İçinde ö olan 4 harfli 98 kelime var. İçerisinde Ö harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ö harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu ö harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- GÖNÇ
-
-
[sıfat]
Zengin, varlıklı
-
[sıfat]
Zengin, varlıklı
- ÖĞÜN
-
-
[isim]
Kez, defa
-
Yemek vakti
- "Her öğün tıka basa yediği iki katlı ekmek kadayıfı ile.." (Halide Edip Adıvar)
-
Bir vakitlik yemek
-
[isim]
Kez, defa
- GÖÇÜ
-
-
[isim]
Toprak kayması
-
[isim]
Toprak kayması
- ÖZET
-
-
[isim]
Bir yazı veya sözün anlamını daha kısa ve özlü biçimde veren yazı veya söz, hülasa, fezleke
- "Romanın özeti."
-
Filmin konusunu en kısa biçimde anlatan, bir senaryo çalışmasının ilk basamağı olan metin
-
[isim]
Bir yazı veya sözün anlamını daha kısa ve özlü biçimde veren yazı veya söz, hülasa, fezleke
- ÖNEL
-
-
[isim]
Bir işin tamamlanması için tanınan ek süre, mehil
-
İş sözleşmesine göre işçinin işten çıkarılmadan önce belirlenen süre
-
[isim]
Bir işin tamamlanması için tanınan ek süre, mehil
- KÖTÜ
-
-
[sıfat]
İstenilen, beğenilen nitelikte olmayan, hoşa gitmeyen, fena, iyi karşıtı
- "Kötü bir kalem."
- "Bir yıldırım gelse de beni de yok etse bari diye kötü kötü düşündüğü oluyordu." (Haldun Taner)
- "Ne oldu ki Ömer ağa, dedi. Lafımı yanlış anladın, kötüye çektin?" (Sait Faik Abasıyanık)
- "Görevlerini kötüye kullandılar."
-
Zararlı, tehlikeli
- "Kötü adam."
- "O benim dinlemekteki sabrımı, saflığımı kötüye kullandı." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Korku, endişe veren
- "Yabancının bu kötü kasdına yalnız azmimizle karşı koyduk." (Ruşen Eşref Ünaydın)
- "... en insaflıları biraz acır, ah zavallı kötü oldu, alnının yazısı imiş derler." (Ömer Seyfettin)
-
Kaba ve kırıcı
- "Kızına söylemedik kötü lakırtı bırakmamış." (Memduh Şevket Esendal)
-
Kişi veya toplum üzerinde olumsuz etkileri olan
-
[zarf]
Aşırı, çok
- "Kız, oğlana kötü tutuldu."
-
[sıfat]
İstenilen, beğenilen nitelikte olmayan, hoşa gitmeyen, fena, iyi karşıtı
- ÖKSE
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Ökse otu saplarından veya çobanpüskülü kabuklarından çıkarılan yapışkan macun
-
Bu macunla bulanarak kuş tutmakta kullanılan değnek
- "Tepelere çıkıp kuşlara ökse kuralım." (Aka Gündüz)
-
Erkekleri kendine bağlamasını bilen alımlı kadın
-
[isim]
Ökse otu saplarından veya çobanpüskülü kabuklarından çıkarılan yapışkan macun
- ÖTÜM
- ...
- ÖREK
-
-
[isim]
Duvar
-
[isim]
Duvar
- ÖVEÇ
-
-
[isim]
İki üç yaşındaki erkek koyun
- "Git kumandana söyle, öveç ise, ucuz olursa iki tane de benim için alsın, anladın mı?" (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
İki üç yaşındaki erkek koyun
- SÖBE
-
-
[sıfat]
Biçimi yumurta gibi olan, beyzi, oval
-
[sıfat]
Biçimi yumurta gibi olan, beyzi, oval
- BÖRK
-
-
[isim]
Genellikle hayvan postundan yapılan başlık
- "Alnına bir şaplak atıp börkünü geri itmişti." (Mustafa Necati Sepetçioğlu)
-
[isim]
Genellikle hayvan postundan yapılan başlık
- ÖTRE
-
-
[isim]
Arap harfli metinlerde bir ünsüzün o, ö, u, ü seslerinden biriyle okunacağını gösteren işaret
-
[isim]
Arap harfli metinlerde bir ünsüzün o, ö, u, ü seslerinden biriyle okunacağını gösteren işaret
- KÖLE
-
-
[isim]
Savaşta tutsak alınan, yabancı ülkelerden zorla kaçırılıp özgürlükten yoksun bırakılan veya başkasından satın alınan erkek, kul, esir, abd
-
Birinin emri altında bulunan, özgür olmayan kimse
- "Oğlum köleniz."
-
Herhangi bir şeye aşırı derecede bağlı olan kimse
- "İçkinin kölesi. Paranın kölesi."
-
[isim]
Savaşta tutsak alınan, yabancı ülkelerden zorla kaçırılıp özgürlükten yoksun bırakılan veya başkasından satın alınan erkek, kul, esir, abd
- ÖZGÜ
-
-
[sıfat]
Birine, bir şeye ait olan, belli bir kimsede veya şeyde bulunan, has, mahsus
- "Hepsi de halis sporculara özgü sevimli bir çocukluk ve candanlık içinde kocamışlardı." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Birine, bir şeye ait olan, belli bir kimsede veya şeyde bulunan, has, mahsus
- ÖPÜŞ
-
-
[isim]
Öpme işi veya biçimi
- "O annesini her öpüşte, böyle bir defa yalanmayı âdet edinmişti." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Öpücük
-
[isim]
Öpme işi veya biçimi
- GÖCE
-
-
[isim]
Tarhana, bulgur yapmak için kullanılan kabuğu soyulmuş ve kırılmış buğday
-
Yarılmış ve kırılmış bulgurdan yapılan çorba
-
[isim]
Tarhana, bulgur yapmak için kullanılan kabuğu soyulmuş ve kırılmış buğday
- ÖLÜM
-
-
[isim]
Bir insan, bir hayvan veya bitkide hayatın tam ve kesin olarak sona ermesi, ahiret yolculuğu, emrihak, irtihal, memat, mevt, vefat
- "Çenesinde babamın ölüm günü gördüğüm asabi buruşmalar var." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Ölüm var dirim var, bu parayı alıp saklamalı."
- "Kim bilir hangi aşüftenin biri idi bu, ölümü göze alarak arkasından koştuğun mahluk?" (Refik Halit Karay)
- "Yüz yaşından daha çok insan ne kadar yaşar ki ölümün soluğunu ensemde duyuyorum." (Yahya Kemal)
-
Ölme biçimi
- "Yanarak ölümü, feciydi."
- "Ölüm Allahın emri, bu işi yapacağım."
-
İdam cezası
- "Ölüme mahkûm oldu."
-
[ünlem]
Ölmesi istenen canlı için kullanılan bir söz
- "Zalimlere ölüm!"
-
Sona erme, yok olma, ortadan kalkma
- "Küçük sanayinin ölümü."
-
Çok büyük sıkıntı, üzüntü
- "Sürgün benim için ölüm gibi bir şey olmuştu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Bir insan, bir hayvan veya bitkide hayatın tam ve kesin olarak sona ermesi, ahiret yolculuğu, emrihak, irtihal, memat, mevt, vefat
- YÖRE
-
-
[isim]
Bir bölgenin belli bir yer ve çevresini kapsayan sınırlı bölümü, havali, mahal, civar, dolay
-
[isim]
Bir bölgenin belli bir yer ve çevresini kapsayan sınırlı bölümü, havali, mahal, civar, dolay
- ÖLÜK
-
-
[sıfat]
Canlılığı azalmış, hâlsiz
-
[sıfat]
Canlılığı azalmış, hâlsiz