Başında güz olan 24 kelime var. Güz ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde güz olan kelimeler listesine ya da sonu güz ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında güz bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
GÜZELLEŞTİRİLME
GÜZELLEŞTİRMEK
GÜZELLEŞTİRME
GÜZELLEŞMEK
GÜZELBAHÇE, GÜZELLEŞME, GÜZELLİKLE
GÜZELLEME, GÜZELYURT
GÜZELLİK, GÜZERGAH, GÜZLEMEK
GÜZELCE, GÜZELİM, GÜZEŞTE, GÜZLEME
GÜZİDE, GÜZLEK, GÜZLÜK
GÜZAF, GÜZEL, GÜZEY, GÜZÜN
GÜZ
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- GÜZELLEŞTİRİLME
-
-
[isim]
Güzelleştirilmek işi
-
[isim]
Güzelleştirilmek işi
- GÜZELLEŞTİRMEK
-
-
[-i]
Güzellik vermek, güzellik kazandırmak
- "Mehtap görülen her şeyi yumuşatıyor, hülyalaştırıyor, güzelleştiriyordu." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[-i]
Güzellik vermek, güzellik kazandırmak
- GÜZELLEŞTİRME
-
-
[isim]
Güzelleştirmek işi
-
[isim]
Güzelleştirmek işi
- GÜZELLEŞMEK
-
-
[nsz]
Güzel bir durum almak
- "Şişman, bacakları da eğri olmasa eski Nadir Hanım'a bakarak çok güzelleşmiş denilebilir." (Memduh Şevket Esendal)
-
[nsz]
Güzel bir durum almak
- GÜZELLİKLE
-
-
[zarf]
Okşayıcı söz veya davranışla, iyilikle
- "Bu çocuk güzellikle yola gelecek."
-
[zarf]
Okşayıcı söz veya davranışla, iyilikle
- GÜZELBAHÇE
- ...
- GÜZELLEŞME
-
-
[isim]
Güzelleşmek işi
- "Boğaz bahçelerinin güzelleşmesi için büyük çabalar göstermiştir." (Salâh Birsel)
-
[isim]
Güzelleşmek işi
- GÜZELLEME
-
-
[isim]
Halk edebiyatında konusu aşk olan, lirik bir şiir türü
-
Şen, sevinçli duyguları anlatan türkülerde özel bir ezgi
-
[isim]
Halk edebiyatında konusu aşk olan, lirik bir şiir türü
- GÜZELYURT
- ...
- GÜZLEMEK
-
-
[nsz]
Güzü bir yerde geçirmek
- "Bu yıl güneyde güzledik."
-
[nsz]
Güzü bir yerde geçirmek
- GÜZERGAH
- ...
- GÜZELLİK
-
-
[isim]
Estetik bir zevk, coşku, hoşlanma duygusu uyandıran nitelik, hüsün
- "Güzellik de uçar gider, zenginlik de erir biter." (Haldun Taner)
-
Okşayıcı söz veya davranış, iyilik, yumuşaklık
- "Onu sertlik değil, güzellik yola getirir."
-
Ahlak ve fikrî nitelikleriyle hayranlık uyandıran şey
-
Güzel olan bir kimsenin niteliği
- "Güzelliğin on para etmez / Bu bendeki aşk olmasa." (Âşık Veysel)
-
[isim]
Estetik bir zevk, coşku, hoşlanma duygusu uyandıran nitelik, hüsün
- GÜZELİM
-
-
değer verilen, sevilen
- "Güzel kız. Güzel çiçek."
- "Yalının en güzel odası bizimdi."
- "Güzel ne güzel olmuşsun / Görülmeyi görülmeyi." (Karacaoğlan)
- "Yüzüne bakmazmış o güzelim ağır eşyanın." (Peyami Safa)
-
[ünlem]
sevecen bir biçimde söylenen bir seslenme sözü
- "Güzel şey canım, milletvekili olmak!" (Çetin Altan)
-
değer verilen, sevilen
- GÜZELCE
-
-
[sıfat]
Güzele yakın, güzel gibi
- "Kızı belki anasından biraz güzelce." (Memduh Şevket Esendal)
-
[zarf]
(güze'lce) İyice, adamakıllı
- "Kadın, keçiyi sağmış, çardağın suyunu çekmiş, etrafını güzelce süpürmüştü." (Necati Cumalı)
-
[sıfat]
Güzele yakın, güzel gibi
- GÜZLEME
-
-
[isim]
Güzlemek işi
-
[isim]
Güzlemek işi
- GÜZEŞTE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Geçmiş, geçen
- "Bahse girer misiniz? Beş dakika içinde en heyecanlı bir vaka icat etmeye muktedir olursam bu iki güzeşte aylıktan birini kasaya bırakır mısınız?" (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Geçmiş, geçen
- GÜZİDE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Seçkin, seçilmiş, seçme
- "Selanik'in en varlıklı, en güzide ailelerinden sayılıyor." (Atilla İlhan)
-
Aydın, okumuş, seçkin (kimse)
- "Bir milletin güzidesiyle halkı arasında bu derece tezat doğru mudur?" (Orhan Seyfi Orhon)
-
[sıfat]
Seçkin, seçilmiş, seçme
- GÜZLEK
-
-
[isim]
Güz yağmuru
-
Güz mevsiminin geçirildiği yer
-
Havaların soğuması üzerine yaylalardan dönen hayvanların otlatılması ve bir süre barındırılması için ayrılmış, dağ eteklerinde bulunan mera
-
[isim]
Güz yağmuru
- GÜZLÜK
-
-
[sıfat]
Güzün yapılan
- "Güzlük ekim."
-
[isim]
Güzün ekilen tahıl
-
[sıfat]
Güzün yapılan
- GÜZEL
-
-
[sıfat]
Göze ve kulağa hoş gelen, hayranlık uyandıran, çirkin karşıtı
- "Güzel kız. Güzel çiçek."
- "Yalının en güzel odası bizimdi."
- "Güzel ne güzel olmuşsun / Görülmeyi görülmeyi." (Karacaoğlan)
- "Yüzüne bakmazmış o güzelim ağır eşyanın." (Peyami Safa)
-
İyi, hoş
- "Güzel şey canım, milletvekili olmak!" (Çetin Altan)
-
Beklenene uygun düşen ve başarı düşüncesi uyandıran
- "Güzel bir fırsat."
-
Soyluluk ve ahlaki üstünlük düşüncesi uyandıran
- "Güzel duygular. Güzel hareketler."
-
Görgü kurallarına uygun olan
-
Sakin, hoş (hava)
- "Güzel bir gece."
-
Okşayıcı, aldatıcı, kandırıcı
- "Güzel vaatler."
-
Pek iyi, doğru
- "Güzel güzel amma!"
-
[isim]
Güzel kız veya kadın
-
[isim]
Güzellik kraliçesi
-
[zarf]
Hoşa giden, beğenilen, iyi, doğru bir biçimde
- "Güzel konuştu."
-
[sıfat]
Göze ve kulağa hoş gelen, hayranlık uyandıran, çirkin karşıtı