Sonunda f olan 3 harfli 26 kelime var. F harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde f harfi olan kelimeler listesine ya da başında f harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- RUF
 - 
    
Kelime Kökeni : İngilizce
- 
                        [isim]
                    
                        Çatı, dam
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Çatı, dam
                    
                    
 - POF
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Yere düşen kaba ve yumuşakça bir şeyin veya havası boşalan bir nesnenin çıkardığı ses
                    
                    
- "Yastık pof diye yere düştü. Balon pof diye söndü."
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Yere düşen kaba ve yumuşakça bir şeyin veya havası boşalan bir nesnenin çıkardığı ses
                    
                    
 - PAF
 - ...
 - TEF
 - 
    
Kelime Kökeni : Farsça
- 
                        [isim]
                    
                        Zilli bir kasnağa geçirilmiş kursak zarından oluşan çalgı
                    
                    
- "Davul değişmiş, tef değişmiş, kemençe bambaşka bir çalgı olmuştu." (Tarık Buğra)
 - "Sonradan anlaşıldı ki adam hükûmeti tefe koymuş." (Talât Halman)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Zilli bir kasnağa geçirilmiş kursak zarından oluşan çalgı
                    
                    
 - LAF
 - 
    
Kelime Kökeni : Farsça
- 
                        [isim]
                    
                        Söz, lakırtı
                    
                    
- "Ben lafımı bitirmeden o atıldı."
 - "Aralarından bir tanesi ille de laf anlatacağım diye çene patlatıp duruyormuş." (Çetin Altan)
 - "Tabii Hayri Efendi'yle biraz laf atacak belki de biraz işten güçten bahsedecekti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
 - "Şimdi unutup laf mı çıkarıyorsun?" (Ömer Seyfettin)
 
 - 
                    
                        Sonuçsuz, yararı olmayan söz
                    
                    
- "Onun söyledikleri laftan ibaret."
 - "Yakınındaki erkeği kime benzetirse onun lisanından bir şarkı ile laf atıyor." (Falih Rıfkı Atay)
 - "Kocasının erkek kardeşinin sütkardeşi imişsiniz, ben sizi hiç görmedimdi fakat bu evde lafınız geçerdi." (Peyami Safa)
 
 - 
                    
                        Konuşma
                    
                    
- "Seyircilerin alışılmış sululuklarından, laf atmalardan kaçındıklarını söyledi." (Tarık Buğra)
 
 - 
                    
                        Konu, mevzu, bahis
                    
                    
- "Lafı değiştirdi."
 
 - 
                        [ünlem]
                    
                        "Öyle şey olamaz, bu sözün hiçbir değeri yok" anlamlarında hafifseme yollu kullanılan bir söz
                    
                    
- "Şunu yapacakmış, bunu yapacakmış, laf!"
 
 - 
                    
                        Dedikodu
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Söz, lakırtı
                    
                    
 - HAF
 - 
    
Kelime Kökeni : İngilizce
- 
                        [isim]
                    
                        Oyun kurucu
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Oyun kurucu
                    
                    
 - ŞİF
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Pamuk kozası
                    
                    
 - 
                    
                        Şırası alınmış üzüm posası
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Pamuk kozası
                    
                    
 - SOF
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Bir çeşit sertçe, ince yünlü kumaş
                    
                    
 - 
                    
                        Ham ipekten yapılmış astarlık kumaş
                    
                    
- "Ankara sofu."
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Bir çeşit sertçe, ince yünlü kumaş
                    
                    
 - KEF
 - ...
 - LİF
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Her türlü maddeyi oluşturan çok ince ve uzun parça
                    
                    
- "Ihlamur lifleriyle tavana asılmış kış kavunları gözünün önüne geliyordu." (Falih Rıfkı Atay)
 
 - 
                    
                        Yıkanmak için kullanılan bitki telleri demeti veya türlü ipliklerden yapılmış örgü
                    
                    
 - 
                    
                        Tel
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Her türlü maddeyi oluşturan çok ince ve uzun parça
                    
                    
 - SAF
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Dizi, sıra
                    
                    
- "Bütün garsonlar saf teşkil edip selama dururlardı." (Ercüment Ekrem Talu)
 
 - 
                    
                        Grup
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Dizi, sıra
                    
                    
 - ŞEF
 - 
    
Kelime Kökeni : Fransızca
- 
                        [isim]
                    
                        Yetki ve sorumluluğu olan, yöneten kimse
                    
                    
- "İstasyon şefi. Büro şefi."
 
 - 
                    
                        Önder, lider
                    
                    
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Baş, yönetici durumda bulunan
                    
                    
- "Şef garson şarabı övünce heveslendim." (Tarık Buğra)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Yetki ve sorumluluğu olan, yöneten kimse
                    
                    
 - PÜF
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Bir ateşi söndürmek, canlandırmak için dudakları hafifçe büzerek dışarı verilen soluğun çıkardığı ses
                    
                    
- "Püf desen söner."
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Bir ateşi söndürmek, canlandırmak için dudakları hafifçe büzerek dışarı verilen soluğun çıkardığı ses
                    
                    
 - TÜF
 - 
    
Kelime Kökeni : Fransızca
- 
                        [isim]
                    
                        Yanardağların püskürttüğü kül, kum ve lav parçacıklarından oluşan, çoğunlukla açık renkli, hafif gözenekli bir tür çökelti taşı
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Yanardağların püskürttüğü kül, kum ve lav parçacıklarından oluşan, çoğunlukla açık renkli, hafif gözenekli bir tür çökelti taşı
                    
                    
 - ÖRF
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Yasalarla belirlenmeyen, halkın kendiliğinden uyduğu gelenek
                    
                    
- "Yaşandığı asrın örf ve âdetlerini belirtmek bakımından kıymetli bulmuyor değilim." (Refik Halit Karay)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Yasalarla belirlenmeyen, halkın kendiliğinden uyduğu gelenek
                    
                    
 - GAF
 - 
    
Kelime Kökeni : Fransızca
- 
                        [isim]
                    
                        Yersiz, beceriksiz, zamansız söz veya davranış, patavatsızlık, pot
                    
                    
- "Gerçekçi olmayışı yüzünden, bugün bize tarihî gaf olarak görülen atılımlarla, bu çizgi hayli gölgelenmiştir." (Haldun Taner)
 - "Sesinde ve tavrında hiçbir değişiklik olmamasına rağmen bir gaf yaptığımı zannederek kulaklarıma kadar kızardım." (Reşat Nuri Güntekin)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Yersiz, beceriksiz, zamansız söz veya davranış, patavatsızlık, pot
                    
                    
 - LEF
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        İçine sokma, iliştirme
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        İçine sokma, iliştirme
                    
                    
 - PÖF
 - 
    
- 
                        [ünlem]
                    
                        İğrenme anlatan bir söz
                    
                    
- "Pöf, ne pis koku!"
 
 
 - 
                        [ünlem]
                    
                        İğrenme anlatan bir söz
                    
                    
 - SİF
 - 
    
Kelime Kökeni : İngilizce
- 
                        [isim]
                    
                        İthalatta bir malın bedeli, sigortası ve navlunu giderleriyle birlikte olmak üzere maliyeti
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        İthalatta bir malın bedeli, sigortası ve navlunu giderleriyle birlikte olmak üzere maliyeti
                    
                    
 - MUF
 - ...