İçinde ö olan 6 harfli 307 kelime var. İçerisinde Ö harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ö harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu ö harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ŞANTÖZ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kadın şarkıcı
-
[isim]
Kadın şarkıcı
- ÇÖĞMEK
-
-
[nsz]
Alçalmak, aşağıya inmek
-
[nsz]
Alçalmak, aşağıya inmek
- ÖZCESİ
-
-
[zarf]
Özet olarak, kısacası, sözün özü, sözün kısası
-
[zarf]
Özet olarak, kısacası, sözün özü, sözün kısası
- VEKTÖR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Doğrultusu, yönü, uzunluğu belirli olan ve bir ok işaretiyle gösterilen doğru çizgi
-
Büyüklüğü ile yönü olan nicelik
-
[isim]
Doğrultusu, yönü, uzunluğu belirli olan ve bir ok işaretiyle gösterilen doğru çizgi
- ÖZELİK
-
-
[isim]
Herhangi bir durumu gösterebilme yeteneği
-
[isim]
Herhangi bir durumu gösterebilme yeteneği
- RÖLANS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Poker vb. oyunlarda konuşmadan önce zaman kazanmak veya sürülmüş olan parayı artırmak için söylenen söz
-
[isim]
Poker vb. oyunlarda konuşmadan önce zaman kazanmak veya sürülmüş olan parayı artırmak için söylenen söz
- JÖLELİ
-
-
[sıfat]
Jölesi olan
-
[sıfat]
Jölesi olan
- KÖSNÜK
-
-
[sıfat]
Eş isteme zamanı gelmiş (hayvan)
-
[sıfat]
Eş isteme zamanı gelmiş (hayvan)
- GÖZLÜK
-
-
[isim]
Görme bozukluğu olan gözlerin daha iyi görmesine veya gözleri korumaya yarayan, bir çerçeveye yerleştirilmiş çift camdan oluşan araç
- "Doktor, elinden gazetesini bıraktı, gözlüğünü düzeltti." (Memduh Şevket Esendal)
-
Atların çevreden ürkmemeleri için gözlerinin iki yanına takılan siper
- "Hakem, gözlük tak!"
-
Gözene
-
[isim]
Görme bozukluğu olan gözlerin daha iyi görmesine veya gözleri korumaya yarayan, bir çerçeveye yerleştirilmiş çift camdan oluşan araç
- SUFLÖR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Oyunculara, rollerinde unuttukları sözleri izleyicilere duyurmadan söyleyip hatırlatan erkek
- "Suflör çırpınıyor ama bu da kâr etmiyordu." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Oyunculara, rollerinde unuttukları sözleri izleyicilere duyurmadan söyleyip hatırlatan erkek
- ÖNCEKİ
-
-
[sıfat]
Önce olan, evvelki, mukaddem, sabık
- "Önceki başkan."
-
[sıfat]
Önce olan, evvelki, mukaddem, sabık
- EDİTÖR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yayımcı
-
Yazıları yeniden düzenleyerek yayıma hazırlayan kimse
- "Ben hem yazar hem de yazdıklarımın editörüydüm." (Cahit Uçuk)
-
[isim]
Yayımcı
- KÖKNAR
-
-
[isim]
Çamgillerden, yüksek bölgelerde yetişen, iğne yaprakları kısa, yassı olan, reçineli ve kozalaklı bir orman ağacı (Abies)
-
[isim]
Çamgillerden, yüksek bölgelerde yetişen, iğne yaprakları kısa, yassı olan, reçineli ve kozalaklı bir orman ağacı (Abies)
- DÖRDÜZ
-
-
[sıfat]
Dördü bir arada doğan (çocuk)
-
Dördü bir arada bulunan
-
[sıfat]
Dördü bir arada doğan (çocuk)
- HÖLLÜK
-
-
[isim]
Bazı yerlerde kundak çocuklarının altına bez yerine konulan toprak
- "Eledim eledim höllük eledim / Aynalı beşikte bebek beledim." (Halk türküsü)
-
[isim]
Bazı yerlerde kundak çocuklarının altına bez yerine konulan toprak
- ORDÖVR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yemekten önce sofraya getirilen soğuk yiyecekler, çerez, meze
-
[isim]
Yemekten önce sofraya getirilen soğuk yiyecekler, çerez, meze
- GÖRELİ
-
-
[sıfat]
Göreceli
-
[sıfat]
Göreceli
- GÖZSÜZ
-
-
[sıfat]
Gözü olmayan
- "Gözsüz masa."
-
Görme engelli
-
[sıfat]
Gözü olmayan
- ÖNERME
-
-
[isim]
Önermek işi
-
Kabul edilmesi için öne sürülen düşünce, teklif
-
Bir savı öne süren veya bir durumu dile getiren cümle, belli bir yorumda belli bir doğruluk değeri kazanan düzgün deyim, kaziye
-
[isim]
Önermek işi
- SÖKMEK
-
-
[-i]
Bir şeyi bulunduğu yerden kuvvet kullanarak veya gevşeterek çıkarmak, çekip ayırmak
- "Bu çoban öyle güçlü görünüyor ki şu yandaki ağacı kavrasa dibinden söker götürür." (Yahya Kemal)
- "... bütün nimet ve imtiyazları söküp atacak." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Kurulmuş bir şeyi parçalarına ayırmak
- "Makineyi sökmek."
-
Rüzgâr, sel, akarsu, bir şeyi yerinden çıkarmak, götürmek
-
Geçip gitmeye engel olan zorlukları atlatmak
- "Araba çamuru sökemedi. Gemi akıntıyı söktü."
-
Karışık bir yazıyı okumak
- "Çok okunaksız bir yazı. Ben söker gibi oldum." (Haldun Taner)
-
[nsz]
Balgam vb.nin çıkması, akması kolaylaşmak
-
Ayırmak, uzaklaştırmak, vazgeçirmek
- "Saplandığı fikirlerden sökemezdiniz." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[-den]
Örülmüş, dikilmiş şeyin, örgüsünü veya dikişini ayırmak
-
Okuyabilme becerisini kazanmak
- "Bunların Fransızcasını sökmek bir mesele, manalarını sökmek ikinci bir meseledir." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[nsz]
Geçmek, etki yapmak
- "Ne yaparsın, dedi, burada böyle söküyor!" (Falih Rıfkı Atay)
-
[nsz]
Gelmeye başlamak veya çıkagelmek
- "Şermin'le Nermin tam bir saat sonra yani saat beş buçukta söktüler." (Halide Edip Adıvar)
-
[-i]
Bir şeyi bulunduğu yerden kuvvet kullanarak veya gevşeterek çıkarmak, çekip ayırmak