Sonunda ek olan 5 harfli 126 kelime var. EK ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ek olan kelimeler listesine ya da başında ek olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

E K Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

2 Harfli Kelimeler

EK, KE

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

ÖPMEK

  1. [-i] Sevgi, saygı, bağlılık, teşekkür belirtmek amacıya dudaklarını bir şeye veya birine değdirmek
    • "Prenses karşıdan gelip yanağımı öptü." (Aka Gündüz)

BİŞEK

  1. [isim] Yayık dövmede kullanılan araç

İZLEK

  1. [isim] Keçi yolu, patika

YEDEK

  1. [sıfat] Bir şeyin gereğinde kullanılmak için elde bulundurulan, asıl karşıtı
    • "Sonra otomobili yedeğe takıp götürdüler." (Refik Halit Karay)
  2. Gereğinde kullanılmak için fazladan bulundurulan, ayrılmış olan
    • "Yedek kalem. Yedek anahtar."
    • "Bunlardan yürümeye mecali olmayan bazılarını erkekler iki taraflarından kollarına girmek suretiyle yedeğe almışlar." (Reşat Nuri Güntekin)
  3. [isim] Yularından çekilerek götürülen boş binek hayvanı
  4. [isim] Hayvanı yedeğe alan ip, yular
  5. [isim] Redif

SEPEK

  1. [isim] Değirmen taşının ekseni

DÖLEK

  1. [sıfat] Ağırbaşlı, uslu, ağır davranışlı
    • "Oysaki Fatih'in dölek bir kişi olduğu belli, uzun uzun hazırlamış İstanbul'un alınmasını, düşünmüş, hesaplamış da öyle girişmiş o işe." (Nurullah ataç)
  2. Düz, engebesiz (toprak parçası)
    • "Dölek yer."

SÜYEK

  1. [isim] Cebire

DÖŞEK

  1. [isim] Yatak
    • "Odadakileri uyandırmamak için yavaşça döşekten indi." (Memduh Şevket Esendal)
  2. Gemi gövdesinde, su basıncı, çarpma, karaya oturma vb. durumlarda darbeleri karşılayabilecek, yük ve makinelerin ağırlığına dayanabilecek dirençteki yapı gereci
  3. Dövülmek üzere harman yerine serilen ekin sapları

SÜMEK

  1. [isim] Eğirilmek için temizlenmiş, taranmış yumak biçiminde yün

İTMEK

  1. [-i] Bir şeyi güç uygulayarak ileri götürmek
    • "Erzak yüklü arabayı arkadan iten iki uşak, sırtı tırmandılar." (Halide Edip Adıvar)
  2. Kapı, pencere vb.ni güç uygulayarak açmak veya kapamak
    • "Yavaşça kapıyı itti, elinde yoğurt bakracıyla girdi." (Halide Edip Adıvar)
  3. Bulunduğu yerden aşağı düşürmek
    • "Suya itmek. Havuza itmek."
  4. Sürüklemek, sevk etmek
  5. Bir cisim, belli bir yakınlıktaki başka bir cismi kendisinden uzaklaşmaya zorlamak, çekmek karşıtı
    • "Aynı cins elektrikli iki cisim birbirini iter."

ÜZMEK

  1. [-i] Üzüntü vermek
    • "Onu biraz üzerim ama zekâsına da bayılırım." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Bir şeyi gerip çekerek gevşetmek, sürterek aşındırmak
    • "Odunlar eşeğin sırtını üzüyordu." (Halikarnas Balıkçısı)

FELEK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Gök, gökyüzü, sema
    • "Oyuna bir de kalender, feleğin çemberinden geçmiş ihtiyar komiser koyacaksınız." (Haldun Taner)
    • "Bir gün burada koyu ateş renginde bir hotoz görmüştür ki feleğini şaşırmıştır." (Salâh Birsel)
    • "Desenize ki işimiz iş; felekten öyle bir gün çalacağız." (Osman Cemal Kaygılı)
  2. Dünya, âlem
  3. Talih, baht, şans
    • "Felek oyun etmişti onlara, yiğitlerden ikisi uyuya kaldı." (Cemil Meriç)
  4. Askerî mızıkada zilli bir müzik aracı

ETMEK

  1. [nsz] Bir işi yapmak
    • "Şemsi, sıra düştükçe emlak komisyonculuğu ediyordu." (Haldun Taner)
    • "O zamanlar denize girmeden edemediği için bu nezleyi bir türlü geçiremediğini anlattı." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Etme eyleme ağabey, ben ne yaptım?" (Sait Faik Abasıyanık)
  2. "İyi, kötü" zarflarıyla birlikte davranmak
    • "İyi ettiniz de geldiniz."
  3. [-i] Bulmak, erişmek
    • "Hemşerileri gelir, kemençe gibi bir çalgıyla sabahı ederlerdi." (Refik Halit Karay)
  4. [-i] Birini bir şeyden yoksun bırakmak
  5. Eşit değer kazanmak
    • "İki iki daha dört eder."
  6. Herhangi bir değerde olmak
    • "Kira dâhil olduğu hâlde aylık masrafımız tam beş lira ediyordu." (Ömer Seyfettin)
  7. Kötülükte bulunmak
    • "Ah, iki bardak süt sen bana neler ettin?" (Sait Faik Abasıyanık)
  8. [-e] Küçük veya büyük abdestini yapmak
    • "Çocuk altına etti."

DENEK

  1. [sıfat] Üzerinde deney yapılan (canlı veya şey)

ÇÖKEK

  1. [isim] Çukur yer
    • "İplere dizdikleri küçük balıkları, borunun altındaki minicik çökeğe atmışlardı." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Bataklık, sazlık

SÜREK

  1. [isim] Süren, devam eden zaman
  2. [sıfat] Hızlı süren, hızlı giden
  3. Satmak için pazara götürülen hayvan sürüsü

TÜNEK

  1. [isim] Kuşların, evcil kanatlıların üzerinde tünedikleri dal veya sırık
    • "Gümüş kafeslerde cennet kuşları ve abanoz tüneklerde papağanlar." (Aka Gündüz)

ESMEK

  1. [nsz] Hava bir yönden bir yöne akmak, rüzgâr olmak
    • "İki üç günden beri sert bir kış rüzgârı esiyor." (Ahmet Haşim)
  2. [-e] Yapılması önce düşünülmüş olmayan veya beklenmeyen bir şeyi yapmaya birdenbire karar vermek
    • "Bu yolculuk size nereden esti?"

BÖCEK

  1. [isim] Eklem bacaklıların, altı bacaklı, çoğu kanatlı ve vücutları baş, göğüs, karın olarak eklemlerden oluşmuş hayvan sınıfı, haşere
  2. Istakoza benzer, uzunluğu 30-40 cm kadar olan, sarı renkli, kısa kıskaçlı, yenilen bir deniz hayvanı
  3. Kelebek, kurt ve tırtılın dışında kalan küçük hayvancıklar
    • "Artık onun yalnızca bir böcek ısırığı olduğunu düşünüyordum." (Orhan Pamuk)

SENEK

  1. [isim] Çam ağacından yapılmış su testisi

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü