İçinde ü olan 5 harfli 560 kelime var. İçerisinde Ü harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ü harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu ü harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

SÖĞÜT

  1. [isim] Söğütgillerden, sulak yerlerde yetişen, yaprakları almaşık ve alt yüzleri havla örtülü büyük bir ağaç (Salix)

HÜNER

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Beceri isteyen ustalık, beceriklilik

DÜŞÜT

  1. [isim] Düşük

HÜKÜM

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Yargı
    • "Hükmü doğru ve pek de yerinde olamazdı." (Falih Rıfkı Atay)
    • "Kral otuz yıl hüküm sürdü."
    • "Oğlum, beni iyi dinledikten sonra hükmünü verecek." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Üsküp'ün ceza mahkemesinde on beş sene hüküm yedi." (Yahya Kemal Beyatlı)
  2. Egemenlik, hâkimiyet
    • "Hüküm süren kanaat."
    • "Soğukların hükmü geçti."
  3. Değer, aynı veya benzer nitelik
    • "Kocabaş Kazasker, gerçekten Sultan Mahmut'un gözbebeği hükmündeymiş." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "O yükseklerde fırtına, kar, tipi hüküm sürmekteydi." (Nabizade Nazım)
  4. Önem, geçerlilik
    • "Bu işin ne hükmü var."
  5. Etki, hız, şiddet
    • "Kışın hükmü geçti."
  6. Karar

SÖKÜŞ

  1. [isim] Sökme işi veya biçimi

ÜRDÜN
...
GÖZGÜ

  1. [isim] Ayna

GÜTME

  1. [isim] Gütmek işi
    • "Oğlan okula gitmeden davar gütmeye başlar." (Necati Cumalı)

KÜTÜR
...
GOLCÜ

  1. [isim] Çok gol atan oyuncu
    • "Millî takımın en büyük golcüsü."

KÜREK

  1. [isim] Toprak, kömür vb.ni bir yerden bir yere alıp atmaya, taşımaya yarayan ve yayvan bir bölümü, buna bağlı uzun bir sapı bulunan araç
    • "Ölünün cesedi üstüne atılan birkaç kürek toprak gibi hatırası üzerine kapanan birkaç satır yazı!" (Abdülhak Şinasi Hisar)
    • "Sandalın içine hızla atıldıktan sonra kürekleri var kuvvetiyle çekerek meskûn adanın kömür iskelesine yanaştı." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Küçük deniz teknelerini yürütmeye yarayan, bir ucu yassı, uzun ağaç
  3. Kürek cezası

KÜSUR

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Artan bölüm, geriye kalan bölüm, kesir
    • "Bu paranın küsurundan vazgeçelim."
  2. Tam sayıdan sonra gelen kesirli sayı
    • "Bu işe on bin küsur lira harcadım."

SÜRÜM

  1. [isim] Bir ticaret malının satılır olması, revaç
    • "Bu malın sürümü yoktur."
  2. Bir paranın geçer olması, tedavül
    • "Bu para sürümden kaldırıldı."
  3. Devletçe para, senet ve tahvil çıkarma, piyasaya sürme, emisyon
  4. Değişik biçim, versiyon

DÜNKÜ

  1. [sıfat] Bugünden bir önceki günle ilgili
    • "Dünkü gün. Dünkü yağmur."
  2. Yakın geçmişteki
    • "Dünkü kaplan, bir kül kedisi yumuşaklığı ile göğsüme yaslandı." (Aka Gündüz)
  3. Acemi, yeni, toy
    • "Daha dünkü damatla böyle çabucak yüzgöz olup rezaleti ayyuka çıkarmak olur mu hiç?" (Hüseyin Rahmi Gürpınar)

GÖZLÜ

  1. [sıfat] Gözü olan
  2. Herhangi bir biçimde veya renkte gözü olan
    • "İri gözlü. Yeşil gözlü."
  3. Bölmesi veya gözleri olan
    • "Bu masa üç gözlüdür."
  4. Deliği olan
    • "Sık gözlü kalbur."

TÜNEL

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Bir yandan öbür yana geçebilmek için yer altında, genellikle dağların içinde açılan yol
    • "Dağların içinde bir tren gidiyor. Bak! Tam tünele girmek üzere." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Çevresi kapalı yol
    • "Polisler, fotoğrafçılar çıkış tüneline doğru birikirler." (Haldun Taner)

ÇÖKÜM

  1. [isim] Çökme biçimi, inhitat

KÖKÇÜ

  1. [isim] İlaç yapımında kullanılan kök, kabuk, çiçek, yaprak vb.ni satan kimse

KÜÇÜK

  1. [sıfat] Boyutları, benzerlerininkinden daha ufak olan, büyük karşıtı
    • "Bir aralık başımın üstünde kartaldan küçük, atmacadan büyük yırtıcı kuşlardan birinin döndüğünü gördüm." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Aslarda o küçük dağları ben yarattım diyen heybet ... varken ... o güdük, o boynu bükük konçinalar onlara bir türlü el kaldıramıyorlar." (Haldun Taner)
    • "Kimsenin yanında küçük düşmeni istemem." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Handan'ı küçük düşürdüğünü, asıl suçun da bu olduğunu kabul etmişti." (Tarık Buğra)
  2. Yaşı daha az olan
    • "Ortanca ve küçük ablalar ... beni, arabanın beklediği sokağa indirdiler." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Protokol kaidelerini, çok zaman, bir yana atıp küçükle küçük, büyükle büyük olmasını biliyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  3. Niceliği az olan
    • "Kimseden en küçük bir alaka görmüyordum." (Sait Faik Abasıyanık)
  4. Niteliği aşağı olan, bayağı
    • "Küçük adam."
  5. Geri aşamada
    • "Küçük bir memur."
  6. Değersiz, önemsiz
    • "Bu iyi temiz, sıhhatli, küçük insanların uykusu bambaşka bir şey." (Sait Faik Abasıyanık)
  7. Kısık, parlak olmayan (ses)
    • "Küçük, tatlı bir sesle kovboy şarkıları söyledi." (Refik Halit Karay)
  8. [isim] Makam, rütbe, derece bakımından daha aşağı olan kimse
  9. [isim] Küçük abdest

DÜŞEŞ

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Oyunda, atılan zarlardan ikisinin de altı benekli olan yanlarının üste gelmesi
    • "Terlikçi İhsan, üst üste iki düşeş atmakla marsı sağlamış gibiydi." (Haldun Taner)
  2. Umulmayan iyi bir rastlama
    • "Sizin buraya uğramanız bir düşeş oldu."

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü