Başında gerç olan 21 kelime var. Gerç ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde gerç olan kelimeler listesine ya da sonu gerç ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında gerç bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
GERÇEKLEŞEBİLME, GERÇEKLEŞTİRMEK, GERÇEKÜSTÜCÜLÜK
GERÇEKLEŞTİRME
GERÇEKÜSTÜLÜK
GERÇEKLENMEK, GERÇEKLEŞMEK, GERÇEKÜSTÜCÜ
GERÇEKÇİLİK, GERÇEKLEMEK, GERÇEKLENME, GERÇEKLEŞME
GERÇEKLEME, GERÇEKÜSTÜ
GERÇEKLİK, GERÇEKTEN
GERÇEKÇİ, GERÇEKLİ, GERÇEKTE
GERÇEK
GERÇİ
E G R Ç Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
ERG, GEÇ
2 Harfli Kelimeler
ÇE, ER, GE, RE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- GERÇEKLEŞEBİLME
- ...
- GERÇEKÜSTÜCÜLÜK
-
-
[isim]
Aklın, geleneklerin, alışkanlıkların denetiminden uzak bilinçaltı gerçeklerini yansıtan yani bilinen gerçekle bağını kesip kendince bir gerçek yaratmak amacını güden edebiyat ve sanat akımı, sürrealizm
- "Gerçeküstücülük, kendini sürekli olarak irdeleyen ve oluşturan bilincin bir serüveni olarak da görülebilir." (Selâhattin Hilav)
-
[isim]
Aklın, geleneklerin, alışkanlıkların denetiminden uzak bilinçaltı gerçeklerini yansıtan yani bilinen gerçekle bağını kesip kendince bir gerçek yaratmak amacını güden edebiyat ve sanat akımı, sürrealizm
- GERÇEKLEŞTİRMEK
-
-
[-i]
Gerçek duruma getirmek, yapmak, ortaya koymak
-
[-i]
Gerçek duruma getirmek, yapmak, ortaya koymak
- GERÇEKLEŞTİRME
-
-
[isim]
Gerçekleştirmek işi
-
[isim]
Gerçekleştirmek işi
- GERÇEKÜSTÜLÜK
- ...
- GERÇEKLEŞMEK
-
-
[nsz]
Gerçek olmak, gerçek durumuna gelmek, meydana gelmek, tahakkuk etmek
-
[nsz]
Gerçek olmak, gerçek durumuna gelmek, meydana gelmek, tahakkuk etmek
- GERÇEKLENMEK
- ...
- GERÇEKÜSTÜCÜ
-
-
[isim]
Gerçeküstücülükten yana olan kimse, sürrealist
-
Gerçeküstücülükle ilgili olan görüş, eser vb., sürrealist
-
[isim]
Gerçeküstücülükten yana olan kimse, sürrealist
- GERÇEKLENME
- ...
- GERÇEKLEMEK
-
-
[-i]
Bir şeyin doğruluğunu herhangi bir şeyle ortaya koymak, teyit etmek
-
[-i]
Bir şeyin doğruluğunu herhangi bir şeyle ortaya koymak, teyit etmek
- GERÇEKLEŞME
-
-
[isim]
Gerçekleşmek işi, tahakkuk
- "Kurduğu hülyalar yavaş yavaş gerçekleşmeye yüz tutuyordu." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[isim]
Gerçekleşmek işi, tahakkuk
- GERÇEKÇİLİK
-
-
[isim]
Gerçekçi tutum ve davranış, realizm
-
Gerçekleri olduğu gibi yansıtmaya çalışan sanat çığırı, realizm
- "Çağımızda gerçekçilik akımlarının güçlenmesi, sinema sanatında da etkisini gösterdi." (Necati Cumalı)
-
Bilinçten bağımsız bir gerçekliğin var olduğunu benimseyen görüş, realizm
-
[isim]
Gerçekçi tutum ve davranış, realizm
- GERÇEKLEME
-
-
[isim]
Gerçeklemek işi, teyit
-
[isim]
Gerçeklemek işi, teyit
- GERÇEKÜSTÜ
-
-
[isim]
Gerçeği aşan, gerçeğin üstündeki gerçek, sürrealite
-
[isim]
Gerçeği aşan, gerçeğin üstündeki gerçek, sürrealite
- GERÇEKLİK
-
-
[isim]
Gerçek olan, var olan şeylerin tümü, hakikat, şeniyet, realite
-
[isim]
Gerçek olan, var olan şeylerin tümü, hakikat, şeniyet, realite
- GERÇEKTEN
-
-
[zarf]
Gerçek olarak, hakikaten, sahi, sahiden, filhakika, filvaki
- "Hiçbir genç adam, ölümü gerçekten düşünmemiştir." (Nurullah ataç)
-
[zarf]
Gerçek olarak, hakikaten, sahi, sahiden, filhakika, filvaki
- GERÇEKLİ
-
-
[sıfat]
Gerçeklenmiş, gerçek olduğu anlaşılmış, muhakkak
-
[sıfat]
Gerçeklenmiş, gerçek olduğu anlaşılmış, muhakkak
- GERÇEKTE
-
-
[zarf]
Aslında, tam anlamıyla, hakikatte
- "Kumpanyanın kurulmasında başı çeken gerçekte, ecnebi bir banka." (Atilla İlhan)
-
[zarf]
Aslında, tam anlamıyla, hakikatte
- GERÇEKÇİ
-
-
[sıfat]
Gerçeği gören ve ona göre davranan veya gerçeğe uygun olarak yapılan, realist
- "Halkçı olduğu kadar gerçekçiydi Atatürk." (Sabahattin Eyuboğlu)
-
Gerçekçilik yanlısı olan, realist
- "Geçmişi geçmişte bırakıp bugüne bakmak daha gerçekçi bir yaklaşımdır." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Gerçeği gören ve ona göre davranan veya gerçeğe uygun olarak yapılan, realist
- GERÇEK
-
-
[sıfat]
Bir durum, bir nesne veya bir nitelik olarak var olan, varlığı inkâr edilemeyen, olgu durumunda olan, hakiki
- "Kâğıt paranın saymaca değeri varsa da gerçek değeri yoktur."
-
[isim]
Yalan olmayan, doğru olan şey, hakikat
-
Aslına uygun nitelikler taşıyan, sahici
- "Gerçek elmas. Gerçek hikâye."
-
Temel, başlıca, asıl
- "Bir kişinin ahlaklı olması için, o benim dediğim gerçek ahlaka erişebilmesi için bir iç âlemi olmalıdır." (Nurullah ataç)
-
Doğadaki gibi olan, doğayı olduğu gibi yansıtan
- "Bu peyzajdaki çiçekler son derece gerçek."
-
Yapay olmayan
-
[isim]
Gerçeklik, realite
- "Her hâlde o gün imparatorluğun ölümü apaçık bir gerçekti." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Doğruluk
- "Bu laflarda gerçek payı ne kadar çoksa duygu payı da ondan az değildir." (Burhan Felek)
-
Düşünülen, tasarımlanan, imgelenen şeylere karşıt olarak var olan
-
[sıfat]
Bir durum, bir nesne veya bir nitelik olarak var olan, varlığı inkâr edilemeyen, olgu durumunda olan, hakiki