Sonunda el olan 5 harfli 69 kelime var. EL ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde el olan kelimeler listesine ya da başında el olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E L Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
EL, LE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- TÖREL
- 
    - 
                        [sıfat]
                    
                        Töreye uygun olan
                    
                    - "Eski Boğaziçi'nde törel bir yaşama belirmiş, sürmüş, artık sona ermiş." (Selim İleri)
 
- 
                    
                        Töre ile ilgili
                    
                    
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Töreye uygun olan
                    
                    
- TEKEL
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Bir malın yapımının yalnızca bir kuruluşun elinde bulunduğu durum, inhisar, monopol
                    
                    - "Türkiye'de bazı içkiler tekel maddeleridir."
 
- 
                    
                        Devletin herhangi bir üretim alanını elinde tutması, satışı tek elden yönetmesi ve fiyata hâkim olması durumu, inhisar, monopol
                    
                    
- 
                    
                        Bir kişi veya kuruluşun herhangi bir alanda kazandığı büyük güç
                    
                    - "Özel yalıların tekelinden kurtarılan yeni kıyılar da halkın denizle buluşmasını sağlayacak." (Haldun Taner)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Bir malın yapımının yalnızca bir kuruluşun elinde bulunduğu durum, inhisar, monopol
                    
                    
- MİSEL
- 
    Kelime Kökeni : Fransızca - 
                        [isim]
                    
                        Koloit iyonlarında molekül yığılmasından oluşan ve yalnız başına koloidin bütün niteliğini taşıdığı kabul edilen bölüm
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Koloit iyonlarında molekül yığılmasından oluşan ve yalnız başına koloidin bütün niteliğini taşıdığı kabul edilen bölüm
                    
                    
- DÖNEL
- 
    - 
                        [sıfat]
                    
                        Kendi ekseni çevresinde dönerek oluşmuş
                    
                    - "Dönel koni. Dönel silindir."
 
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Kendi ekseni çevresinde dönerek oluşmuş
                    
                    
- ÇÖKEL
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Taşan bir suyun çekildikten sonra bıraktığı tortu
                    
                    
- 
                    
                        Çökelti
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Taşan bir suyun çekildikten sonra bıraktığı tortu
                    
                    
- İÇSEL
- 
    - 
                        [sıfat]
                    
                        İçle ilgili, içe ilişkin, dâhilî
                    
                    - "Sızlatıcı bir içsel acıyı da dile getirir şair." (Selim İleri)
 
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        İçle ilgili, içe ilişkin, dâhilî
                    
                    
- SÖKEL
- 
    - 
                        [sıfat]
                    
                        Sakat (kimse), malul
                    
                    
- 
                    
                        Güçsüz
                    
                    
- 
                    
                        Hasta
                    
                    
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Sakat (kimse), malul
                    
                    
- DİZEL
- 
    Kelime Kökeni : Almanca - 
                        [isim]
                    
                        Sıkıştırılmış hava içine püskürtülen mazotla çalışan motor
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Sıkıştırılmış hava içine püskürtülen mazotla çalışan motor
                    
                    
- HAMEL
- ...
- ETSEL
- 
    - 
                        [sıfat]
                    
                        Ete ait
                    
                    
- 
                    
                        Cinselliğe ait
                    
                    - "Zavallı geçkin kız, yerleşik ahlâk kurallarının dışında etsel duyarlığa yaklaşırsa, başına bunların geleceğini düşünüyordu." (Selim İleri)
 
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Ete ait
                    
                    
- MESEL
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        Örnek alınacak söz
                    
                    - "Büyük annemin sık sık kullandığı bir mesel belleğimde beliriyor." (Haldun Taner)
 
- 
                    
                        Atasözü
                    
                    
- 
                    
                        Eğitici hikâye veya masal
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Örnek alınacak söz
                    
                    
- NİCEL
- 
    - 
                        [sıfat]
                    
                        Nicelik bakımından, nicelikle ilgili, kantitatif
                    
                    
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Nicelik bakımından, nicelikle ilgili, kantitatif
                    
                    
- İLKEL
- 
    - 
                        [sıfat]
                    
                        İlk durumunda kalmış olan, gelişmesinin başında bulunan, iptidai, primitif
                    
                    - "İran'da ve Afganistan'da bu aşiretleri idare edenlerin ilkel planda kalmış menfaatleri var." (Çetin Altan)
 
- 
                    
                        Sanatta yalın bir nitelik gösteren, yapmacıksız olan, primitif
                    
                    
- 
                        [isim]
                    
                        Özellikle XIV-XV. yüzyıllarda İtalyan ressamlarına, Orta Çağ sonlarında Avrupa ressamlarına verilen ad
                    
                    
- 
                    
                        Eğitimsiz, kültürsüz, görgüsüz
                    
                    
- 
                    
                        Zaman bakımından en eski olan, iptidai, primitif
                    
                    
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        İlk durumunda kalmış olan, gelişmesinin başında bulunan, iptidai, primitif
                    
                    
- ENTEL
- 
    Kelime Kökeni : Fransızca - 
                        [sıfat]
                    
                        Entelektüel olmaya özenen ancak bunun için gerekli olan niteliği kazanmamış (kimse)
                    
                    
- 
                        [isim]
                    
                        Sahte aydın
                    
                    - "Gençlerin bazıları entellerle birlikte olmaktan gurur duyduklarını söylüyorlar." (Tomris Uyar)
 
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Entelektüel olmaya özenen ancak bunun için gerekli olan niteliği kazanmamış (kimse)
                    
                    
- GÖBEL
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Kimsesiz, başıboş çocuk
                    
                    
- 
                    
                        Yaramaz çocuk
                    
                    
- 
                    
                        Sınırları ayırmak için tarla kenarlarında yapılan toprak tepecikler
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Kimsesiz, başıboş çocuk
                    
                    
- NİTEL
- 
    - 
                        [sıfat]
                    
                        Nitelik bakımından, nitelikle ilgili, kalitatif
                    
                    
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Nitelik bakımından, nitelikle ilgili, kalitatif
                    
                    
- MODEL
- 
    Kelime Kökeni : Fransızca - 
                        [isim]
                    
                        Resim, heykel vb. yapılırken baka baka benzetilmeye çalışılan nesne veya kimse, örnek
                    
                    
- 
                    
                        Bir özelliği olan nesne veya kişi
                    
                    - "Sadakat modeli."
- "Bir tuğla işçisi kerpiç kalıbını kapmış, karısının sırtında model çıkarmış, kadın ciyak ciyak." (Aka Gündüz)
 
- 
                    
                        Biçim
                    
                    - "Bu elbisenin modelini beğenmedim."
 
- 
                    
                        Giysi örnekleri içinde toplayan dergi
                    
                    - "Bu biçimi modelden aldık."
 
- 
                    
                        Otomobil vb.nde tip
                    
                    - "Eski mi eski, otuz dokuz model bir taksisi vardı." (Necati Cumalı)
 
- 
                    
                        Benzer, örnek
                    
                    - "Bu çocuk babasının küçük bir modeli."
 
- 
                    
                        Örnek olmaya değer kimse veya şey
                    
                    
- 
                    
                        Manken
                    
                    - "Paris'in en son, en pahalı modelleri gibi giyinmişler." (Refik Halit Karay)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Resim, heykel vb. yapılırken baka baka benzetilmeye çalışılan nesne veya kimse, örnek
                    
                    
- KESEL
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        Gevşeklik, tembellik
                    
                    - "İzmir faciasından beri padişaha ve hükûmete kesel gelmişti." (Yahya Kemal Beyatlı)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Gevşeklik, tembellik
                    
                    
- RİMEL
- 
    Kelime Kökeni : Fransızca - 
                        [isim]
                    
                        Kadınların kirpiklerini kıvırmak ve daha uzun göstermek için fırça ile sürdükleri yağlı sürme, maskara
                    
                    - "Nihayet kirpiklerine de birer fırça rimel dokundurdu, onları da dikleştirdi." (Peyami Safa)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Kadınların kirpiklerini kıvırmak ve daha uzun göstermek için fırça ile sürdükleri yağlı sürme, maskara
                    
                    
- GAZEL
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        Divan edebiyatında beş ile on beş beyit arasında değişen, ilk beytinin dizeleri birbiriyle, sonraki beyitlerinin ikinci dizeleri birinci beyitle uyaklı, genellikle lirik konularda yazılan nazım biçimi
                    
                    - "O mecmuadaki gazelleri yüksek sesle okurken eski şiir lehçemizdeki beliğ ve rindane edaların zevkine varıyorum." (Yahya Kemal Beyatlı)
- "Karagözcünün makamlar arası dolaşması, şarkı ve gazel okuması lazımdı." (Samiha Ayverdi)
- "Sonra makinelerin gemiyi sarsan temposuna uyarak yanık bir gazel tuttururdu." (Haldun Taner)
 
- 
                    
                        Klasik Türk müziğinde belli bir kurala bağlı olmadan bir kişi tarafından sazlardan birinin eşliğinde söylenen, söyleyenin ses gücünü göstermesine de olanak veren müzik eseri
                    
                    - "Yanımızdaki vagonda bir gazel başladı." (Yusuf Ziya Ortaç)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Divan edebiyatında beş ile on beş beyit arasında değişen, ilk beytinin dizeleri birbiriyle, sonraki beyitlerinin ikinci dizeleri birinci beyitle uyaklı, genellikle lirik konularda yazılan nazım biçimi
                    
                    
