İçinde ü olan 5 harfli 560 kelime var. İçerisinde Ü harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ü harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu ü harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BÜLUĞ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ergenleşme
-
[isim]
Ergenleşme
- GÜLME
-
-
[isim]
Gülmek işi
-
Kahkaha
- "Leyla, çayırın öbür ucuna kaçarak içinden gelen gülmeleri bastırmaya çalışır." (Salâh Birsel)
-
[isim]
Gülmek işi
- GÜNAH
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Dinî bakımdan suç sayılan iş veya davranış, vebal
- "Bunu yapan günün birinde er geç bu günahın kefaretini ödeyecektir." (Haldun Taner)
- "Seni göreyim söyleyeyim dedim de günah benden gitsin!" (Necati Cumalı)
- "Bedia'yı terk edersem büyük bir günah işlemiş olacağım." (Peyami Safa)
- "Bu mala bu kadar para vermek günah olur."
-
Acımaya yol açacak kötü davranış, yazık
- "Bu adama bu kadar eziyet etmek günahtır."
-
Sorumluluk, vebal
- "Ben söyleyeyim de günah benden gitsin."
-
Kabahat, hafif suç
- "Bütün kusurları, günahları, kibar, asil bir güzellik şeklinde görülür." (Mahmut Yesari)
-
[isim]
Dinî bakımdan suç sayılan iş veya davranış, vebal
- KÜFÜR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sövme, sövmek için söylenen söz, sövgü
- "Neydi o kaba saba konuşmalar, o çirkin küfürler!" (Atilla İlhan)
- "Onlara ağza alınmaz birkaç küfür savurdu." (Osman Cemal Kaygılı)
- "Kapının eşiğinde, şiş yarasının kabuklarını ayıklayan bir Arap eteğine basıp halis Kur'an şivesiyle şiddetli bir küfür yedikten sonra otele döndüm." (Falih Rıfkı Atay)
-
Tanrı'nın varlığı ve birliği gibi dinin temellerinden sayılan inançları inkâr etme
-
[isim]
Sövme, sövmek için söylenen söz, sövgü
- ÜSTEL
-
-
[sıfat]
Üstü olan
-
[sıfat]
Üstü olan
- ÇÖZÜŞ
-
-
[isim]
Çözme işi veya biçimi
-
[isim]
Çözme işi veya biçimi
- DÜDÜK
-
-
[isim]
İçinden hava veya buhar geçirildiğinde keskin ses çıkaran ve işaret vermek için kullanılan araç
- "Ben düdük sesi işitir gibi oldum, posta geçmiş olmasın..." (Memduh Şevket Esendal)
- "Mayosunu kendi ördü, yün çekti, düdük gibi dapdaracık oldu." (Refik Halit Karay)
-
Taşıtlarda karşı tarafı uyaran korna
-
[sıfat]
Akılsız, boş kafalı
-
[isim]
İçinden hava veya buhar geçirildiğinde keskin ses çıkaran ve işaret vermek için kullanılan araç
- GÖZGÜ
-
-
[isim]
Ayna
-
[isim]
Ayna
- MÜZİK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Birtakım duygu ve düşünceleri belli kurallar çerçevesinde uyumlu seslerle anlatma sanatı, musiki
- "Müzik eğitimi."
-
Bu biçimde düzenlenmiş seslerden oluşan eserlerin okunması veya çalınması
- "Bu akşam güzel bir müzik dinledik."
-
[isim]
Birtakım duygu ve düşünceleri belli kurallar çerçevesinde uyumlu seslerle anlatma sanatı, musiki
- NÜFUS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kişi
- "Burada beş nüfus var."
- "Kızının çocuklarının nüfusunu çıkartacağım." (Halide Edip Adıvar)
-
Bir ülkede, bir bölgede, bir evde belirli bir anda yaşayanların oluşturduğu toplam sayı
- "Nüfus sayımı. Nüfusu çoğalmak."
-
Ortak bir özellik gösteren kimselerin bütünü
- "Tarım nüfusu. Gecekondu nüfusu."
-
[isim]
Kişi
- VÜRUT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Geliş, gelme
- "Ben onun yatağa bu suretle vüruduna hayret ederken o, gözlüklerini çıkarıp yanındaki masanın üstüne koydu." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Geliş, gelme
- HÜKÜM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yargı
- "Hükmü doğru ve pek de yerinde olamazdı." (Falih Rıfkı Atay)
- "Kral otuz yıl hüküm sürdü."
- "Oğlum, beni iyi dinledikten sonra hükmünü verecek." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Üsküp'ün ceza mahkemesinde on beş sene hüküm yedi." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Egemenlik, hâkimiyet
- "Hüküm süren kanaat."
- "Soğukların hükmü geçti."
-
Değer, aynı veya benzer nitelik
- "Kocabaş Kazasker, gerçekten Sultan Mahmut'un gözbebeği hükmündeymiş." (Reşat Nuri Güntekin)
- "O yükseklerde fırtına, kar, tipi hüküm sürmekteydi." (Nabizade Nazım)
-
Önem, geçerlilik
- "Bu işin ne hükmü var."
-
Etki, hız, şiddet
- "Kışın hükmü geçti."
-
Karar
-
[isim]
Yargı
- ÇÖZÜK
-
-
[sıfat]
Çözülmüş olan
-
[sıfat]
Çözülmüş olan
- KAKÜL
- ...
- KÖSNÜ
-
-
[isim]
Erkek ve dişinin birbirine karşı duydukları cinsel istek, şehvet
-
[isim]
Erkek ve dişinin birbirine karşı duydukları cinsel istek, şehvet
- NÜSHA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Birbirinin tıpkısı olan yazılı şeylerin her biri
- "Bu yazma eserin üç nüshası daha var."
-
Gazete, dergi vb.nde sayı
- "Geçende Sarıkamış'ta çıkan Varlık gazetesinin bir nüshası geldi." (Falih Rıfkı Atay)
-
[sıfat]
Benzer, aynı, kopya
-
[isim]
Birbirinin tıpkısı olan yazılı şeylerin her biri
- YEKDÜ
- ...
- DÜZGÜ
-
-
[isim]
Yargılama ve değerlendirmenin kendisine göre yapıldığı ölçüt, uyulması gereken kural, norm
-
Önceden belirlenmiş kalıp, norm
-
[isim]
Yargılama ve değerlendirmenin kendisine göre yapıldığı ölçüt, uyulması gereken kural, norm
- KÖYCÜ
-
-
[isim]
Köy sorunlarını kendine iş edinen, köylerin ve köylülerin kalkınması yolunda çalışan kimse
-
[isim]
Köy sorunlarını kendine iş edinen, köylerin ve köylülerin kalkınması yolunda çalışan kimse
- KÜLEK
-
-
[isim]
Bal, yağ, yoğurt vb. şeyler koymaya yarar tahta kova
-
[isim]
Bal, yağ, yoğurt vb. şeyler koymaya yarar tahta kova