Sonunda et olan 5 harfli 93 kelime var. ET ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde et olan kelimeler listesine ya da başında et olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E T Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
ET, TE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- CÜRET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yüreklilik, ataklık, cesaret
- "Geceleri evinin bahçesinde buluşacak kadar cüreti arttırmışlar." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Düşüncesizce, saygıyı aşan davranış, cesaret
-
[isim]
Yüreklilik, ataklık, cesaret
- ŞAYET
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[bağlaç]
Eğer
- "Bu parayı şayet sen ben vermezsek veren, başkaları olacak." (Ercüment Ekrem Talu)
-
[bağlaç]
Eğer
- ESTET
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Sanatsal ürünler arasında güzeli en üstün, en yüce değer sayan kişi
-
[isim]
Sanatsal ürünler arasında güzeli en üstün, en yüce değer sayan kişi
- UZLET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Toplum yaşayışından kaçıp tek başına yaşama
- "Ülfet belalı şey fakat uzlet sıkıntılı / Bilmem nasıl geçirmeliyim son beş on yılı." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Toplum yaşayışından kaçıp tek başına yaşama
- PAYET
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Giysi vb. işlemek için kullanılan küçük, pırıltılı pul
-
[isim]
Giysi vb. işlemek için kullanılan küçük, pırıltılı pul
- SADET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Konuşulan asıl konu, asıl madde
- "Ne ise bunlar hep dedikodu. Sadede gelelim." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Konuşulan asıl konu, asıl madde
- LANET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Tanrı'nın sevgi ve ilgisinden yoksun olma, beddua
- "Başıma yağan bu ana laneti beni ürpertiyor." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Bu nesil öyle zamanlar geçirdi ki doğduğuna lanet etti." (Falih Rıfkı Atay)
- "Hele sevgilisinin de hastalandığı bu korkunç haftalarda, fabrikanın cinayetlerine ne kadar lanet okuyor, biraz da kendisi vasıta olduğundan dolayı ne derece ıstırap çekiyordu." (Refik Halit Karay)
- "Bir sabah lanet olsun dedim, yaptığım iyilik gözüne dizine dursun!" (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Ters, berbat, çok kötü
- "Lanet filozofum diyerek ortaya çıkıp Allah'a ve kullara karşı hezeyan eden tımarhanelik herifler!" (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Tanrı'nın sevgi ve ilgisinden yoksun olma, beddua
- MABET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Tapınak
- "Bütün mabetler içinde güneşten ilk ışık alan camidir." (Ahmet Haşim)
-
Özel bir konuda, sevgi ve saygı ile bağlanmanın ortaya konulduğu yer
- "Burası jüri heyetinin toplanacağı mukaddes sanat mabedidir." (Halit Fahri Ozansoy)
-
[isim]
Tapınak
- EBCET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Arap alfabesinin her harfi bir rakamı karşılayan ve anlamsız sekiz kelimeden oluşan değişik bir düzeni
-
[isim]
Arap alfabesinin her harfi bir rakamı karşılayan ve anlamsız sekiz kelimeden oluşan değişik bir düzeni
- BÜVET
-
-
Gölet
-
Gölet
- DAVET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çağrı, çağırma
- "Bir bakanmışım gibi beni kürsüye davet etti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Fakat kâbus içinde bunalmış bir kimse gibi bir türlü bu davete icabet edemez." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Yemekli toplantı
- "Nevin'in her aklına estikçe yaptığı davetlerden biriydi." (Peyami Safa)
- "Kimin kimi istifaya davet edeceğini pek yakında gösterecekti." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Çağrı, çağırma
- HALET
- ...
- KENET
-
-
[isim]
İki sert cismi birbirine bağlamaya yarayan, iki ucu sivri ve kıvrık metal parça
- "Bu mevsimde kızlar ikişer, üçer kişilik gruplara ayrılır ve birbirlerine kenet gibi yapışırlardı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
İki sert cismi birbirine bağlamaya yarayan, iki ucu sivri ve kıvrık metal parça
- BABET
- ...
- İZZET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Büyüklük, yücelik, ululuk
-
[isim]
Büyüklük, yücelik, ululuk
- MERET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sıkıntı veren, hoşlanılmayan şeyler veya kimseler için kullanılan sövgü sözü
- "... istediği kahveyi zamanında getirmedi diye kızıp -Ulan ne fasarya oğlan şu Kâzım be, meredin çaylak çaylak bakınmaktan başka işe yaradığı yok diye bağırmış." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Uğursuz
-
[isim]
Sıkıntı veren, hoşlanılmayan şeyler veya kimseler için kullanılan sövgü sözü
- JİLET
-
-
[isim]
İnce çelikten yapılmış, iki yanı keskin tıraş bıçağı
-
[isim]
İnce çelikten yapılmış, iki yanı keskin tıraş bıçağı
- AHRET
-
-
[isim]
Bakınız ahiret
-
[isim]
Bakınız ahiret
- NİYET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir şeyi yapmayı önceden isteyip düşünme, maksat
- "Niyeti ilk önüne gelen telefonlu dükkâna dalmaktı." (Haldun Taner)
- "Birisi niyet çeksin de biz de bir lokma bir şey yiyelim diye bekleşiyorlar." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Fal gibi kullanılmak amacıyla içine mâni yazılıp katlanmış veya şekerlere sarılmış kâğıt parçası
-
Namaz kılmaya, oruç tutmaya ve abdest almaya karar verip başlama
-
[isim]
Bir şeyi yapmayı önceden isteyip düşünme, maksat
- HEYET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kurul
- "Heyetin oturduğu büyük odanın her tarafına Uşak halıları örtmüşlerdi." (Halide Edip Adıvar)
-
Astronomi
-
Biçim, kılık, dış görünüş
-
[isim]
Kurul