İçinde çma olan 30 kelime var. İçerisinde ÇMA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında çma olan kelimeler listesine ya da Sonu çma ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
SAÇMALAŞTIRMAK
SAÇMALAŞTIRMA
SAÇMALAŞMAK
SAÇMACILIK, SAÇMALAMAK, SAÇMALAŞMA
AÇMACILIK, KAÇMAKLIK, SAÇMALAMA
AÇMAZLIK, SAÇMALIK
AÇMALIK, SAÇMACI, SANÇMAK
AÇMACI, KAÇMAK, KOÇMAK, SAÇMAK, SANÇMA, SIÇMAK
AÇMAK, AÇMAZ, KAÇMA, KOÇMA, SAÇMA, SIÇMA, UÇMAK, UÇMAN
AÇMA, UÇMA
A M Ç Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
ÇAM, MAÇ
2 Harfli Kelimeler
AÇ, AM, MA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SAÇMALAŞTIRMAK
-
-
[-i]
Saçmalaşmasını sağlamak, saçma duruma getirmek, abuklaştırmak
-
[-i]
Saçmalaşmasını sağlamak, saçma duruma getirmek, abuklaştırmak
- SAÇMALAŞTIRMA
-
-
[isim]
Saçmalaştırmak işi
-
[isim]
Saçmalaştırmak işi
- SAÇMALAŞMAK
-
-
[nsz]
Saçma davranışlarda bulunmak, abuklaşmak
-
[nsz]
Saçma davranışlarda bulunmak, abuklaşmak
- SAÇMACILIK
-
-
[isim]
Saçmacı olma durumu
-
[isim]
Saçmacı olma durumu
- SAÇMALAŞMA
-
-
[isim]
Saçmalaşmak durumu veya işi
-
[isim]
Saçmalaşmak durumu veya işi
- SAÇMALAMAK
-
-
[nsz]
Anlamsız, gereksiz, tutarsız, saçma sapan sözler söylemek veya bu tür davranışlarda bulunmak, abuklamak
- "Konuşması büsbütün dağıldı, tutarsızlaştı. Artık saçmalıyor." (Atilla İlhan)
-
[nsz]
Anlamsız, gereksiz, tutarsız, saçma sapan sözler söylemek veya bu tür davranışlarda bulunmak, abuklamak
- KAÇMAKLIK
-
-
[isim]
Kaçma durumu
- "Evime kaçmaklığım lazım gelirken, Zekeriya sofrasının esrarengizliğini öğrenmek cazibesine kapıldım." (Aka Gündüz)
-
[isim]
Kaçma durumu
- AÇMACILIK
-
-
[isim]
Açma yapma veya satma işi
-
[isim]
Açma yapma veya satma işi
- SAÇMALAMA
-
-
[isim]
Saçmalamak işi
-
[isim]
Saçmalamak işi
- SAÇMALIK
-
-
[isim]
Saçma konulan yer
-
Yeri ve değeri olmayan söz, davranış içinde olma, abukluk, abuk sabukluk, abuk subukluk
-
Yeri ve değeri olmayan söz, davranış
- "Bazen çekip gitmeyi kuruyordu fakat bunun saçmalığını kendi de idrak ediyordu." (Haldun Taner)
-
[isim]
Saçma konulan yer
- AÇMAZLIK
-
-
[isim]
Açmaz olma durumu
-
Ağzı sıkı olma durumu, ketumiyet
-
[isim]
Açmaz olma durumu
- AÇMALIK
-
-
[isim]
Kiri çıkarmak veya eşyayı iyice temizlemek için kullanılan her türlü madde
-
[isim]
Kiri çıkarmak veya eşyayı iyice temizlemek için kullanılan her türlü madde
- SAÇMACI
-
-
[isim]
Saçma sapan söz söyleyen kimse
-
[isim]
Saçma sapan söz söyleyen kimse
- SANÇMAK
-
-
[-i]
Saplanmak, batmak
-
[-i]
Saplanmak, batmak
- KOÇMAK
-
-
[-i]
Kucaklamak
- "Ne kadar cevretse şikâyet etmem / Öperim, koçarım, ihanet etmem." (Halk türküsü)
-
Cinsel ilişkide bulunmak
-
[-i]
Kucaklamak
- AÇMACI
-
-
[isim]
Açma yapan veya satan kimse
-
[isim]
Açma yapan veya satan kimse
- KAÇMAK
-
-
[-e]
Hızla koşup bir yere saklanmak
- "Bir tehlike sezdiğin anda hemen eve kaçarsın." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "O adam onları aşağıladıkça utancından kaçacak delik arayan Âşık Ali'ye acıyordu." (Yahya Kemal)
-
[nsz]
Kimseye bildirmeden bulunduğu yerden ayrılmak, firar etmek
- "Silahını hatta başındaki şapkasını bırakıp kaçıyor." (Ruşen Eşref Ünaydın)
-
[-den]
Kendini göstermemek, rastlaşmamaya çalışmak
- "Alacaklıdan kaçmak."
-
[-den]
Kaçınmak
- "Ben zahmetten kaçmam."
-
[-den]
Gaz, sıvı vb. şeyler sızmak
- "Kazandan islim kaçıyor."
-
[nsz]
İpi kopmak
- "Çorabım kaçtı."
-
[-e]
Girmek
- "Kulağına su kaçmış."
-
Bir yana doğru kaymak
- "Odanın halısı biraz sağa kaçmış."
-
[nsz]
Görünmeden gitmek, savuşmak, sıvışmak
- "Belki sirayet eder diye korkacaklar ve kaçacaklar." (Burhan Felek)
-
[nsz]
Hızlı koşmak
- "Biletlerini memurun elinden kaptı, kaçar gibi gişeden uzaklaştı." (Necati Cumalı)
-
[nsz]
Yok olmak
- "Rahatı kaçmak."
- "Neşesi kaçmak."
-
Yaklaşmak, benzemek, andırmak
- "Bu mavi yeşile kaçıyor."
-
Kaçgöçe uymak
- "Gelin bir evde kayınbabasından kaçar, güveyi, baldızının yüzünü tanımazdı." (Refik Halit Karay)
-
[-den]
Kız veya kadın yasalara ve aile isteklerine karşı gelerek evlenmek için evinden ayrılmak
-
[-i]
Rengi ağarmak, uçmak
-
[-den]
Yarışçı diğerlerinden hızla ayrılıp arayı açmak
-
Futbol ve basketbolda engelleyen adamdan kurtulmak veya pas alabilmek için boş alana koşmak
-
[-e]
Hızla koşup bir yere saklanmak
- SANÇMA
-
-
[isim]
Sançmak işi
-
[isim]
Sançmak işi
- SAÇMAK
-
-
[-i]
Bir şeyi ortalığa dağıtmak, dökmek
- "Oraya birikmiş sulara basarak çamurları etrafa saçtı." (Memduh Şevket Esendal)
-
Işık ve ısı yaymak
- "Büyümüş gözler örste dövülen kızgın demir gibi kıvılcımlar saçtı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Belli bir görüşü, düşünceyi yaymak
-
[-i]
Bir şeyi ortalığa dağıtmak, dökmek
- SIÇMAK
-
-
[nsz]
Dışkıyı vücuttan dışarı atmak
-
Bozmak, berbat etmek
-
[nsz]
Dışkıyı vücuttan dışarı atmak