli bir zamanın içinde bir olaya tanık olmak, yaşamak
- "Hangi memlekete gitsek resmî makamlar kadar halkın da rağbetini görürdük." (Falih Rıfkı Atay)
-
Yapmak, etmek
- "İş görmek. Masraf görmek."
-
[-den]
Kendisine yapılmak, bir davranışla karşılaşmak, maruz kalmak
-
[-den]
Almak
- "Birinden ders görmek."
-
[nsz]
Bir şeye erişmek
- "Cebi para görmek. Yardım görmek."
-
Çok değer vermek
- "Gözü yalnız parayı görüyor."
-
[nsz]
Bir işleme uğramak
- "Teftiş görmek. Tedavi görmek."
-
[nsz]
Yüzü bir yöne doğru olmak, bakmak
- "Ev güneş görüyor."
-
Ziyaret etmek
-
Karşılaşmak, rastlaşmak
-
[-le]
Gözlerin görmediği durumlarda başka duyu organlarıyla algılamak
- "Körler parmaklarıyla görürler."
-
[nsz]
Sahne olmak, geçirmek
- "Bu ova çok savaş gördü."
-
Saymak, herhangi bir şey gibi görmek
-
Gezmek
- "Ankara'yı gördün mü?"
-
Vermek
- "Madem ikramiye kazandın, bizi de gör."
-
Karşı oyuncunun yapacağı vuruşu önceden kestirip ona göre durum almak
-
[-i]
Göz yardımıyla bir şeyin varlığını algılamak, seçmek
- PÖRSÜK
-
-
[sıfat]
Gevşeyip sarkmış, yıpranmış
- "Beni yanımdaki pörsük, sarışın yüze bağlayan başka ortak hatıralar da var." (Halide Edip Adıvar)
-
[sıfat]
Gevşeyip sarkmış, yıpranmış
- DÖRTLÜ
-
-
[sıfat]
Dört parçadan oluşan, kendinde herhangi bir şeyden dört tane bulunan
- "Dörtlü sefer tası. Dörtlü abajur."
-
[isim]
İskambil, domino vb. oyunlarda üzerinde dört işareti bulunan kâğıt veya pul
-
[isim]
Dört kişiden oluşan müzik topluluğu, kuartet
-
[isim]
Taşıtlarda uyarı için dört sinyal lambasının aynı anda yanıp sönmesini sağlayan düzen, flaşör
-
[sıfat]
Dört parçadan oluşan, kendinde herhangi bir şeyden dört tane bulunan
- VEKTÖR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Doğrultusu, yönü, uzunluğu belirli olan ve bir ok işaretiyle gösterilen doğru çizgi
-
Büyüklüğü ile yönü olan nicelik
-
[isim]
Doğrultusu, yönü, uzunluğu belirli olan ve bir ok işaretiyle gösterilen doğru çizgi