Sonunda ek olan 7 harfli 182 kelime var. EK ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ek olan kelimeler listesine ya da başında ek olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E K Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
EK, KE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- EĞİRMEK
-
-
[-i]
Yün, pamuk vb.ni iğ ile büküp iplik durumuna getirmek
-
[-i]
Yün, pamuk vb.ni iğ ile büküp iplik durumuna getirmek
- ÖTÜRMEK
-
-
[nsz]
İshal olmak
-
[nsz]
İshal olmak
- ÜŞENMEK
-
-
[nsz]
Kendinde bir gevşeklik duyarak bir işi yapmaya isteği olmamak, erinmek
- "Demek sen şimdi bu iş için üşenmeden Bursa'ya gideceksin?" (Reşat Nuri Güntekin)
-
[nsz]
Kendinde bir gevşeklik duyarak bir işi yapmaya isteği olmamak, erinmek
- ÖTÜŞMEK
-
-
[nsz]
Birlikte veya karşılıklı ötmek
- "Bir dakika evvel yaprakların arasında ötüşen kuşlar susuyor, gece oluyordu." (Memduh Şevket Esendal)
-
[nsz]
Birlikte veya karşılıklı ötmek
- ESLEMEK
-
-
[-i]
Önem vermek, aldırış etmek
-
[-i]
Önem vermek, aldırış etmek
- ERSEMEK
-
-
[nsz]
Erkek istemek
-
[nsz]
Erkek istemek
- EŞLEMEK
-
-
[-i]
Benzer iki şeyi bir araya getirmek
-
Ses ile görüntü arasında gerekli bağı sağlamak
-
[-i]
Benzer iki şeyi bir araya getirmek
- EYLEMEK
-
-
[yardımcı fiil]
Etmek, yapmak
- "Arap atlar yakın eyler ırağı." (Dadaloğlu)
- "Yurdumdan yuvamdan eyledi beni / Yârsız dünya malı bana pul gibi." (Âşık Veysel)
-
[yardımcı fiil]
Etmek, yapmak
- ÜZÜLMEK
-
-
[nsz]
Üzme işine konu olmak
- "Karısının düştüğü bu hâle üzülmek şöyle dursun ona çok defa dadı kalfa muamelesi etmekten çekinmezdi." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Üzüntü duymak, kaygılanmak
- "Bu apartmandan başka yere gideceksiniz diye üzülüyorum." (Peyami Safa)
-
[nsz]
Üzme işine konu olmak
- DİREMEK
-
-
[-i]
Bir şeyi dikine koymak, dayamak, durdurmak
-
[-e]
Direnmek, karşı koymak, inat etmek, ısrar etmek
-
[-i]
Bir şeyi dikine koymak, dayamak, durdurmak
- DÖŞEMEK
-
-
[-i]
Bir tabanı, tahta, karo, mermer vb. yapı gereçleriyle kaplamak
-
Kumaş, halı vb.ni bir yeri iyice örtecek biçimde sermek
- "Yufkayı tepsiye döşedi. Salona halı döşedik."
-
Bir ev veya dairenin oturulabilir duruma gelmesi için gerekli eşyayı oraya yerleştirmek
- "On parça eşya ile döşeyip süslenmiş yaz evi..." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Boru, kablo vb. yerleştirmek
- "Bir taraftan da raylarımızı döşüyorduk." (Falih Rıfkı Atay)
-
[-i]
Bir tabanı, tahta, karo, mermer vb. yapı gereçleriyle kaplamak
- GÖZEMEK
-
-
[-i]
Kumaştaki deliği örerek kapatmak
-
Dikilen bitkilerin seyrek yerlerini sıklaştırmak
-
[-i]
Kumaştaki deliği örerek kapatmak
- İSTEMEK
-
-
[-i]
İstek duymak, arzulamak
- "İçeri girmekten korkarak bahçedeki demir kanepeye oturmak istedi." (Peyami Safa)
- "İster misin, bu enişte bey bir damga olup onun sırtında asılıp kalsın?" (Memduh Şevket Esendal)
- "Verirse ne âlâ! İsteyenin bir yüzü, vermeyenin iki yüzü kara der, işin içinden çıkarım." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[-den]
Bir şeyin kendisine verilmesini veya yapılmasını söylemek, dilemek
- "Bir gün benden okumak için kitap istedi." (Falih Rıfkı Atay)
-
Görmek istediğini bildirmek
- "Sizi isteyen kimdi?"
-
Gerek olmak
- "Yurdun ilerlemesi için çok çalışmak ister."
-
Evlenmek dileğinde bulunmak
- "Komşunun kızını istemişler."
-
[-i]
İstek duymak, arzulamak
- GİYECEK
-
-
[isim]
Giysi
-
[isim]
Giysi
- YÜLÜMEK
-
-
[-i]
Vücudun fazla kıllarını ustura ile almak, tıraş etmek
-
[-i]
Vücudun fazla kıllarını ustura ile almak, tıraş etmek
- ÇÜRÜMEK
-
-
[nsz]
Genellikle mikroorganizmaların etkisiyle, kimyasal değişikliğe uğrayarak bozulup dağılmak
- "Sen toprakta çürürsün canım kardeşim / Ben ayakta." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
Sağlamlığını, dayanıklılığını yitirmek
- "Onun gelişine kadar da kağşamış, çürümüş, küflenmiş yapı ayakta kalamazdı." (Tarık Buğra)
-
Vurulma veya sıkışma yüzünden vücutta lekeler oluşmak
-
İnsan yıpranmak, çökmek
-
Bir düşünce temelsiz ve kanıtsız kalmak
-
[nsz]
Genellikle mikroorganizmaların etkisiyle, kimyasal değişikliğe uğrayarak bozulup dağılmak
- İŞİTMEK
-
-
[-i]
Kulakla algılamak, duymak
- "Doktorun sesini işitince koştu, yanakları kırmızı, gözleri parlıyordu." (Halide Edip Adıvar)
-
Haber almak
-
[nsz]
Kendisine söylenilmek
- "Gayet sert bir adam olan hesap hocasından boyuna azar işitiyordu." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[-i]
Kulakla algılamak, duymak
- GEÇENEK
-
-
[isim]
Koridor
-
[isim]
Koridor
- AİLECEK
-
-
[zarf]
Ailece
-
[zarf]
Ailece
- BİLEMEK
-
-
[-i]
Kesici aletlerin ağzını çark, zımpara, eğe, bileği taşı vb.nde keskinleştirmek, keskin duruma getirmek
-
Güçlendirmek, etkisini artırmak
-
[-i]
Kesici aletlerin ağzını çark, zımpara, eğe, bileği taşı vb.nde keskinleştirmek, keskin duruma getirmek