Sonunda et olan 7 harfli 174 kelime var. ET ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde et olan kelimeler listesine ya da başında et olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

E T Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

2 Harfli Kelimeler

ET, TE

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

EMNİYET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Güvenlik
    • "Kendi vatandaşlarının ırz, mal, can emniyeti hakkında teminat istiyorlar." (Ercüment Ekrem Talu)
    • "Hele emniyet ettiğim birkaç uyanık arkadaşla bulunduğum zaman bülbül gibi ötüyordum." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Arkadaşının emniyet vermesine rağmen içi rahat değildi." (Mahmut Yesari)
  2. Güven, inanma, itimat
    • "Paris'teki hemşehriler bana büyük bir sevgi ve emniyetle kucaklarını açmışlardı." (Reşat Nuri Güntekin)
  3. Polis işleri
  4. Güvenlik işlerinin yürütüldüğü yer
    • "Emniyet müdürlüğü."
  5. Bir araçta güven sağlayıcı parça

NEZAHET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Temizlik, ahlak temizliği

NECABET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Temiz bir soydan gelme, soyluluk
    • "Eşyanın bile ihtiyarlamasında bir necabet vardı." (Mithat Cemal Kuntay)

VAHAMET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Güçlük, korkulacak tehlikeli durum
    • "İşin aramızda mutlak bir ayrılıkla halledilmesi lazım gelecek derecede vahameti olmadığını anlıyorum." (Hüseyin Cahit Yalçın)

VERASET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Kalıtım
  2. Mirasta hak sahibi olma
    • "Hatta türedi ortaklar da çıkacak, veraset bile düzülecek, soy sop iddialarına girilecekti." (Tarık Buğra)

KARABET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Yakınlık
  2. Hısımlık

FELAKET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Büyük zarar, üzüntü ve sıkıntılara yol açan olay veya durum, yıkım, bela
    • "İnsanların korkması icap eden en büyük felaket, kötü ahlaktır." (Samiha Ayverdi)
  2. [sıfat] Çok kötü
    • "Felaket bir yazı."
  3. [sıfat] Şaşırtıcı, hayrete düşürücü
    • "Bu kız felaket."

UHUVVET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Kardeşlik
    • "Bu hırsızlık yüzünden konakta sanki bir nevi hürriyet, müsavat, uhuvvet ilan edilmişti." (Mithat Cemal Kuntay)

CEMİYET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Dernek
    • "Gazi'nin reisliği altında bir Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti var." (Etem İzzet Benice)
  2. Düğün
    • "Bohçacı hanım, cemiyetin nerede olacağını öğrenip yarın haber getirmeyi vadetmişti." (Sermet Muhtar Alus)
  3. Bir olayı veya kişiyi kutlamak amacıyla bir araya gelen topluluk
    • "Bir hafta olmazdı ki bir mektebe başlama, bir sünnet, bir düğün, bir lohusa cemiyeti görmeyelim." (Ömer Seyfettin)
  4. Yüksek sosyete
  5. Birbirine uygun veya zıt anlamlı kelimeleri tenasüp, tezat sanatları yoluyla bir araya getirme
  6. Toplum

CESARET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Güç veya tehlikeli bir işe girişirken kişinin kendinde bulduğu güven
    • "Hayvanın sokulganlığından cesaret alan bir başka kız da usulca yanına yaklaştı." (Haldun Taner)
    • "Bana bir şey söylemeye cesaret ettiğini gördünüz mü şimdiye kadar?" (Tarık Buğra)
    • "Demek ki işi açığa vurmak cesaretini gösterdi." (Refik Halit Karay)
    • "Sabahın ışıkları bana yeniden bir cesaret verdi." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Yüreklilik, yiğitlik, yürek ve göz pekliği
    • "Bütün halk türküleri gibi ölenin örnek cesaretini öven türkülerdi bunlar." (Necati Cumalı)
  3. Cüret
  4. Çekinmezlik, atılganlık

KANALET

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Küçük kanal

KIYAMET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Tek tanrılı dinlerin inanışına göre dünyanın sonu ve bütün ölülerin dirilerek mahşerde toplanacağı zaman, hesap günü, kıyamet günü, mahşer günü
    • "Asker az olmakla kıyamet mi kopar?" (Namık Kemal)
    • "Yeni Türkler de bir ad kor, o adın kıyamete kadar sürmesini isterler." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Seni bir daha görmek kıyamete mi kaldı?" (Halide Edip Adıvar)
    • "Eşin var, aşiyanın var, baharın var ki beklerdin / Kıyametler koparmak neydi ey bülbül, nedir derdin?" (Mehmet Akif Ersoy)
  2. Gürültülü karışıklık, gürültü patırtı
    • "Bağırma, çağırma, kıyamet, polisler Mustafa'yı çalyaka götürürler." (Peyami Safa)
  3. Büyük felaket, afet

SAHAVET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] El açıklığı, akılık, seleklik, cömertlik

MELAMET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Kınama, ayıplama, azarlama, çıkışma

CEHALET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bilgisizlik
    • "Açlık gidecek, cehalet gidecek, benizler kanlanacak, tabiat yenilenecek, emir altına alınacaktı." (Tarık Buğra)

İRSİYET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Kalıtım

KUİNTET

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Beşli, kentet
    • "Ses kuinteti. Yaylı sazlar kuinteti."

NEFASET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Nefis olma durumu
    • "Yemekler her günküne üstün bir nefasete ermiş." (Abdülhak Şinasi Hisar)

HİLAFET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Halifelik

MAHİYET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Nitelik, vasıf, öz, asıl, esas, içyüz

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü