Sonunda f olan 5 harfli 78 kelime var. F harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde f harfi olan kelimeler listesine ya da başında f harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KESİF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Yoğun
-
Saydam olmayan
-
Sık, kalın
-
[sıfat]
Yoğun
- VASIF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Nitelik
- "Sonunda komutanlık vasıflarını göstermek fırsatını bulmalıydı." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Nitelik
- ZİFAF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gerdeğe girme, gerdek
- "Zifafa girdiği gece kaynatası ölüverdi." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Gerdeğe girme, gerdek
- ÜSKÜF
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Yüksek aşamadaki yeniçeri subaylarının giydikleri, yarısı arkaya sarkan uzun bir sarık
-
[isim]
Yüksek aşamadaki yeniçeri subaylarının giydikleri, yarısı arkaya sarkan uzun bir sarık
- ETRAF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yanlar, taraflar
- "Her vakit oturdukları büyücek masanın etrafına yerleştiler." (Peyami Safa)
- "Vaktiyle etrafı boş bulduğu için mistik sıfatını takınmak istemişti." (Asaf Halet Çelebi)
- "Ön arabanın karşısına geçerler, bohçacı ve yazmacı kadınların tuhaflığa vurarak etrafını alırlar." (Refik Halit Karay)
-
Çevre, dolay
- "Meçhul kadın korka korka etrafına bakındı." (Aka Gündüz)
-
Bir kimsenin sürekli ilişkide bulunduğu kimseler, yakınlar, muhit
- "Ama derdini etrafına anlatamıyordu işte." (Samiha Ayverdi)
-
[isim]
Yanlar, taraflar
- PARAF
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yalnız adın veya ad ve soyadın baş harfleriyle atılan kısa imza
-
[isim]
Yalnız adın veya ad ve soyadın baş harfleriyle atılan kısa imza
- DATİF
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yönelme durumu
-
[isim]
Yönelme durumu
- KÜSUF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Güneş tutulması
-
[isim]
Güneş tutulması
- LÜTUF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Önem verilen, sayılan birinden gelen iyilik, yardım, ihsan, inayet, atıfet
- "Allah'ın lütuflarına karşı minnet ve şükran duygularıyla dolmuştu." (Cahit Uçuk)
- "Merhametin biricik kaynağı olan senden lütuf diliyorum."
-
[isim]
Önem verilen, sayılan birinden gelen iyilik, yardım, ihsan, inayet, atıfet
- TAVAF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İslam dininde hac sırasında Kâbe'nin çevresini yedi kez dolaşma
- "Duvarlardaki mermer levhalara kazılı yazıları okuya okuya, kendi kendine, bütün mabedi tavaf etti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Bir şeyin çevresini dolaşma
-
Kutsal bir yeri ziyaret etme
-
[isim]
İslam dininde hac sırasında Kâbe'nin çevresini yedi kez dolaşma
- HEDEF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Nişan alınacak yer, nişangâh
- "Metin yayını ve çeviri: insancı davranış bu çalışmayı hedef güder." (Azra Erhat)
-
Amaç, gaye, maksat
- "Asıl önemlisi devlet büyük hedefler dikmişti; milletin benimsediği, övündüğü hedeflerdi bunlar." (Tarık Buğra)
- "Bu işi onların yapmadığına inanıyor; birilerinin hedef saptırmaya çalıştığını söylüyor." (Ahmet Ümit)
-
Varılacak yer, ulaşılacak son nokta
- "Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!" (Atatürk)
-
[isim]
Nişan alınacak yer, nişangâh
- NISIF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yarı
-
[isim]
Yarı
- SAKAF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çatı, dam
- "... genç âlimlerin, binbir rica, yüz bin teşekkürle gezip yıkık sakaflarının, eğrilmiş camsız pencerelerinin, düşük kapılarının resimlerini almadıkları bu harabe, iki yüz yaşını çoktan doldurmuştu." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Çatı, dam
- SAHAF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Genellikle kullanılmış ve eski kitap alıp satan kitapçı
-
[isim]
Genellikle kullanılmış ve eski kitap alıp satan kitapçı
- SELEF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir görevde, bir makamda kendinden önce bulunmuş olan kimse, öncel, halef karşıtı
- "Hâlbuki yeni patron selefine hiç benzemiyordu." (Haldun Taner)
-
[isim]
Bir görevde, bir makamda kendinden önce bulunmuş olan kimse, öncel, halef karşıtı
- ZARİF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Çekicilik, biçim, görünüş, durum, konuşma ve davranışlarıyla hoşa giden, beğenilen
- "Camilerimizdeki o zarif çizgilerin şiirini bir daha duyacak." (Orhan Seyfi Orhon)
-
Beğenilir ve nükteli (dil, konuşma vb.)
- "Zarif bir söz."
-
İnce, albenili
-
[sıfat]
Çekicilik, biçim, görünüş, durum, konuşma ve davranışlarıyla hoşa giden, beğenilen
- EŞREF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Çok onurlu, çok şerefli
-
[sıfat]
Çok onurlu, çok şerefli
- HOŞAF
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Bütün veya dilimler hâlindeki kuru meyvenin şekerli suyla kaynatılmasıyla yapılan bir tür tatlı
-
[isim]
Bütün veya dilimler hâlindeki kuru meyvenin şekerli suyla kaynatılmasıyla yapılan bir tür tatlı
- MARUF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Herkesçe bilinen, tanınan, belli, sanlı
- "Her kapısından çıplak bir baldır uzanan maruf mahalle burnumuzun dibinde değil." (Haldun Taner)
-
Dinî bakımdan uygun görülen, beğenilen, buyrulan
-
[sıfat]
Herkesçe bilinen, tanınan, belli, sanlı
- TARAF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ön, arka, sağ, sol, üst, alt vb. yanların her biri
- "Dört tarafı kesme billur kapaklı bir eski saat..." (Refik Halit Karay)
- "Meseleyi taraf gözetmeden aksettirmek için o yazıdan da bir parça almak isterdik." (Orhan Veli Kanık)
- "Benim, daha çok erkeklerin tarafını tutar gibi görünen akıl öğretmelerime hanımlar kızabilir." (Şevket Rado)
-
Yön, yan, doğrultu
- "Deniz tarafındaki çayırdan bir sürü koyun geçiyor." (Memduh Şevket Esendal)
-
Yöre, yer
- "Üsküdar tarafındaki evlerin camları kor gibi parlıyordu." (Haldun Taner)
-
İstekleri, düşünceleri karşıt olan iki kişiden veya iki topluluktan her biri
- "Karşı tarafın adamları."
-
Bir kişinin soyundan gelenlerin hepsi
- "Baba tarafı zengin."
-
Bir şeyin belli bölümü, kısmı
- "Tiyatronun ön tarafı konuklara ayrıldı."
-
[isim]
Ön, arka, sağ, sol, üst, alt vb. yanların her biri