Sonunda et olan 6 harfli 161 kelime var. ET ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde et olan kelimeler listesine ya da başında et olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E T Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
ET, TE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- FETRET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İki peygamber arasında peygambersiz geçen süre
-
İki padişah arasında padişahsız geçen süre
-
İki olay arasındaki süre
-
Hükûmet gücünün gevşediği bir yerde düzenin yeniden kurulmasına kadar geçen süre
-
İslam dinine göre Hz. İsa ile Hz. Muhammed arasında geçen süre
-
[isim]
İki peygamber arasında peygambersiz geçen süre
- İZAFET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Görelik
-
[isim]
Görelik
- MÜDDET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Süre
- "Odada yalnız kalınca iki eski arkadaş bir müddet daha ağlaştılar." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Süre
- HEYBET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Korku ve saygı uyandıran görünüş, mehabet
- "Adını bilmeseler bile heybetini tarif etsem gene bulunur." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Büyüklük, ululuk, azamet
-
[isim]
Korku ve saygı uyandıran görünüş, mehabet
- İBARET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Oluşan, meydana gelen
- "Gene hep beraber, bir iki parçadan ibaret bulaşıklarını yıkamaya oturdular." (Necati Cumalı)
- "Büyük önderin bize verdiği mükâfat bundan ibaret değildi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Oluşan, meydana gelen
- KUVVET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Fiziksel güç, takat
- "Bu kadar cesur bir hamleye yetecek kuvvetim yok." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Matematiğe kuvvet verince öbür derslerini yetiştiremedi."
- "Paraya kuvvet."
-
Şiddet, zor, cebir
- "Kuvvet kullanmak."
-
Yetke, erk, nüfuz
-
Dayanıklı olma durumu
-
Güç
- "Hâlbuki devlet kuvvetlerinin yerini hangi şahsi kuvvet tutabilirdi?" (Falih Rıfkı Atay)
-
Bir ülkenin savaşçı silahlı kuruluşları veya gücü
- "Nasıl ki düşmanın da her gün ümidi ve kuvveti eksilecektir." (Ruşen Eşref Ünaydın)
-
Durgunluğu harekete veya hareketi durgun bir duruma çeviren etken, direnci kıran veya direnç doğuran özellik
-
Bir niceliğin kendisi ile çarpılarak yükseltildiği derecelerden her biri: 2x2x2=23 denkleminde, 3 sayısı 2'nin kuvvetini gösterir
-
[isim]
Fiziksel güç, takat
- MÜSPET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Olumlu
-
[sıfat]
Olumlu
- ŞİDDET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir hareketin, bir gücün derecesi, yeğinlik, sertlik
-
Hız
- "Rüzgârın şiddeti."
-
Karşıt görüşte olanlara, inandırma veya uzlaştırma yerine kaba kuvvet kullanma
-
Duygu veya davranışta aşırılık
- "Sesinin tonunda siteminin şiddetini azaltan bir yumuşama vardı." (Necati Cumalı)
-
[isim]
Bir hareketin, bir gücün derecesi, yeğinlik, sertlik
- VİNYET
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir kitabın sayfalarını süsleyen başlık, süslü harf gibi motif
-
[isim]
Bir kitabın sayfalarını süsleyen başlık, süslü harf gibi motif
- AHİRET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Dinî inanışa göre, insanın öldükten sonra dirilip sonsuza dek kalacağı ve Tanrı'ya hesap vereceği yer, öbür dünya, öteki dünya
- "Artık sana dünyada rastlayamazsam yarın ahirette on parmağım yakanda olsun!" (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Dinî inanışa göre, insanın öldükten sonra dirilip sonsuza dek kalacağı ve Tanrı'ya hesap vereceği yer, öbür dünya, öteki dünya
- HAZRET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yüce kabul edilen kimselerin adlarının başına saygı, övme, yüceltme amacıyla getirilen unvan
- "Hazreti Ali. Hazreti Fatma."
-
Adı söylenmeyen bir kimseden söz edilirken kullanılan bir söz
- "Bilen bilir, kolay okunan yazar değildir, hazret." (Refik Erduran)
-
Kullanıldığında bir kişinin küçümsendiğini anlatan bir söz
-
[ünlem]
Genellikle erkekler arasında senli benli konuşmada kullanılan bir seslenme sözü
- "Hazret! Şu kitabı uzatır mısın?"
-
[isim]
Yüce kabul edilen kimselerin adlarının başına saygı, övme, yüceltme amacıyla getirilen unvan
- NİSPET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Oran
- "Zira melal devri uzadığı nispette teheyyüç kuvvetli ve devamlı oluyor." (Refik Halit Karay)
- "Yolun ortasında bir kolunu belime dolayarak bana şöylece nispet vermesin mi?" (Osman Cemal Kaygılı)
-
Bağıntı, ilgi, ilinti
-
[zarf]
Kıskandırmak veya üzmek için
- "Bunu bana nispet yapıyor."
-
Birini üzmek için veya inat olsun diye yapılan iş
-
[isim]
Oran
- KRİKET
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
On birer kişilik iki takım arasında, küçük ve ağır bir topu, ucu kıvrılmış sopalarla vurarak karşı kaleye sokmak amacıyla oynanan bir oyun
-
[isim]
On birer kişilik iki takım arasında, küçük ve ağır bir topu, ucu kıvrılmış sopalarla vurarak karşı kaleye sokmak amacıyla oynanan bir oyun
- BUKLET
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bükülmüş iplik
-
[sıfat]
Bu iplikten dokunmuş (giyecek)
-
[isim]
Bükülmüş iplik
- HÜRMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Saygı
- "Sanata her yerde hürmet etmek lazımdır." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Hürmette kusur ettin mi işte o zaman kendini yok bil." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Saygı
- İKAMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir yerde oturma, eğleşme
- "Bizim kahraman da şimdi, burada ikamet ediyor." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Bir yerde oturma, eğleşme
- KLOZET
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Alafranga tuvalet
-
[isim]
Alafranga tuvalet
- AŞİRET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Dil ve kültür yönünden büyük bir türdeşlik gösteren, birçok boydan oluşan, yapısındaki aileler arasında toplum, ekonomi, din, kan veya evlilik bağları bulunan göçebe veya yerleşik nitelikteki topluluk, oymak
- "Anası Türkmen soyundan bir dağ aşiretinden gelirdi." (Haldun Taner)
-
[isim]
Dil ve kültür yönünden büyük bir türdeşlik gösteren, birçok boydan oluşan, yapısındaki aileler arasında toplum, ekonomi, din, kan veya evlilik bağları bulunan göçebe veya yerleşik nitelikteki topluluk, oymak
- İCABET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir çağrıyı yerine getirme, bir çağrıya gitme
-
Bir buyruk veya isteğe uyma, kabul etme, razı olma
-
[isim]
Bir çağrıyı yerine getirme, bir çağrıya gitme
- BRİKET
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Linyit ve kömür tozundan basınçla elde edilen yakıt
-
Linyit, kömür tozu ve katran tortusundan basınçla elde edilen, tuğla biçimli yapı malzemesi
-
Kum ve çimentonun birleştirilmesiyle elde edilen yapı malzemesi
-
[isim]
Linyit ve kömür tozundan basınçla elde edilen yakıt