İçinde ö olan 5 harfli 266 kelime var. İçerisinde Ö harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ö harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu ö harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

DÖPER
...
ÖNEZE

  1. [isim] Avcıların av beklemek için taş yığınlarından yaptıkları pusu, evsin
  2. Sürek avında pusuda av bekleyen avcı

DÖNEK

  1. İnanç ve düşüncesini değiştiren, sözüne güvenilmeyen, caygın, kaypak (kimse), kahpe

GÖRME

  1. [isim] Görmek işi, rüyet

ÖVÜCÜ

  1. [sıfat] Öven (kimse veya şey)
    • "Bir romanın üzerine övücü saptayımlarda bulunmasına sevindim."

GÖVEM

  1. [isim] Sığırlara dadanan zar kanatlı bir tür sinek

KÖPEK

  1. [isim] Köpekgillerden, boy ve biçim bakımından pek çok cinsi olan, çok iyi koku alan, sadık, bekçilik ve avcılık gibi işler için beslenen memeli hayvan (Canis familiaris)
    • "Onun vaktiyle pek sevdiği küçük, sırtı siyah ve göğsü beyaz, oynak bir köpeği varmış." (Abdülhak Şinasi Hisar)
    • "Kız ona derdini yanarken, paşanın Tevfik'i buldurması için köpek gibi yalvarırken, o gözlerini tavana dikiyor, cevap vermiyordu." (Halide Edip Adıvar)
  2. Aşağılık niyetlerle yaltaklanan veya davranışları kötü olan kimse için kullanılan bir sövgü sözü
    • "Ben bu ite çattığıma bin pişman oldum. Bu köpekten de aşağı köpeğe uyma." (Yahya Kemal)

ÖRTME

  1. [isim] Örtmek işi
  2. Baş örtüsü
  3. Üstü kapalı, önü açık yer
    • "Damın örtmesinin altında hasta koyunlara bakıyordu bir adamla beraber." (Yahya Kemal)

BÖYLE

  1. [sıfat] Bunun gibi, buna benzer
    • "Ah Şaban'ın böyle bir çocuğu, böyle bir karısı olsaydı!" (Halide Edip Adıvar)
  2. [zarf] Bu yolda, bu biçimde, hakeza
    • "Böyle acıklı şeyleri ne diye yazıyorum bilmem ki?" (Aka Gündüz)
  3. [zarf] Bu derece
    • "Böyle bir sevmek görülmemiştir." (Atilla İlhan)
  4. [zarf] İçinde "ne, nasıl" vb. sorular bulunan cümlelerin sonuna geldiğinde o cümlede anlatılan şeyin hoş karşılanmadığını veya ona şaşıldığını anlatan bir söz
    • "Maşallah, dedi, nereden teşrif böyle?" (Peyami Safa)

MASÖZ

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Bayan masajcı, ovucu

ÇÖKÜŞ

  1. [isim] Çökme işi veya biçimi, inhitat
  2. Yıkılma
    • "Yapıların depremde çöküşü korkunçtu."
  3. Çömelip yere oturuş
    • "Devenin çöküşü."
  4. Devletlerin veya uygarlıkların son bulması, mahvolması, inhitat
    • "Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküş yılları."

ÖVÜNÇ

  1. [isim] Övünme, kıvanç, iftihar
    • "Bütün oba sevdalıları korumanın sevinci, övüncü içindeydi." (Yahya Kemal)
    • "Sevgili eşini kaçırarak almış olmaktan büyük övünç duyardı." (Haldun Taner)

TÖVBE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] İşlediği bir günah veya suçtan pişman olarak bir daha yapmamaya karar verme
    • "Bir daha senin ismini ağzına almamak için tövbe eder." (Osman Cemal Kaygılı)
    • "Geyik çekti bizi kendi dağına / Tövbeler tövbesi geyik avına." (Halk türküsü)

ŞÖLEN

Kelime Kökeni : Moğolca

  1. [isim] Ziyafet
    • "Sizin şöleniniz, galiba, benimkinden daha masraflı olmuş..." (Refik Halit Karay)
  2. Belli bir amaçla düzenlenen eğlence
    • "Konuşmanın şurasına burasına espriler serpiştirerek size bir konuşma şöleni çekerdi."
  3. Sanat gösterisi
  4. Din töreni niteliğinde yemek toplantısı

BÖBÜR

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Memelilerden, sıcak ülkelerde yaşayan, derisi benekli, yırtıcı hayvan (Hyrax syriensis)
  2. Böbürlenme, kibir
    • "Evet ağzı ile değilse de sakalı ile böyle der, kendine için için böyle bir üstünlük böbürü yaratırdı." (Haldun Taner)

ÖRGÜN

  1. [sıfat] Bir işi gerçekleştirmek amacıyla türlü ve düzenli görevler yapan organlardan oluşan

ŞÖYLE

  1. [zarf] Şunun gibi, şuna benzer biçimde
    • "O zamanlar, şöyle öğleye doğru otele bir başvurup çamaşır değiştireceği varsa değiştiriyor." (Ercüment Ekrem Talu)
    • "Uyumak şöyle dursun, biraz dinlenmek bile mümkün olmadı."
    • "Hakkında yanlış işlem yapılmıştır. Şöyle ki..."
  2. Şu yolda, şu biçimde, aşağı yukarı
    • "Kendisi lisedeki ilk zamanlarını şöyle anlatmıştı." (Falih Rıfkı Atay)

DÖNME

  1. [isim] Dönmek işi
    • "Dönmeyi kararlaştırmış da olsa bir aksilik, mutlaka bir aksilik, benim saadetime engel olacaktı." (Tarık Buğra)
  2. Ameliyatla cinsiyet değiştiren kimse
  3. Biçimi değişmeyen bir şeklin ekseni çevresindeki hareketi
  4. [sıfat] Başka bir dindeyken Müslüman olan, mühtedi

KÖRPE

  1. [sıfat] Dalından yeni koparılmış, tazeliği üstünde, daha büyümemiş (bitki), kart karşıtı
    • "Körpe fidan."
  2. Çok genç (kimse)
    • "Köşedeki masada körpe, ötekinde olgun birer hoş kadın..." (Refik Halit Karay)
  3. Yavruluktan henüz çıkmış (hayvan)
    • "Kaplan ve yılan, körpe ceylan hayaliyle gözlerini kapadılar." (Halide Edip Adıvar)
  4. Genç, hoş, güzel
    • "Bir vakitler, Mahinur'un körpe rayihasıyla doldurduğu odalar şimdi boş ve sahipsiz." (Haldun Taner)
  5. Henüz bozulmamış, yıpranmamış

SÖĞÜT

  1. [isim] Söğütgillerden, sulak yerlerde yetişen, yaprakları almaşık ve alt yüzleri havla örtülü büyük bir ağaç (Salix)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü