Başında h olan 5 harfli 281 kelime var. H harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde h harfi olan kelimeler listesine ya da sonu h harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında h bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- HAZIK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Usta, uz (hekim)
- "Şimdi eskisi gibi mi, İstanbul'da hazık hekimden geçilmiyor." (Atilla İlhan)
-
[sıfat]
Usta, uz (hekim)
- HURMA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Hurma ağacı
-
Bu ağacın tatlı meyvesi
-
[isim]
Hurma ağacı
- HAMUT
-
-
[isim]
Araba koşumunda atların boyunlarına geçirilen ağaç veya üstüne meşin geçirilmiş çember
-
[isim]
Araba koşumunda atların boyunlarına geçirilen ağaç veya üstüne meşin geçirilmiş çember
- HEDEF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Nişan alınacak yer, nişangâh
- "Metin yayını ve çeviri: insancı davranış bu çalışmayı hedef güder." (Azra Erhat)
-
Amaç, gaye, maksat
- "Asıl önemlisi devlet büyük hedefler dikmişti; milletin benimsediği, övündüğü hedeflerdi bunlar." (Tarık Buğra)
- "Bu işi onların yapmadığına inanıyor; birilerinin hedef saptırmaya çalıştığını söylüyor." (Ahmet Ümit)
-
Varılacak yer, ulaşılacak son nokta
- "Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!" (Atatürk)
-
[isim]
Nişan alınacak yer, nişangâh
- HEDİK
-
-
[isim]
Kaynatılmış buğday, bulgur, mısır vb. şeyler
-
[isim]
Kaynatılmış buğday, bulgur, mısır vb. şeyler
- HOZAT
- ...
- HÜZME
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Işın demeti
-
[isim]
Işın demeti
- HELME
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Fasulye, pirinç, buğday vb. taneler kaynatıldığında nişastanın çökelmesiyle oluşan koyu sıvı
-
Bazı bitkilerin kök, çiçek ve tohumlarında bulunan koyu kıvamlı madde
-
[isim]
Fasulye, pirinç, buğday vb. taneler kaynatıldığında nişastanın çökelmesiyle oluşan koyu sıvı
- HALİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Yumuşak huylu (insanlar)
-
[sıfat]
Yumuşak huylu (insanlar)
- HARIL
- ...
- HEYBE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
At, eşek vb. binek hayvanlarının eyeri üzerine geçirilen veya omuzda taşınan, içine öteberi koymaya yarayan, kilim veya halıdan yapılmış iki gözlü torba
-
Omza geçirilebilen tek gözlü bir tür çanta
-
[isim]
At, eşek vb. binek hayvanlarının eyeri üzerine geçirilen veya omuzda taşınan, içine öteberi koymaya yarayan, kilim veya halıdan yapılmış iki gözlü torba
- HALAT
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Kenevirden yapılmış çok kalın ip
-
[isim]
Kenevirden yapılmış çok kalın ip
- HABİS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Kötü, alçak, soysuz (kimse)
-
Kötücül (bazı hastalıklar veya urlar)
- "Bir sinek vardır, sokarsa habis çıban yapar, tedavisi zordur." (Refik Halit Karay)
-
[sıfat]
Kötü, alçak, soysuz (kimse)
- HALUK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Temiz huylu, iyi ahlaklı
- "Ahmet Naci, ağırbaşlı, çalışkan ve haluk bir gençti." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Temiz huylu, iyi ahlaklı
- HAMSE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Divan edebiyatında beş mesnevinin bir araya gelmesinden oluşan eser
-
[isim]
Divan edebiyatında beş mesnevinin bir araya gelmesinden oluşan eser
- HELAK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ölme, öldürme, yok etme, yok olma
- "İki sarılı yumurta yumurtlayan bu canım legornlar iki üç gün ara ile birer birer helak olup gitmişlerdi." (Haldun Taner)
-
Bitkin bir duruma gelme veya getirme
- "Bu yolculuk bizi helak etti."
- "Zavallılar kan ter içinde bir yandan karşı taraf içlerini tutacağız, bir yandan forveti besleyip akına yardım edeceğiz diye ileri geri helak olurlar." (Haldun Taner)
-
[isim]
Ölme, öldürme, yok etme, yok olma
- HEDER
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Karşılığını alamama, boşa gitme, ziyan olma
- "Senin yoluna gençliğimi heder ettikten sonra, gene orada, o düşmüş şehirde, senin hasretinle yanan ben değil miydim?" (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Hayır işlemeden geçen günü heder olmuş addederek bayağı canı sıkılır." (Ercüment Ekrem Talu)
-
[isim]
Karşılığını alamama, boşa gitme, ziyan olma
- HAREM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Saray ve konaklarda kadınlara ayrılan bölüm, selamlık karşıtı
- "Harem, ihtiyar hatunların bembeyaz patiska sedirli küçük köşe odalarında kalmıştı." (Falih Rıfkı Atay)
-
Bu bölümde oturan kadınların hepsi
-
Karı, eş
- "... gelen doktormuş, bizim doktor Hüsnü Bey... Haremim hastalanmış da." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Saray ve konaklarda kadınlara ayrılan bölüm, selamlık karşıtı
- HEZEN
-
-
[isim]
Sopa, değnek, dal
- "Azgın dalgalar saman çöpü gibi dağıtır salın hezenlerini." (Azra Erhat)
-
[isim]
Sopa, değnek, dal
- HAVİT
- ...