Sonunda ek olan 7 harfli 182 kelime var. EK ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ek olan kelimeler listesine ya da başında ek olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E K Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
EK, KE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BÜĞEMEK
-
-
[-i]
Suyu önüne bent yaparak toplamak
-
[-i]
Suyu önüne bent yaparak toplamak
- İÇİRMEK
-
-
[-i]
İçme işini yaptırmak, içmesini sağlamak
- "Ben sana kahve değil ama güzel bir çay içiririm." (Burhan Felek)
-
[-i]
İçme işini yaptırmak, içmesini sağlamak
- BERTMEK
-
-
[nsz]
Bertilmek
-
[nsz]
Bertilmek
- GİDEREK
-
-
[zarf]
Yavaş yavaş, derece derece, gittikçe, tedricî olarak, tedricen
- "Giderek öyle bir durum ortaya çıktı ki..."
-
[zarf]
Yavaş yavaş, derece derece, gittikçe, tedricî olarak, tedricen
- DÜRTMEK
-
-
[-i]
Ucu sivri bir şeyle veya elle hafifçe itmek
- "Bir parça uyuşup dalar gibi olmuşsun, derken seni birdenbire dürtüp uyandırıyorlar." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Değmek, dokunmak
-
İstenilen şeyi yaptırmak için birine kışkırtıcı söz söylemek, tahrik etmek
-
Uyarmak, ikaz etmek
-
[-i]
Ucu sivri bir şeyle veya elle hafifçe itmek
- GİYECEK
-
-
[isim]
Giysi
-
[isim]
Giysi
- ESNEMEK
-
-
[nsz]
Uykulu, sıkıntılı veya yorgunluk duyulan bir anda ağzı genişçe açarak soluk alıp vermek
- "Birden çenelerim gerildi. Uzun uzun esnedim." (Ahmet Haşim)
-
Bir cisim bir etki ile biçim değiştirmek
- "Kapılar esnemiş, eğrilmiş; topuzları kaybolmuş." (Refik Halit Karay)
-
Bollaşıp genişlemek
-
[nsz]
Uykulu, sıkıntılı veya yorgunluk duyulan bir anda ağzı genişçe açarak soluk alıp vermek
- EKLEMEK
-
-
[-i]
Bir şeyi ekle tamamlamak, ulamak, ilave etmek
- "Bahçeye doğru bir çıkma mutfak yaptırmış, bu koca balkonu eklemiştir." (Tarık Buğra)
-
[-i]
Bir şeyi ek olarak kullanmak
- "Bu kumaşı örtüye eklemeli."
-
[-i]
Bir şeyi ekle tamamlamak, ulamak, ilave etmek
- ELLEMEK
-
-
[-i]
Elle dokunmak, elle karıştırmak
- "Görüyorsunuz, ben hiçbirini ellemiyor, hiçbirini açmıyorum." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[-i]
Elle dokunmak, elle karıştırmak
- SİVEREK
- ...
- SERPMEK
-
-
[-i]
Bir şeyi dağılacak biçimde dökmek, saçmak
-
Belli bir yere dağılacak biçimde dökmek
- "Buzlarını atıp karabiberlerini serptikten sonra kadehleri iyice karıştırdım." (Necati Cumalı)
-
[nsz]
Yağmur veya kar azar azar, ince ince yağmak, serpiştirmek
- "Yağmur serpiyor. Kar serpiyor."
-
Vermek, saçmak
-
[-i]
Bir şeyi dağılacak biçimde dökmek, saçmak
- BEZEMEK
-
-
[-i]
Süslemek
- "Gördüğü iyiliğe karşılık ikram fazlasından masamızı mezelerin çeşitlisiyle bezedi." (Refik Halit Karay)
-
[-i]
Süslemek
- ERİNMEK
-
-
[-e]
Üşenmek
-
[-e]
Üşenmek
- ÖDETMEK
-
-
[-i]
Ödeme işini yaptırmak
- "Şimdi Yusuf, işte o faturayı ödetiyordu." (Tarık Buğra)
-
[-i]
Ödeme işini yaptırmak
- ÖPÜŞMEK
-
-
[nsz]
Birbirini öpmek
- "Çok göreceğim geldi diye boynuna sarıldı, öpüştüler..." (Burhan Felek)
-
Nesnelerin parçaları birbiriyle tam olarak yan yana bulunmak, teması olmak
- "Parmaklıklı demir kapılar birbiriyle tam öpüşmemişti." (Çetin Altan)
-
[nsz]
Birbirini öpmek
- SİLECEK
-
-
[isim]
Yıkandıktan sonra kurulanmak için kullanılır büyük havlu, hamam havlusu
-
Motorlu taşıtlarda ön camı silmeye, temizlemeye yarayan alet, silgeç
-
Evlerde ayakkabıları temizlemek için kapı önlerine konulan bez, keçe vb. şey, paspas
-
[isim]
Yıkandıktan sonra kurulanmak için kullanılır büyük havlu, hamam havlusu
- YİYECEK
-
-
[isim]
Yenmeye elverişli olan her şey
- "İçkiden yiyeceğe kadar her şeyi gemilere bu müessese temin ederdi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Yenebilen
-
[isim]
Yenmeye elverişli olan her şey
- ÇİTİMEK
- ...
- ÜFLEMEK
-
-
[-e]
Dudakları büzerek soluğu bir şey üzerine hızla vermek, üfürmek
- "İki senedir sigaralarının dumanlarını burnuma üflediği yetmemiş gibi şimdi de bana oyun etmeye kalkışıyor." (Aka Gündüz)
-
[-i]
Yanmakta olan bir şeyi söndürmek veya canlandırmak için soluk vermek
- "İdris iskele başında salep güğümünün altındaki eleme kömürlerin küllerini üflüyor." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[-i]
Nefesli çalgıları çalmak
- "Arkadaş çalgısını bir iki defa üfledikten sonra döndü." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[-e]
Dudakları büzerek soluğu bir şey üzerine hızla vermek, üfürmek
- İŞİTMEK
-
-
[-i]
Kulakla algılamak, duymak
- "Doktorun sesini işitince koştu, yanakları kırmızı, gözleri parlıyordu." (Halide Edip Adıvar)
-
Haber almak
-
[nsz]
Kendisine söylenilmek
- "Gayet sert bir adam olan hesap hocasından boyuna azar işitiyordu." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[-i]
Kulakla algılamak, duymak