İçinde ü olan 5 harfli 560 kelime var. İçerisinde Ü harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ü harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu ü harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SÖĞÜT
-
-
[isim]
Söğütgillerden, sulak yerlerde yetişen, yaprakları almaşık ve alt yüzleri havla örtülü büyük bir ağaç (Salix)
-
[isim]
Söğütgillerden, sulak yerlerde yetişen, yaprakları almaşık ve alt yüzleri havla örtülü büyük bir ağaç (Salix)
- HÜNER
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Beceri isteyen ustalık, beceriklilik
-
[isim]
Beceri isteyen ustalık, beceriklilik
- DÜŞÜT
-
-
[isim]
Düşük
-
[isim]
Düşük
- HÜKÜM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yargı
- "Hükmü doğru ve pek de yerinde olamazdı." (Falih Rıfkı Atay)
- "Kral otuz yıl hüküm sürdü."
- "Oğlum, beni iyi dinledikten sonra hükmünü verecek." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Üsküp'ün ceza mahkemesinde on beş sene hüküm yedi." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Egemenlik, hâkimiyet
- "Hüküm süren kanaat."
- "Soğukların hükmü geçti."
-
Değer, aynı veya benzer nitelik
- "Kocabaş Kazasker, gerçekten Sultan Mahmut'un gözbebeği hükmündeymiş." (Reşat Nuri Güntekin)
- "O yükseklerde fırtına, kar, tipi hüküm sürmekteydi." (Nabizade Nazım)
-
Önem, geçerlilik
- "Bu işin ne hükmü var."
-
Etki, hız, şiddet
- "Kışın hükmü geçti."
-
Karar
-
[isim]
Yargı
- SÖKÜŞ
-
-
[isim]
Sökme işi veya biçimi
-
[isim]
Sökme işi veya biçimi
- ÜRDÜN
- ...
- GÖZGÜ
-
-
[isim]
Ayna
-
[isim]
Ayna
- GÜTME
-
-
[isim]
Gütmek işi
- "Oğlan okula gitmeden davar gütmeye başlar." (Necati Cumalı)
-
[isim]
Gütmek işi
- KÜTÜR
- ...
- GOLCÜ
-
-
[isim]
Çok gol atan oyuncu
- "Millî takımın en büyük golcüsü."
-
[isim]
Çok gol atan oyuncu
- KÜREK
-
-
[isim]
Toprak, kömür vb.ni bir yerden bir yere alıp atmaya, taşımaya yarayan ve yayvan bir bölümü, buna bağlı uzun bir sapı bulunan araç
- "Ölünün cesedi üstüne atılan birkaç kürek toprak gibi hatırası üzerine kapanan birkaç satır yazı!" (Abdülhak Şinasi Hisar)
- "Sandalın içine hızla atıldıktan sonra kürekleri var kuvvetiyle çekerek meskûn adanın kömür iskelesine yanaştı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Küçük deniz teknelerini yürütmeye yarayan, bir ucu yassı, uzun ağaç
-
Kürek cezası
-
[isim]
Toprak, kömür vb.ni bir yerden bir yere alıp atmaya, taşımaya yarayan ve yayvan bir bölümü, buna bağlı uzun bir sapı bulunan araç
- KÜSUR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Artan bölüm, geriye kalan bölüm, kesir
- "Bu paranın küsurundan vazgeçelim."
-
Tam sayıdan sonra gelen kesirli sayı
- "Bu işe on bin küsur lira harcadım."
-
[isim]
Artan bölüm, geriye kalan bölüm, kesir
- SÜRÜM
-
-
[isim]
Bir ticaret malının satılır olması, revaç
- "Bu malın sürümü yoktur."
-
Bir paranın geçer olması, tedavül
- "Bu para sürümden kaldırıldı."
-
Devletçe para, senet ve tahvil çıkarma, piyasaya sürme, emisyon
-
Değişik biçim, versiyon
-
[isim]
Bir ticaret malının satılır olması, revaç
- DÜNKÜ
-
-
[sıfat]
Bugünden bir önceki günle ilgili
- "Dünkü gün. Dünkü yağmur."
-
Yakın geçmişteki
- "Dünkü kaplan, bir kül kedisi yumuşaklığı ile göğsüme yaslandı." (Aka Gündüz)
-
Acemi, yeni, toy
- "Daha dünkü damatla böyle çabucak yüzgöz olup rezaleti ayyuka çıkarmak olur mu hiç?" (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[sıfat]
Bugünden bir önceki günle ilgili
- GÖZLÜ
-
-
[sıfat]
Gözü olan
-
Herhangi bir biçimde veya renkte gözü olan
- "İri gözlü. Yeşil gözlü."
-
Bölmesi veya gözleri olan
- "Bu masa üç gözlüdür."
-
Deliği olan
- "Sık gözlü kalbur."
-
[sıfat]
Gözü olan
- TÜNEL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir yandan öbür yana geçebilmek için yer altında, genellikle dağların içinde açılan yol
- "Dağların içinde bir tren gidiyor. Bak! Tam tünele girmek üzere." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Çevresi kapalı yol
- "Polisler, fotoğrafçılar çıkış tüneline doğru birikirler." (Haldun Taner)
-
[isim]
Bir yandan öbür yana geçebilmek için yer altında, genellikle dağların içinde açılan yol
- ÇÖKÜM
-
-
[isim]
Çökme biçimi, inhitat
-
[isim]
Çökme biçimi, inhitat
- KÖKÇÜ
-
-
[isim]
İlaç yapımında kullanılan kök, kabuk, çiçek, yaprak vb.ni satan kimse
-
[isim]
İlaç yapımında kullanılan kök, kabuk, çiçek, yaprak vb.ni satan kimse
- KÜÇÜK
-
-
[sıfat]
Boyutları, benzerlerininkinden daha ufak olan, büyük karşıtı
- "Bir aralık başımın üstünde kartaldan küçük, atmacadan büyük yırtıcı kuşlardan birinin döndüğünü gördüm." (Memduh Şevket Esendal)
- "Aslarda o küçük dağları ben yarattım diyen heybet ... varken ... o güdük, o boynu bükük konçinalar onlara bir türlü el kaldıramıyorlar." (Haldun Taner)
- "Kimsenin yanında küçük düşmeni istemem." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Handan'ı küçük düşürdüğünü, asıl suçun da bu olduğunu kabul etmişti." (Tarık Buğra)
-
Yaşı daha az olan
- "Ortanca ve küçük ablalar ... beni, arabanın beklediği sokağa indirdiler." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Protokol kaidelerini, çok zaman, bir yana atıp küçükle küçük, büyükle büyük olmasını biliyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Niceliği az olan
- "Kimseden en küçük bir alaka görmüyordum." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Niteliği aşağı olan, bayağı
- "Küçük adam."
-
Geri aşamada
- "Küçük bir memur."
-
Değersiz, önemsiz
- "Bu iyi temiz, sıhhatli, küçük insanların uykusu bambaşka bir şey." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Kısık, parlak olmayan (ses)
- "Küçük, tatlı bir sesle kovboy şarkıları söyledi." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Makam, rütbe, derece bakımından daha aşağı olan kimse
-
[isim]
Küçük abdest
-
[sıfat]
Boyutları, benzerlerininkinden daha ufak olan, büyük karşıtı
- DÜŞEŞ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Oyunda, atılan zarlardan ikisinin de altı benekli olan yanlarının üste gelmesi
- "Terlikçi İhsan, üst üste iki düşeş atmakla marsı sağlamış gibiydi." (Haldun Taner)
-
Umulmayan iyi bir rastlama
- "Sizin buraya uğramanız bir düşeş oldu."
-
[isim]
Oyunda, atılan zarlardan ikisinin de altı benekli olan yanlarının üste gelmesi