Başında gö olan 6 harfli 51 kelime var. Gö ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde gö olan kelimeler listesine ya da sonu gö ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında gö bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- GÖYNÜK
-
-
[sıfat]
Yanık, yanmış
-
Güneşte yanmış
-
İyice olmuş (yemiş)
-
Acısı olan, elemli
-
[isim]
Orman yakılarak açılan tarla
-
[sıfat]
Yanık, yanmış
- GÖZSÜZ
-
-
[sıfat]
Gözü olmayan
- "Gözsüz masa."
-
Görme engelli
-
[sıfat]
Gözü olmayan
- GÖNDER
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
Üvendire
-
Kayık ve yelkenli gemilere yön vermeye yarayan, ucunda metal olan ağaç sopa
-
[isim]
Bayrak direği
-
Üvendire
- GÖZEVİ
-
-
[isim]
Göz yuvası
- "Şimdi yeşil mavi gözleri daha keskin, gözevleri daha çöküktü." (Selim İleri)
-
[isim]
Göz yuvası
- GÖRMEK
-
-
[-i]
Göz yardımıyla bir şeyin varlığını algılamak, seçmek
- "Merdivenin başındaki paravanın arkasında garip bir sahne gördüm." (Aka Gündüz)
- "Birini çağırıp o güvercinleri vereyim de sen de gör." (Memduh Şevket Esendal)
- "Peki ama sen Paşa babanı çok severdin ... göreceğin gelmedi mi?" (Reşat Nuri Güntekin)
- "Haydi göreyim seni, bu işi yapıver."
-
Anlamak, kavramak, sezmek
- "Türk iradesinin ne demek olduğunu da sen göreceksin." (Ruşen Eşref Ünaydın)
- "Bir saniye içinde hasret ve firkati hiç görmemişe dönersiniz." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Yanına gidip konuşmak
- "Bugün müdürü göreceğim."
-
Bir şey hakkında bir yargıya varmak, değerlendirmek
-
Belirli bir zamanın içinde bir olaya tanık olmak, yaşamak
- "Hangi memlekete gitsek resmî makamlar kadar halkın da rağbetini görürdük." (Falih Rıfkı Atay)
-
Yapmak, etmek
- "İş görmek. Masraf görmek."
-
[-den]
Kendisine yapılmak, bir davranışla karşılaşmak, maruz kalmak
-
[-den]
Almak
- "Birinden ders görmek."
-
[nsz]
Bir şeye erişmek
- "Cebi para görmek. Yardım görmek."
-
Çok değer vermek
- "Gözü yalnız parayı görüyor."
-
[nsz]
Bir işleme uğramak
- "Teftiş görmek. Tedavi görmek."
-
[nsz]
Yüzü bir yöne doğru olmak, bakmak
- "Ev güneş görüyor."
-
Ziyaret etmek
-
Karşılaşmak, rastlaşmak
-
[-le]
Gözlerin görmediği durumlarda başka duyu organlarıyla algılamak
- "Körler parmaklarıyla görürler."
-
[nsz]
Sahne olmak, geçirmek
- "Bu ova çok savaş gördü."
-
Saymak, herhangi bir şey gibi görmek
-
Gezmek
- "Ankara'yı gördün mü?"
-
Vermek
- "Madem ikramiye kazandın, bizi de gör."
-
Karşı oyuncunun yapacağı vuruşu önceden kestirip ona göre durum almak
-
[-i]
Göz yardımıyla bir şeyin varlığını algılamak, seçmek
- GÖRSEL
-
-
[sıfat]
Görme ile, görme duyusuyla ilgili, görmeye dayanan
-
[sıfat]
Görme ile, görme duyusuyla ilgili, görmeye dayanan
- GÖKSUN
- ...
- GÖKEVİ
-
-
[isim]
Gök olaylarını yıldızların, güneş, ay ve gezegenlerin konumlarını, hareketlerini küresel bir kubbenin iç yüzeyinde, çeşitli araçlarla gösteren yapı, yıldızlık, planetaryum
-
[isim]
Gök olaylarını yıldızların, güneş, ay ve gezegenlerin konumlarını, hareketlerini küresel bir kubbenin iç yüzeyinde, çeşitli araçlarla gösteren yapı, yıldızlık, planetaryum
- GÖMGÖK
-
-
[sıfat]
Her yanı mavi, masmavi
-
[sıfat]
Her yanı mavi, masmavi
- GÖKÇEK
-
-
[sıfat]
Güzel, sevimli (kimse)
- "Gökçektin kız, daha bir gökçek oldun." (Tarık Buğra)
-
[sıfat]
Güzel, sevimli (kimse)
- GÖMMEK
-
-
[-i]
Yerin altına koyarak üstünü toprakla örtmek
-
Bir ölüyü toprağın içine yerleştirmek, defnetmek
- "Kızı artık uyuduğu yere temelli gömmeye hazırlanıyordu." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[-i]
Bir cenazeyi kaldırmak
- "Onu bugün gömdük."
-
[-i]
Birinin cenaze törenine katılmak
-
Bir nesnenin içine yerleştirmek, batırmak
- "Ben annemin çarşafına kafamı gömdüm." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[-i]
Birinden daha çok yaşamak
- "Sen bu sağlam bünye ile daha pek çok kimseyi gömersin."
-
[-i]
Yerin altına koyarak üstünü toprakla örtmek
- GÖRDEK
-
-
[isim]
Acı balık
-
[isim]
Acı balık
- GÖZELİ
-
-
[sıfat]
Gözesi olan
-
[sıfat]
Gözesi olan
- GÖLOVA
- ...
- GÖKNAR
- ...
- GÖRELE
- ...
- GÖÇKÜN
-
-
[sıfat]
Göçecek duruma gelmiş
- "Göçkün bir ev."
-
Göçebe
-
Yaşı ilerlemiş (kimse), çok yaşlı (kimse)
-
[sıfat]
Göçecek duruma gelmiş
- GÖZEME
-
-
[isim]
Gözemek işi
-
[isim]
Gözemek işi
- GÖÇMEK
-
-
[-den]
Yerleşmek amacıyla mahalle, köy, şehir veya ülke değiştirmek
- "Selanik elden çıkınca ailesi İzmir'e göçmüştür." (Atilla İlhan)
- "En güzel halk türküleri çok sevilen bir insanın ansızın göçüp gitmesi ile kopan bir feryattır." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
Bazı hayvanlar, sıcak iklimli ülkelere gitmek
-
[nsz]
Çökmek
-
[nsz]
Ölmek
-
Oturmak
- "Masaların arasından geçerek localardan birine gider, göçerlerdi." (Ercüment Ekrem Talu)
-
[-den]
Yerleşmek amacıyla mahalle, köy, şehir veya ülke değiştirmek
- GÖMLEK
-
-
[isim]
Vücudun üst kısmına giyilen kollu veya yarım kollu, yakalı giysi
- "Sarı zeminli, kırmızı çiçekli gömleğinin yalnız boğazına tesadüf eden düğmesi ilikli, ötekiler açıktı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Kadınların giydikleri ince kumaştan yapılmış kolsuz, yakasız iç çamaşırı, kombinezon
- "Toplumun gömlek değiştirmesi, siyasal karmaşa elbette onları da etkiliyor." (Selim İleri)
-
Vücudun üst kısmına giyilen iç çamaşırı
- "Don ve gömleği ile fırlamış erkekler kapıların önlerinde giyiniyorlardı." (Ahmet Hamdi Tanpınar)
-
Kitap kapağına geçirilen kap, kılıf
- "İplik dikiş, karton kapak ve beş renkli kuşe gömlek içinde çıkacak olan ... kitaplığımızın en değerli eserleri arasında yer alacaktır." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Beyaz ışık sağlamak için lambanın üzerine geçirilen amyanttan kılıf
-
Dosya kartonu
-
Memeli hayvanlarda bağırsakları dıştan saran yağlı zar
-
Göbek, batın
- "İki gömlek yukarı dedesi filancadır."
-
Basamak, kat, derece
- "İki pehlivan yenişememiştir ama Aliço'nun bir gömlek üstün olduğu iyice belirlenmiştir." (Salâh Birsel)
-
[isim]
Vücudun üst kısmına giyilen kollu veya yarım kollu, yakalı giysi