Başında e olan 4 harfli 142 kelime var. E harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde e harfi olan kelimeler listesine ya da sonu e harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında e bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- EĞER
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[bağlaç]
Şart anlamını güçlendirmek için şartlı cümlelerin başına getirilen kelime, şayet
- "O zaman inandığım gibi / Sahiden bir öbür dünya varsa eğer." (Cahit Sıtkı Tarancı)
-
[bağlaç]
Şart anlamını güçlendirmek için şartlı cümlelerin başına getirilen kelime, şayet
- EVİN
-
-
[isim]
Bir şeyin içindeki öz, lüp
-
Buğday tanesinin olgunlaşmış içi, özü, habbe
-
[isim]
Bir şeyin içindeki öz, lüp
- EMİK
-
-
[isim]
Emmekten çürüyen yer, emme izi
-
İnsan beyni
-
[isim]
Emmekten çürüyen yer, emme izi
- ETOL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Genellikle kürkten, gösterişli kumaşlardan veya yün örgüden yapılmış uzun omuz atkısı
-
[isim]
Genellikle kürkten, gösterişli kumaşlardan veya yün örgüden yapılmış uzun omuz atkısı
- EVİÇ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Klasik Türk müziğinde bir çeşit birleşik makam, evç
-
[isim]
Klasik Türk müziğinde bir çeşit birleşik makam, evç
- EŞEK
-
-
[isim]
Atgillerden, uzun kulaklı binek ve hizmet hayvanı, merkep, karakaçan (Equus asinus)
- "... uslu otur yoksa ufak bir münasebetsizliğini duyarsam eşek sudan gelinceye kadar döverim, kemiklerin kırılır, anladın mı?" (Refik Halit Karay)
-
Odun kesme, duvar örme, sıva yapma vb. işlerde kullanılan üç veya dört ayaklı sehpa
- "Bunlar ezberlerindeki mânileri söylerler, dağarcıklarında mâni kalmayınca da eşekten düşmüş karpuza dönerler." (Salâh Birsel)
-
[isim]
Atgillerden, uzun kulaklı binek ve hizmet hayvanı, merkep, karakaçan (Equus asinus)
- EKTİ
-
-
[sıfat]
Her yiyeceği canı çeken
-
Asalak
-
Cimri
-
[isim]
Anası ve babası olmayan veya atılmış, bırakılmış çocuk
-
[isim]
Anası ölüp başka bir koyuna alıştırılan veya elle beslenen kuzu
- "Ayol ihtiyarsan ne diye kızın arkasından ekti kuzu gibi dolaşıyorsun?" (Memduh Şevket Esendal)
-
Arsız, yüzsüz, görgüsüz
-
[sıfat]
Her yiyeceği canı çeken
- EVCE
-
-
[zarf]
Evcek
-
[zarf]
Evcek
- EĞİN
-
-
[isim]
Arka, sırt
-
Beden, vücut
- "Büyüdüm çabuk / Entarim eğnime dar." (Behçet Necatigil)
-
Boy bos, endam
-
[isim]
Arka, sırt
- ERİM
-
-
[isim]
Bir şeyin erebileceği uzaklık, menzil
- "El erimi. Göz erimi."
-
[isim]
Bir şeyin erebileceği uzaklık, menzil
- EHİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir işte yetkili olan, bir işi yapan, erbap
- "O, bu işin ehlidir."
- "Dikkat ettim, bu adamda, her işte ehil olmak merakı var." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Sahip
- "Sanat ehli. Zevk ehli."
-
Karı kocadan her biri, eş
- "Bu adam ehliyle iyi geçinmiyor."
-
Topluluk, cemaat
-
[isim]
Bir işte yetkili olan, bir işi yapan, erbap
- EMİŞ
-
-
[isim]
Emme işi veya biçimi
- "Çatlaklar sanki yerin dibine kadar iniyordu. Toprağın suyu öyle bir emişi vardı." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Emme işi veya biçimi
- EFES
- ...
- EMAY
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bazı maddeleri korumak, belirli bir parlaklık kazandırmak veya boyamak için kullanılan, saydam veya donuk cama benzeyen cila
-
[isim]
Bazı maddeleri korumak, belirli bir parlaklık kazandırmak veya boyamak için kullanılan, saydam veya donuk cama benzeyen cila
- EĞİM
-
-
[isim]
Eğilmiş olma durumu
-
Bir yüzeyin yatay düzleme doğru eğilmesi, eğiklik, meyil
- "Yamacın eğimi."
-
[isim]
Eğilmiş olma durumu
- EMEN
-
-
[isim]
Bağ çubuğu, ağaç veya sebze dikmek için açılan çukur
-
[isim]
Bağ çubuğu, ağaç veya sebze dikmek için açılan çukur
- EDİP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Edebiyatla uğraşan, edebî eser veren kimse, yazar
- "Pek az hoşlandıklarım muhabirler, ediplerdir." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Edebiyatla uğraşan, edebî eser veren kimse, yazar
- ETİK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Töre bilimi
-
Bir meslek grubunun uymak zorunda olduğu davranışlar bütünü
-
Etik bilimi
-
[sıfat]
Ahlaki, ahlakla ilgili
-
[isim]
Töre bilimi
- EMİR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Buyruk, komut, talimat, ferman
- "Validen sert bir emir aldım." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Eczaneye, doğru eczaneye, diye emir verdi." (Haldun Taner)
-
İstek
- "İkide birde dönüp benden bir emrim olup olmadığını soruyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Bu daireyi büro olarak onun emrine verdiler."
-
Orta Anadolu'da şarap yapımı için üretilen, orta kalın kabuklu, beyaz renkli, kısa ve karışık budanan bir tür üzüm
-
[isim]
Buyruk, komut, talimat, ferman
- EZGİ
-
-
[isim]
Belli bir kurallara göre düzenlenmiş, kulağa hoş gelen ses dizisi, haz, nağme, melodi
- "Pir Sultan ağzından bir ezgi okuyup tüm yürekleri kendine bağladı." (Kemal Bilbaşar)
-
Bir müzik parçasında baştan sona kadar belirli yerlerde tekrarlanan ses dizisi
-
Kulağa hoş gelen ses veya söz dizisi
-
Gidiş, yol, tarz, tempo
- "Bundan böyle aynı ezgide sürüp gidemez."
-
Üzüntü, sıkıntı
-
[isim]
Belli bir kurallara göre düzenlenmiş, kulağa hoş gelen ses dizisi, haz, nağme, melodi