Sonunda gın olan 31 kelime var. GIN ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde gın olan kelimeler listesine ya da başında gın olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
ISIRGIN, USANGIN
BAYGIN, ÇALGIN, CAYGIN, ÇILGIN, ÇIVGIN, DALGIN, DARGIN, KARGIN, KAYGIN, KILGIN, KIRGIN, KIYGIN, KIZGIN, SALGIN, SARGIN, SAYGIN, SINGIN, ŞIVGIN, YALGIN, YANGIN, YAYGIN, YILGIN
ALGIN, ANGIN, ARGIN, AYGIN, AZGIN, ILGIN, IZGIN
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ISIRGIN
-
-
[isim]
İsilik
-
[isim]
İsilik
- USANGIN
-
-
[zarf]
Usanmış, bıkmış bir biçimde
- "Kırgın, usangın kalktı sabahın er saatlerinde." (Abbas Sayar )
-
[zarf]
Usanmış, bıkmış bir biçimde
- KILGIN
-
-
[sıfat]
Kılgı durumuna geçirilebilen, amelî, pratik
-
[sıfat]
Kılgı durumuna geçirilebilen, amelî, pratik
- SALGIN
-
-
[sıfat]
Kısa zamanda çevredeki insan, hayvan veya bitkilerin büyük bir bölümüne bulaşan, müstevli
- "Salgın hastalık."
-
[isim]
Bir hastalığın veya başka bir durumun yaygınlaşması ve birçok kimseye birden bulaşması
- "Tifo salgını. Kumar salgını."
-
[isim]
Gereğinde herkesten para veya mal olarak toplanan geçici vergi
-
[isim]
Bir şeyin bir yere girip her yanı kaplaması, istila
- "Çekirge salgını."
-
[isim]
Belli bir hareketin, davranışın, sözün toplumda yaygınlaşması
-
[sıfat]
Kısa zamanda çevredeki insan, hayvan veya bitkilerin büyük bir bölümüne bulaşan, müstevli
- ÇIVGIN
-
-
[isim]
Rüzgâr ve karla karışık yağan yağmur
-
Ağaç sürgünü, filiz
-
Şıvgın
-
[isim]
Rüzgâr ve karla karışık yağan yağmur
- KAYGIN
-
-
[isim]
Gebe deve
-
[isim]
Gebe deve
- CAYGIN
-
-
[sıfat]
Vazgeçip işin ardını bırakan
-
Dönek
-
[sıfat]
Vazgeçip işin ardını bırakan
- DARGIN
-
-
[sıfat]
Darılmış olan, küskün
- "Hasan Ağa büyük oğlu ile dargındı." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Bu olaydan sonra benimle aylarca dargın durdu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Soğuk, ilgisiz
- "Annem, bahçe kapısında beni iki dargın kelime ile karşıladı." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[sıfat]
Darılmış olan, küskün
- KIZGIN
-
-
[sıfat]
Çok ısınmış, ısıtılmış veya kızdırılmış
- "Kızgın bir demire dökülen damla iz bırakmaz, buhar olur." (Cemil Meriç)
-
Eş arayan (hayvan)
- "Kızgın bir boğa."
-
Kızmış olan, öfkeli, mütehevvir
- "Hani Allah sizi inandırsın, bu kadar kızgın olmasaydım, korkardım." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Kızışık, zorlu, sert, şiddetli
-
[sıfat]
Çok ısınmış, ısıtılmış veya kızdırılmış
- ŞIVGIN
-
-
[isim]
Budanmış yaşlı ağaçların budanan yerlerinden çıkan taze sürgün, filiz, çıvgın
-
Fırtınayla yağan yağmur
-
[isim]
Budanmış yaşlı ağaçların budanan yerlerinden çıkan taze sürgün, filiz, çıvgın
- ÇILGIN
-
-
[sıfat]
Aşırı davranışlarda bulunan, deli, mecnun
- "Ömrümde ilk defa saat için çılgın gibi dövüştüm." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Şöyle az buçuk mürekkep yalamış bir insanı böylesine üç nutuk çılgına döndürür." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Çok büyük, aşırı, olağanüstü
- "Onların bu çılgın aşklarına karşı konulacak engel setlerinin hiç hükmü yoktur." (Kemal Tahir)
-
[sıfat]
Aşırı davranışlarda bulunan, deli, mecnun
- BAYGIN
-
-
[sıfat]
Bayılmış, kendinden geçmiş
- "İki tarafına sarhoş sarhoş sallanan sandalda balıkçıyı baygın buldu." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Süzgün
- "Baygın bakış."
-
Gönül vermiş
-
İnsanı kendinden geçirir gibi olan
- "Bahçe kapısına varmadan daha / Baygın kokusu ıhlamurun." (Zeki Ömer Defne)
-
Yığılmış, dökülmüş
- "Açık eflatun ipek perdeler baygın ve büyük kelebek kanatları hâlinde yere kadar uzanıyordu." (Ömer Seyfettin)
-
[sıfat]
Bayılmış, kendinden geçmiş
- ÇALGIN
-
-
[isim]
Sıcak veya soğuktan gelişemeyerek cılız kalan ekin
-
Uzun zaman bakır kapta kalan tadı bozulmuş yemek, çalık
-
[sıfat]
Kötürüm, inmeli, sakat
-
[isim]
Sıcak veya soğuktan gelişemeyerek cılız kalan ekin
- SARGIN
-
-
[zarf]
İçten, yürekten
-
[zarf]
İçten, yürekten
- KARGIN
-
-
[isim]
Eriyen karların oluşturduğu akarsu
-
Karla karışık yağan yağmur
-
[isim]
Eriyen karların oluşturduğu akarsu
- YANGIN
-
-
[isim]
Zarara yol açan büyük ateş
- "Yangın yaklaştığı için yaverleri ve dostları telaşta idi." (Falih Rıfkı Atay)
- "Bey, bana teselli verecek yerde sen de yangına körükle gidiyorsun." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Hastalıkta ateş
-
Coşkunluk
-
[sıfat]
Tutkun, düşkün, âşık
- "Haydi ben kumar yangınıyım fakat senin vaziyetin benimkinden daha vahim." (Mahmut Yesari)
-
[isim]
Zarara yol açan büyük ateş
- KIRGIN
-
-
[sıfat]
Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan
-
[isim]
Toplu ölümlere yol açan bulaşıcı hastalık
-
[sıfat]
Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan
- SINGIN
-
-
[sıfat]
Gözü korkmuş, sinmiş (kimse)
-
Çekingen, ürkek
-
Üzgün, düşünceli
-
[sıfat]
Gözü korkmuş, sinmiş (kimse)
- KIYGIN
-
-
[sıfat]
Mağdur
-
[sıfat]
Mağdur
- YAYGIN
-
-
[sıfat]
Çoğu kimselerce duyulmuş, öğrenilmiş, kullanılmış veya benimsenmiş olan
- "Yaygın bir söz. Yaygın bir inanç."
-
Pek çok kimsede görülen ve beğenilen
- "Yaygın bir kültürü ve her çeşit insanı kavrayacak bir sunuş tarzı vardı." (Haldun Taner)
-
Sınırı genişlemiş
- "Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir." (Anayasa)
-
[sıfat]
Çoğu kimselerce duyulmuş, öğrenilmiş, kullanılmış veya benimsenmiş olan