Başında he olan 5 harfli 32 kelime var. He ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde he olan kelimeler listesine ya da sonu he ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.

Karmaşık harflerden başında he bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

E H Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

2 Harfli Kelimeler

EH, HE

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

HEZAR
...
HELAK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Ölme, öldürme, yok etme, yok olma
    • "İki sarılı yumurta yumurtlayan bu canım legornlar iki üç gün ara ile birer birer helak olup gitmişlerdi." (Haldun Taner)
  2. Bitkin bir duruma gelme veya getirme
    • "Bu yolculuk bizi helak etti."
    • "Zavallılar kan ter içinde bir yandan karşı taraf içlerini tutacağız, bir yandan forveti besleyip akına yardım edeceğiz diye ileri geri helak olurlar." (Haldun Taner)

HEZEL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Şaka, alay, mizah
  2. Bir şiiri veya şiir parçasını şakalı bir anlatıma çevirme

HEPSİ

  1. [zamir] Bütünü, tamamı, tümü, cümlesi, hep
    • "Bütün bu işlerin hepsi yapıldı." (Peyami Safa)

HEMZE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Gırtlakta, ses tellerinin birbirine yapışması sonucu havanın akışını birdenbire engellemesiyle oluşan ve bir kesinti izlenimi veren ünsüz
    • "Rey (re'y), neşe (neş'e), mesele (mes'ele)."

HELKE

Kelime Kökeni : Rumca

  1. [isim] Bakraç, kova, herke

HEYBE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] At, eşek vb. binek hayvanlarının eyeri üzerine geçirilen veya omuzda taşınan, içine öteberi koymaya yarayan, kilim veya halıdan yapılmış iki gözlü torba
  2. Omza geçirilebilen tek gözlü bir tür çanta

HEREK

Kelime Kökeni : Rumca

  1. [isim] Asma, fasulye vb. sarılgan bitkilerin tutunması için yanlarına dikilen sırık, ispalya

HELME

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Fasulye, pirinç, buğday vb. taneler kaynatıldığında nişastanın çökelmesiyle oluşan koyu sıvı
  2. Bazı bitkilerin kök, çiçek ve tohumlarında bulunan koyu kıvamlı madde

HERİK

  1. [isim] Karadeniz'in geçit bölgelerinde yetiştirilen, beyaz renkli, kaba ve karışık yapağılı bir tür koyun

HELİS

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Bir silindirin ana doğrularını sabit bir açı altında kesen eğri

HEYET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Kurul
    • "Heyetin oturduğu büyük odanın her tarafına Uşak halıları örtmüşlerdi." (Halide Edip Adıvar)
  2. Astronomi
  3. Biçim, kılık, dış görünüş

HEDİK

  1. [isim] Kaynatılmış buğday, bulgur, mısır vb. şeyler

HELVA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Şeker, yağ, un veya irmikle yapılan tatlı

HECİN

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Çift parmaklılar takımının devegiller familyasından, uzunluğu 3, yüksekliği 2 m kadar olan, sırtında besin depo etmeye yarayan tek hörgücü bulunan, hızlı yürüyen bir memeli türü (Camellus dromedarius)

HEMEN

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [zarf] Çabucak
  2. Aşağı yukarı
    • "Hayır, yalnız ben değilim onu beğenmeyen, sevmeyen, hemen kimse beğenmiyor o şairi, sevmiyor." (Nurullah ataç)
  3. Yalnız, sadece

HERKE

  1. [isim] Bakraç, kova
    • "... kadınlar da başlarını örtüledikleri gibi ellerinde herkeler, tatlı su çeşmelerinin başında, mezarlıktaki servilerde kargaların meclis kurması gibi toplandılar." (Tarık Dursun K)

HENÜZ

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [zarf] Az önce, daha şimdi, yeni
    • "Memleketten henüz dönmüş, avlunun duvar dibinden yine mutfağa doğru yürüyordum." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. Daha, hâlâ
    • "Henüz hareket etmeyen otomobile yaklaştı." (Reşat Nuri Güntekin)

HEZEN

  1. [isim] Sopa, değnek, dal
    • "Azgın dalgalar saman çöpü gibi dağıtır salın hezenlerini." (Azra Erhat)

HESAP

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Aritmetik
    • "Oraya çıkınca hamallara onar kuruştan hesap göreceksin." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Hesap verin bakalım, nerelerde sürtüyordunuz bu saatlere kadar?" (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Meclis kapanacak ve orada hükûmeti hesaba çekeceklermiş." (Atatürk)
    • "Hem benim avukat veya yargıç olmak isteyip istemediğimi de hesaba kattıkları yoktu." (Necati Cumalı)
  2. Matematiksel işlem
    • "Bu karanlık işlerin hesabını sorarlar." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Evvela, sana birkaç haftadır mektup yazamayışımın hesabını vereyim." (Reşat Nuri Güntekin)
  3. Alacaklı veya borçlu olma durumu
    • "Al eline kalemi, şu benim hesapları görüver." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Kemeraltı Caddesi'ne varınca arabadan inerek hesabını gördüm." (Halit Ziya Uşaklıgil)
  4. Ödenecek ücretin dökümünü ve tutarını gösteren kâğıt, hesap pusulası, adisyon
  5. Oranlama, tahmin
    • "Evdeki hesap çarşıya uymamak."
  6. Bir girişimin, bir işin başarıya ulaşması için alınan önlemlerin bütünü
    • "Harbe nasıl, niçin ve ne hesapla girmiştik?." (Falih Rıfkı Atay)
  7. Tutum, durum, anlayış
    • "İnsana daha insanca ortamlar yaratmak için bütün hesaplarımız." (Azra Erhat)
  8. Bankadaki işlemlerin yapılabilmesi için kişi, kurum ve kuruluşlar adına düzenlenen çizelge

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü