Sonunda et olan 6 harfli 161 kelime var. ET ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde et olan kelimeler listesine ya da başında et olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E T Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
ET, TE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- HAŞYET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Korku, korkma
- "Bir kâbustan silkinen adamların haşyetiyle göz kapaklarını ovalayarak açıyordu." (Peyami Safa)
-
[isim]
Korku, korkma
- KASVET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sıkıntı, iç sıkıntısı
- "Gündüzün bu saatinde, tiyatroya ağır bir kasvet çökmüş." (Peyami Safa)
-
[isim]
Sıkıntı, iç sıkıntısı
- UFUNET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Pis koku
- "Kokladığım bu havada devrin ufunetini hissediyorum." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
İrin, cerahat
-
[isim]
Pis koku
- EZİYET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü, cefa, zahmet, zulüm
- "İçlerinden birine kancayı atmış, maksadı, onu üzmek, ona eziyet etmektir." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü, cefa, zahmet, zulüm
- ARİYET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Eğreti, ödünç, ödünçleme
- "Öteden beriden ariyet de bir şeyler buluruz." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Belli bir taşınır malın kullanılmasının geri verilmek şartıyla bedelsiz olarak bir kimseye bırakılması
-
[isim]
Eğreti, ödünç, ödünçleme
- JORJET
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bürümcük görünüşlü, çok bükümlü, genellikle pamuk iplikleri ile dokunmuş bir kumaş
-
[sıfat]
Bu kumaştan yapılmış olan
- "Jorjet etek."
-
[isim]
Bürümcük görünüşlü, çok bükümlü, genellikle pamuk iplikleri ile dokunmuş bir kumaş
- KORNET
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Pistonlu orkestra çalgısı
-
[isim]
Pistonlu orkestra çalgısı
- ZİLLET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Hor görülme, alçalma
- "Fakat içimdeki zillet bir türlü zail olmuyordu." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Hor görülme, alçalma
- HİZMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Birinin işini görme veya birine yarayan bir işi yapma
- "Vatan, evladının hizmetini bekliyor." (Ömer Seyfettin)
- "Değil kendisine hizmet etmeye, kendisinden herhangi bir hizmet görmeye bile tahammül edemeyeceği bir insana '-Ne istiyorsunuz?' demek yok." (Sait Faik Abasıyanık)
- "On lokomotif hizmete giriyor."
- "Kendisine büyük hizmeti dokunmuş insanları unutmak bir toplumun yozlaştığını belgeler." (Haldun Taner)
-
Görev, iş
- "Askerlik hizmeti."
- "Bu davaya en iyi hizmet etmiş olan benim." (Azra Erhat)
-
Bakım, özen, ihtimam
- "Bu bahçe çok hizmet ister."
-
[isim]
Birinin işini görme veya birine yarayan bir işi yapma
- KISMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Tanrı'nın her kişiye uygun gördüğü yaşama durumu, nasip
- "Şimdi genç değil, şöyle kırkını, kırk beşini aşmış, efendiden, ağırbaşlı bir kısmet bekliyor." (Haldun Taner)
- "Zavallı kızın kısmeti çıkmış, kendine sormadan, danışmadan hemen vermişler." (Ömer Seyfettin)
- "Kısmet olursa bunları bu yeni yılda göreceğiz." (Haldun Taner)
- "Çöp tenekeleri modernleşip metal sandıklara dönüşünce bu zavallıların çöp tenekelerinden de kısmeti kesildi." (Aydın Boysan)
-
Evlenme talihi
- "Aslında kendi de şimdiye kadar bütün kısmetleri tepti." (Halide Edip Adıvar)
-
Olayların kötü sonuçlarını tevekkülle karşılama durumu
-
Talih, kader, şans
-
[ünlem]
"Şimdiden belli değil, ya olur ya olmaz" anlamlarında bir seslenme sözü
- "Yarın gelecek misiniz? -Kısmet!"
-
[isim]
Tanrı'nın her kişiye uygun gördüğü yaşama durumu, nasip
- PLANET
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Gezegen
-
[isim]
Gezegen
- İZAFET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Görelik
-
[isim]
Görelik
- HÜCCET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Belgit
-
Tanıt
- "Alnında, göğsünde kalçasında taşıdığı yara izleri bu kahramanlığın inkâr kabul etmez hüccetleri." (Haldun Taner)
-
[isim]
Belgit
- KRİKET
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
On birer kişilik iki takım arasında, küçük ve ağır bir topu, ucu kıvrılmış sopalarla vurarak karşı kaleye sokmak amacıyla oynanan bir oyun
-
[isim]
On birer kişilik iki takım arasında, küçük ve ağır bir topu, ucu kıvrılmış sopalarla vurarak karşı kaleye sokmak amacıyla oynanan bir oyun
- MÜDDET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Süre
- "Odada yalnız kalınca iki eski arkadaş bir müddet daha ağlaştılar." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Süre
- İMARET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İmarethane
-
[isim]
İmarethane
- ZİYNET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Süs, bezek
-
[isim]
Süs, bezek
- TABLET
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Düz ve yassı biçimli, çiğnenecek veya yutulacak madde
- "İlaç tableti. Nane şekeri tableti."
-
Eski medeniyetlerden kalma, pişmiş veya güneşte kurutulmuş kilden yapılmış, üzerinde çivi yazısı ile metin yazılı belge
-
[isim]
Düz ve yassı biçimli, çiğnenecek veya yutulacak madde
- ŞEHVET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Cinsel istek, kösnü
- "Düşman zabitinin gözlerinde şehvet arzuları yandı." (Reşat Enis)
-
Aşırı istek
- "Her sabah masamıza yeni bir şehvetle geçtik." (Haldun Taner)
-
[isim]
Cinsel istek, kösnü
- UKUBET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ceza
-
[sıfat]
Çok çirkin
-
[isim]
Ceza