İçinde ö olan 4 harfli 98 kelime var. İçerisinde Ö harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ö harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu ö harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÖPME
-
-
[isim]
Öpmek işi
- "İlk defa arkadaşının yanında boynuma sarılıp beni öpmeye başlamıştı." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Öpmek işi
- GÖNÇ
-
-
[sıfat]
Zengin, varlıklı
-
[sıfat]
Zengin, varlıklı
- BLÖF
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
İskambil oyunlarında elindeki kâğıtları olduğundan başka gösterme davranışı
- "Pokerde blöf yakalama meraklısı idi." (Tarık Buğra)
- "Komplo tertip edenlerin, meclise ve efkârıumumiyeye karşı, ordu ile yapmak istedikleri blöf meydana çıkarıldı." (Atatürk)
-
Karşısında kişiyi yanıltarak veya yıldırarak bir işten caydırmak için söylenen asılsız söz veya takınılan aldatıcı tavır, kurusıkı
- "Bu, bana bir blöften ziyade bir şantaj gibi görünüyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
İskambil oyunlarında elindeki kâğıtları olduğundan başka gösterme davranışı
- BÖCE
-
-
[isim]
Böcü
-
[isim]
Böcü
- ÖĞÜT
-
-
[isim]
Bir kimseye yapması veya yapmaması gereken şeyler için söylenen söz, nasihat
- "Bütün öğütlerine itaat ettiğim hâlde hiçbir şeye muvaffak olamıyorduk." (Aka Gündüz)
- "Ayağını denk al yavrum, ateşle oyun olmaz, diye öğüt verdi." (Haldun Taner)
-
[isim]
Bir kimseye yapması veya yapmaması gereken şeyler için söylenen söz, nasihat
- RÖLE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir cismin veya bir gücün biçimini değiştirmeye yarayan alet, değiştirgeç, konvertisör
-
[isim]
Bir cismin veya bir gücün biçimini değiştirmeye yarayan alet, değiştirgeç, konvertisör
- ÖTME
-
-
[isim]
Ötmek işi
-
[isim]
Ötmek işi
- BÖRK
-
-
[isim]
Genellikle hayvan postundan yapılan başlık
- "Alnına bir şaplak atıp börkünü geri itmişti." (Mustafa Necati Sepetçioğlu)
-
[isim]
Genellikle hayvan postundan yapılan başlık
- ÖVME
-
-
[isim]
Övmek işi, sena, medih
- "Şikâyetleri kesilince İstanbul'u övmeye başladı." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Övmek işi, sena, medih
- ÖFKE
-
-
[isim]
Engelleme, incinme veya gözdağı karşısında gösterilen saldırganlık tepkisi, kızgınlık, hışım, hiddet, gazap
- "Eve gelinceye kadar hiç öfkesi kalmadı." (Ömer Seyfettin)
- "Hanım, dedi, yapmayın, öfke ile kalkan ziyanla oturur!" (Osman Cemal Kaygılı)
- "Evde önüne gelenin öfkesini kendisinden çıkarmasına alışıktı." (Necati Cumalı)
- "Adamı pataklamadan bırakmazdım, pataklamadıkça öfkemi alamazdım." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Engelleme, incinme veya gözdağı karşısında gösterilen saldırganlık tepkisi, kızgınlık, hışım, hiddet, gazap
- ÖMÜR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yaşam
- "Yok yere geçirdim günü, ah nideyim ömrüm seni." (Yunus Emre)
- "... ihtiyar adam hazin bir ömür geçiriyordu." (Falih Rıfkı Atay)
- "Orada ümitler ve hayal sukutlarıyla geçen, bir ömre bedel hareketli hayatı!" (Refik Halit Karay)
- "Ekonomik özgürlüğümden bir nebze olsun ödün vermeyeceğim ömrüm oldukça." (Azra Erhat)
-
Çok hoşa giden şey
- "Bu adamın arkadaşlığı ömürdür."
-
[isim]
Yaşam
- ÖRFİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Örfle ilgili
-
[sıfat]
Örfle ilgili
- KÖRE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Karınca yuvası
-
Demirci körüğünün, kömürlerin yandığı bölüme açılan deliği
-
[isim]
Karınca yuvası
- ÖVEÇ
-
-
[isim]
İki üç yaşındaki erkek koyun
- "Git kumandana söyle, öveç ise, ucuz olursa iki tane de benim için alsın, anladın mı?" (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
İki üç yaşındaki erkek koyun
- SÖKE
- ...
- ÖRME
-
-
[isim]
Örmek işi
-
[sıfat]
Örülerek yapılmış olan
- "Üstüne açık kahverengi yün örme bir ceket giymişti." (Peyami Safa)
-
[isim]
Örmek işi
- ÖNCE
-
-
[isim]
Baştaki, geçmişteki bölüm, geçmiş zaman
- "Demin söyledikleri bana sadece daha önce olup bitenleri düşündürdü." (Tarık Buğra)
-
[zarf]
İlk olarak, başlangıçta, sonra karşıtı
- "Önce hep birlikte basın suçunu tarif edelim." (Burhan Felek)
-
[isim]
Baştaki, geçmişteki bölüm, geçmiş zaman
- ÖNLÜ
- ...
- ÖZGÜ
-
-
[sıfat]
Birine, bir şeye ait olan, belli bir kimsede veya şeyde bulunan, has, mahsus
- "Hepsi de halis sporculara özgü sevimli bir çocukluk ve candanlık içinde kocamışlardı." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Birine, bir şeye ait olan, belli bir kimsede veya şeyde bulunan, has, mahsus
- ÖRTÜ
-
-
[isim]
Örtmek için kullanılan şey
- "Hekim, hastanın üstündeki örtüyü açtı." (Memduh Şevket Esendal)
- "Kız Ayşe, anana söyle, seni örtüye soksun." (Ömer Seyfettin)
-
Yapılarda çatı, dam
-
[isim]
Örtmek için kullanılan şey