Sonunda gin olan 23 kelime var. GİN ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde gin olan kelimeler listesine ya da başında gin olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
DOLUDİZGİN
BELİRGİN, SEMİRGİN, TEDİRGİN
EDİLGİN
BELGİN, BEZGİN, BİLGİN, DEĞGİN, DİNGİN, DİZGİN, GERGİN, GEZGİN, GİRGİN, SERGİN, SİNGİN, ZENGİN
ELGİN, ENGİN, ERGİN, EVGİN, EZGİN, İNGİN
G N İ Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
İN
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- DOLUDİZGİN
-
-
[zarf]
Son hızla, çok hızlı bir biçimde
- "Bir gün doludizgin boşanan atlarımızla." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Tam anlamıyla
- "Doludizgin, bir bekârlığın tam tadını çıkaran, renkli, değişken, hızlı bir yaşam sürüyordum." (Haldun Taner)
- "Kendimi yalnız sanıyor ve talihin arabasında doludizgin gidiyordum." (Ahmet Hamdi Tanpınar)
-
[zarf]
Son hızla, çok hızlı bir biçimde
- TEDİRGİN
-
-
[sıfat]
Rahatı, huzuru kaçmış, bizar
- "Herkes tedirgin, kuruntulu ve heyecanlı idi." (Tarık Buğra)
- "Bu soru ... adamın kafasını tedirgin etmiş ama hep cevapsız kalmıştır." (Tarık Buğra)
- "Goethe çağımızda yaşasa idi ne kadar tedirgin olurdu, diye çok düşünmüşümdür." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Rahatı, huzuru kaçmış, bizar
- SEMİRGİN
-
-
[sıfat]
Tembellikten yağ bağlayan, semiren (kimse)
-
Semirmekten dolayı hareketleri ağırlaşmış (kimse)
-
[sıfat]
Tembellikten yağ bağlayan, semiren (kimse)
- BELİRGİN
-
-
[sıfat]
Belirmiş durumda olan, göze çarpan, besbelli, açık, bariz, sarih
- "Hüzünlü bakışlarının daha belirgin hâle getirdiği iri, siyah, ceylan gözleriyle ... alımlı da sayılabilirdi." (Erhan Bener)
-
[sıfat]
Belirmiş durumda olan, göze çarpan, besbelli, açık, bariz, sarih
- EDİLGİN
-
-
[sıfat]
Hareketi ve etkisi olmayan, pasif
- "Hiç kavgaya dönüşmemiş, edilgin bir dargınlıktı bu." (Atilla İlhan)
-
Bir şeye karşı tepki göstermeyen, etkinliği olmayan, başkasının etkisinde kalan, münfail, pasif, etkin karşıtı
-
Olayların gidişini etkilemek ve denetlemek için hiçbir çaba göstermeyen (kimse)
-
[sıfat]
Hareketi ve etkisi olmayan, pasif
- BELGİN
-
-
[sıfat]
Tam ve kesin olarak belirlenmiş olan, sarih
- "Yalnızca beyaz elleri belgin, bir hülya kadını, dağılan bir evrenin perisi olup çıkar." (Selim İleri)
-
[sıfat]
Tam ve kesin olarak belirlenmiş olan, sarih
- SİNGİN
-
-
[sıfat]
Utangaç, sıkılgan
-
[sıfat]
Utangaç, sıkılgan
- SERGİN
-
-
[sıfat]
Serilmiş olan
-
Yatan (hasta)
-
[sıfat]
Serilmiş olan
- DİNGİN
-
-
[sıfat]
Sakin, durgun
- "Çevredeki çınarlar, dingin bir gariplik içinde, ağır ağır, tek tek yapraklarını dökerdi." (Atilla İlhan)
-
Hareket etmeyen, kımıldamayan
-
Gücü tükenmiş, yorgun, mecalsiz
- "Dingin bir at."
-
[sıfat]
Sakin, durgun
- BEZGİN
-
-
[sıfat]
Yaşama veya iş görme isteğini yitirmiş
- "Mecalsiz, bezgin bir hâlde yatağa girdi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Yaşama veya iş görme isteğini yitirmiş
- GERGİN
-
-
[sıfat]
Gerilmiş durumda olan
- "Gergin tel. Gergin kiriş."
-
Buruşuğu, kırışığı olmayan (cilt)
- "Siyah jarse elbisesi içinde, hâlâ diri, gergin vücuduyla güzel ve ihtişamlıydı." (Peyami Safa)
-
Bozulacak duruma gelmiş olan (ilişki)
- "Arkadaşımın kocasıyla arası gergin."
-
Huzursuz, sinirli
-
[sıfat]
Gerilmiş durumda olan
- ZENGİN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Parası, malı çok olan, varlıklı, fakir, yoksul karşıtı
- "Şık, zengin, keyfi yerinde, yazı Avrupa'da ve kışı Beyrut'ta geçiren Suriyelilerden biri idi." (Falih Rıfkı Atay)
- "En nihayet işi sigortacılığa dökerek bu yüzden hayli zengin olmuştu." (Haldun Taner)
-
Yararlı veya kendisinden beklenilen, istenilen nitelikleri çok olan
- "Zengin bir dil. Zengin bir kitaplık. Zengin bir anlatım."
-
Verimli
- "Zengin bir doğa."
-
Gösterişli
- "Zengin bir giysi."
-
[sıfat]
Parası, malı çok olan, varlıklı, fakir, yoksul karşıtı
- GEZGİN
-
-
Gezmek, tanımak, görmek, dinlenmek amacıyla geziye çıkan (kimse), gezici, gezmen, seyyah
-
Gezmek, tanımak, görmek, dinlenmek amacıyla geziye çıkan (kimse), gezici, gezmen, seyyah
- GİRGİN
-
-
[sıfat]
Herkesle çabucak yakınlık kurarak işini yürütebilen, pısırık karşıtı
- "Kara kaş, kurnaz, girgin bir kadındı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Herkesle çabucak yakınlık kurarak işini yürütebilen, pısırık karşıtı
- BİLGİN
-
-
Bilimsel bir konuda çok bilgisi olan kimse, bilimci, âlim
-
Bilimsel bir konuda çok bilgisi olan kimse, bilimci, âlim
- DİZGİN
-
-
[isim]
Gemin uçlarına bağlanarak hayvanı yöneltmeye yarayan kayış
- "Kötülerin pek azı terbiyeye ve dizgine gelebilir." (Tarık Buğra)
- "Uykusunun dizginlerini ele almak ve istediği zaman uyanmak." (Peyami Safa)
- "O koşturmalar yakayı kaptırışın, dizginleri ele verişin açıklamaları gibi geliyordu ona." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Gemin uçlarına bağlanarak hayvanı yöneltmeye yarayan kayış
- DEĞGİN
-
-
[sıfat]
İlişkin, üstüne ait, dair, müteallik
-
[sıfat]
İlişkin, üstüne ait, dair, müteallik
- EVGİN
-
-
[sıfat]
Acil
- "Bu, evgin bir iştir, fazla geciktirmeyiniz."
-
[sıfat]
Acil
- ELGİN
-
-
[sıfat]
Yabancı, gurbette yaşayan, garip
-
[sıfat]
Yabancı, gurbette yaşayan, garip
- EZGİN
-
-
[sıfat]
Paraca durumu bozuk olan (kimse)
-
Çok cefa görmüş (kimse)
- "Emir, hüküm altında yetişmiş bir sığıntı olduğunu çekingen, ezgin tavrıyla daima belli ederdi." (Refik Halit Karay)
-
Çürük, ezik (meyve)
-
Üzüntü veren
- "Bir gece önce çadırın kenarında dinlediğimiz o ezgin, baygın nağmeyi tutturdu." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[sıfat]
Paraca durumu bozuk olan (kimse)