Sonunda etmek olan 8 harfli 44 kelime var. ETMEK ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde etmek olan kelimeler listesine ya da başında etmek olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E E K M T Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
5 Harfli Kelimeler
ETMEK, TEKME, TEMEK
4 Harfli Kelimeler
EKME, EMEK, EMET, ETEK, ETME, KEME, KETE, MEKE, TEKE
3 Harfli Kelimeler
EKE, KEM, KET, MET, TEK, TEM
2 Harfli Kelimeler
EK, EM, ET, KE, ME, TE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KATETMEK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[-i]
Kesmek, bölmek
-
Bir yeri aşarak geçmek, yol olmak
- "Yolumuz bir dereyi katedecekti." (Aka Gündüz)
-
[-i]
Kesmek, bölmek
- BEZETMEK
-
-
[-i]
Bezeme yaptırmak, süsletmek
-
[-i]
Bezeme yaptırmak, süsletmek
- YÖNETMEK
-
-
[-i]
Bir kurum veya kuruluşun yasalara, kurallara ve belli şartlara uygun biçimde işlemesini sağlamak, idare etmek, tedvir etmek
-
Birinin bir konudaki etkinliğine, çalışmasına yön vermek, birini yönlendirmek
-
Program ve oyunların yapımını, gerçekleşmesini sağlamak
- "Filmi yönetmek."
-
[-i]
Bir kurum veya kuruluşun yasalara, kurallara ve belli şartlara uygun biçimde işlemesini sağlamak, idare etmek, tedvir etmek
- AFFETMEK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[-i]
Bağışlamak
- "Kendisini bırakıp gittiğimden dolayı uğradığı ihanetin hıncı ile pek kolay affetmeyecekti." (Refik Halit Karay)
- "Yakın tarihe ait tefrikaların ezelî okuyucusu Başefendi, affetmişsin sen onu, dedi." (Haldun Taner)
-
Hoşgörü ile karşılamak, mazur görmek
- "Beni affedin, gelemeyeceğim."
- "Affedersiniz, size bir şey sormak istiyorum."
-
[-den]
Görev veya işten çıkarmak
-
[-i]
Bağışlamak
- REFETMEK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[-i]
Yukarı kaldırmak
-
Ortadan kaldırmak, gidermek
-
[-i]
Yukarı kaldırmak
- GÖZETMEK
-
-
[-i]
Korumak, bakmak, özen göstermek, himaye etmek
- "Büyük kardeşler küçükleri gözetir."
-
Önem vermek, göz önünde bulundurmak, ayrı tutmak
-
[nsz]
Kollamak, beklemek
- "Fırsat gözetmek. Uygun bir zaman gözetmek."
-
Bir sonuca giderken bütün ayrıntı ve etkenleri dikkate almak
-
Kayırmak
-
[-i]
Korumak, bakmak, özen göstermek, himaye etmek
- ADDETMEK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[-i]
Saymak
- "Üftade artık meseleyi kapanmış addediyor." (Atilla İlhan)
-
[-i]
Saymak
- MELETMEK
- ...
- TÜRETMEK
-
-
[-i]
Oluşturmak, ortaya çıkarmak, yaratmak, meydana çıkarmak
-
[-i]
Oluşturmak, ortaya çıkarmak, yaratmak, meydana çıkarmak
- ELLETMEK
-
-
[-i]
Elleme işini yaptırmak
-
[-i]
Elleme işini yaptırmak
- ÜFLETMEK
- ...
- DÖŞETMEK
-
-
[-i]
Döşeme işini yaptırmak
- "Birkaç ev döşettiğim için mobilya fiyatlarından pek iyi anlarım." (Ömer Seyfettin)
-
[-i]
Döşeme işini yaptırmak
- İSTETMEK
-
-
[-i]
İsteme işini yaptırmak
- "Sonra telefona giderek kibar ve varlıklı insanlara has bir şive ile köşkten otomobili istetti." (Haldun Taner)
-
[-i]
İsteme işini yaptırmak
- AHDETMEK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[-e]
Bir şeyi yapmak için kendi kendine söz vermek
- "Tek erkek sevmeye ve bu erkeği kendime âşık etmeye ahdetmiştim." (Refik Halit Karay)
-
Yemin etmek
- "Bu ailenin işini mukaddes bir vazife gibi yapmaya içimden ahdettim." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[-e]
Bir şeyi yapmak için kendi kendine söz vermek
- ESNETMEK
-
-
[-i]
Esnemesine sebep olmak
-
[-i]
Esnemesine sebep olmak
- ÖZLETMEK
-
-
[-i]
Özlemesine yol açmak
-
[-i]
Özlemesine yol açmak
- AZMETMEK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[-e]
Bir işteki engelleri yenmeye karar vermiş olmak
- "Siz yanılıyorsunuz. Ben, evlenmeye azmetmiş bir kız değilim ki..." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[-e]
Bir işteki engelleri yenmeye karar vermiş olmak
- EMRETMEK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[-i]
Buyurmak, emir vermek
- "Bunu böyle istiyorum ve böyle emrediyorum." (Aka Gündüz)
-
[-i]
Buyurmak, emir vermek
- ÜNLETMEK
-
-
[-i]
Bağırtmak, çağırtmak
- "Şehirde olsa ünletirsin: Görene beş kuruş, bulana on kuruş." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[-i]
Bağırtmak, çağırtmak
- AKSETMEK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[-den]
Ses bir yere çarpıp geri dönmek, yankılanmak, yankı vermek
- "Aksetti uyanmış tepelerden sırasıyla / Dağ dağ o güzel ses bütün etrafı gezindi." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[-e]
Bir ışık veya bir şekil düz ve parlak bir yüzeye çarpıp orada aynen görünmek, yansımak
- "Bulunduğumuz yeri sarayın tek parça, geniş camlarından akseden avize ışıkları aydınlatıyordu." (Refik Halit Karay)
-
Evirmek, tersine çevirmek
-
[-e]
Ulaşmak, yayılmak, duyulmak
- "Olay basına aksetti."
-
[-den]
Ses bir yere çarpıp geri dönmek, yankılanmak, yankı vermek