İçinde öl olan 5 harfli 28 kelime var. İçerisinde ÖL bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında öl olan kelimeler listesine ya da Sonu öl ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

ÖLÇEK

  1. [isim] Birim kabul edilen herhangi bir şeyin alabildiği kadar ölçü
  2. [sıfat] Bu ölçü miktarında olan
    • "İki ölçek buğday."
  3. Tahıl ölçmeye yarar kap, kile
  4. Bir harita veya resimde görülen uzaklıklarla bunların işaret ettiği, karşılandığı gerçek uzunluklar arasındaki oran
    • "Yüz binde bir ölçeğinde bir harita."
  5. Bir ölçü aletinin üzerinde çizgilerle ayrılmış bölüm, kadran
  6. Dört okkaya eşit ağırlık ölçüsü

GÖLGE

  1. [isim] Saydam olmayan bir cisim tarafından ışığın engellenmesiyle ışıklı yerde oluşan karanlık
    • "Etrafına gölge salmayan, yemiş vermeyen hangi kütük baltadan kurtulur?" (Halide Edip Adıvar)
    • "... bu iki yazarın usta hikâyeci vasıflarına gölge düşürmüştür." (Abdülhak Şinasi Hisar)
    • "O bir gölge gibi kalkıp gittiği zaman farkında olmadım." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Enişte, delikanlıları gölgede bırakacak kadar çalıştı; hâlâ ayak üstünde." (Sermet Muhtar Alus)
  2. Güneş ışınlarından korunacak yer
    • "Sakın kesme, gölgesinde yorgun çiftçi dinlensin." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Gölge etme, başka ihsan istemem." (Diyojen)
  3. Ne olduğu anlaşılamayan karaltı, silüet
    • "Pencereden dışarıya bir gölge çıktı, arkasından seğirttiler." (Aka Gündüz)
  4. Resimde bir şekli cisimlendirmek için, onun ışık almaması gereken yerlerine vurulan az çok koyu renk
  5. Röfle
  6. Yetkisi olmadığı hâlde etkili olan
    • "Gölge başkan. Gölge kabine."
  7. Birinin yanından hiç ayrılmayan kimse
  8. Koruma, kayırma himaye
    • "Onun gölgesi altında yaşıyor."

KÖLÜK

  1. [isim] İş ve yük hayvanı

BÖLGE

  1. [isim] Sınırları idari, ekonomik birliğe, toprak, iklim ve bitki özelliklerinin benzerliğine veya üzerinde yaşayan insanların aynı soydan gelmiş olmalarına göre belirlenen toprak parçası, mıntıka
    • "Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil, bütün Milleti temsil ederler." (Anayasa)
  2. Vücut yüzeyinde sınırları belli herhangi bir bölüm, nahiye
    • "Bel bölgesi. Koltuk altı bölgesi."

ÖLÇÜŞ

  1. [isim] Ölçme işi veya biçimi

ÖLÇME

  1. [isim] Ölçmek işi

ÖLÇÜM

  1. [isim] Ölçme işi
  2. Ölçülerek elde edilen sonuç
    • "Bu alanın ölçümü iki kilometrekaredir."
  3. Ölçümleme sonucu, takdir

ÖLÇÜT

  1. [isim] Bir yargıya varmak veya değer vermek için başvurulan ilke, kıstas, mısdak, kriter
    • "Geç kalmış bile olsak biz Batı'ya, Batı'nın uygarlık ölçü ve ölçütlerine çoktan uymuşuz." (Tarık Dursun K)

BÖLME

  1. [isim] Bölmek işi, ayırma, parçalama, taksim
  2. Salon, oda, sofa vb. büyük bir yerden ayrılmış daha küçük yer
    • "Gözlerimi tabağıma eğmiş bir vaziyetteyim ama telefon bölmesini âdeta bakmadan görüyorum." (Refik Halit Karay)
  3. Büyük bir yeri, alanı küçük oda veya kısımlara ayıran ince duvar veya tahta perde
  4. Kalın ağaç gövdesinden odun veya tekne yapmak için ayrılan tomruk
  5. Gemilerin içinde, su baskını, yangın vb. durumlarda, ara kapılar kapandığında arızanın veya hasarın yayılmasını önlemek için kullanılan birbirlerinden ayrılmış yerler
  6. Cins kavramlarını tür, alt tür kavramlarına ayırma işi
  7. Dört işlemden biri, taksim

ÖLMEZ

  1. [sıfat] Ölümsüz, kalıcı olan
    • "Her kim ki olursa bu sırra mazhar / Dünyaya bırakır ölmez bir eser." (Âşık Veysel)
  2. Çok dayanıklı, kolay eskimeyen

BÖLÜK

  1. [isim] Bir bütünden ayrılmış olan parça, kısım
    • "Bir kandil günü öteki bölükteki büyük hanımın elini öpmeye gitmiştim." (Burhan Felek)
  2. Saç örgüsü
  3. Hizip
  4. Takımlardan oluşan, üçü veya dördü bir tabur oluşturan ve öbür birliklerin temeli sayılan birlik
    • "Şehre giren kuvvetlerimiz iki süvari bölüğünden ibaretmiş." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  5. On kuralına göre yazılan bir tam sayının, sağdan sola doğru üçer üçer ayrılan basamaklarından her bir üçlü takımı
    • "Birler bölüğü, binler bölüğü, milyonlar bölüğü."

ÖLMEK

  1. [nsz] Yaşamaz olmak, hayatı sona ermek, can vermek
    • "Allah geride kalanlara ömür versin, ölenle ölünmez; konuşacağız da gezeceğiz de yiyeceğiz de içeceğiz de..." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Bu defa artık ölmek var, dönmek yoktur." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Çünkü çiçek kokusu. Proust'un tıknefes nöbetlerinde ölüp ölüp dirilmesine yol açarmış." (Salâh Birsel)
  2. Bitki, solmak
    • "Bu çiçekler dayanmaz, çabuk ölür."
  3. Bazı sebeplerle çok sıkıntı veya acı çekmek
  4. Değerini, geçerliğini, gücünü yitirmek, kullanılmamak
    • "Bu usul öldü artık."

ÖLÇÜN

  1. [sıfat] Standart

GÖLET

  1. [isim] Birikinti suların sulamak amacıyla genellikle bir set ardında toplandığı küçük göl, gölcük, gölek, büvet, büğet
  2. İçinde ham deri ıslatılan taş havuz

ÖLMÜŞ

  1. [sıfat] Ölen, ölü olan
    • "Avni Hurufi Efendi, iki ölmüş çocuk babası olan bu adama acıdı." (Memduh Şevket Esendal)

RÖLİK
...
ÖLGÜN

  1. [sıfat] Diriliği, canlılığı, tazeliği kalmamış, pörsümüş, solmuş
    • "Bataklıklardan henüz sazlar süzgün, nilüferler çürük, kurbağalar yorgun ve sular ölgün değildi." (Refik Halit Karay)
  2. Gücü azalmış, zayıflamış
    • "Canlı olmaya çalışan ölgün adımlarla kapağı odasına attı." (Haldun Taner)

BÖLÜŞ

  1. [isim] Bölme işi veya biçimi
    • "Sağdan sola taksim etmiş örgüsün / Onar onar bölüşünü sevdiğim." (Ruhsati)

BÖLÜM

  1. [isim] Bir bütünü oluşturan parçaların her biri, kısım
    • "Asıl yalıya bitişik bir binada belki de eski selamlık bölümünde idiler." (Refik Halit Karay)
  2. Bir kuruluşun yönetim birimlerinden her biri, departman, seksiyon
  3. Çağ, devir
    • "O gün edebiyat tarihinde hecenin beş şairi diye bir bölüm açanların üçü orada tanıştılar." (Yusuf Ziya Ortaç)
  4. Canlıların bölümlenmesinde filumların bir araya gelmesiyle oluşan birlik
  5. Bir okul veya üniversitenin herhangi bir bilim ve uzmanlık dalında eğitim sağlayan birimlerinden her biri, departman
  6. Bölme işlemi sonunda elde edilen sayı

BÖLÜT

  1. [isim] Zigotun bölünmesinden sonra embriyoda ortaya çıkan ve az çok birbirine benzeyen parçaların her biri
  2. Eklem bacaklıların vücudunu oluşturan yan yana dizili parçaların her biri, halka

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü