Başında e olan 4 harfli 142 kelime var. E harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde e harfi olan kelimeler listesine ya da sonu e harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında e bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- EKSİ
-
-
[isim]
Çıkarma işleminde - işaretinin adı, nakıs
-
[sıfat]
Sıfırdan küçük, önünde eksi işareti bulunan (sayı), negatif, nakıs, artı karşıtı
-
Eksiklik
- "Alışkanlıklarımız artılarıyla eksileriyle nelerdir, aktarılmıyor çocuklarımıza." (Nezihe Meriç)
-
[isim]
Çıkarma işleminde - işaretinin adı, nakıs
- EVET
-
-
[edat]
"Öyledir" anlamında doğrulama veya tasdik kelimesi, olur, oldu, peki, tamam, ya, beli, ha, he
- "Evet, bu bahsin en canlı noktası buradadır." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Konuşma arasında cümlenin olumlu anlamını pekiştirmek için kullanılan bir söz
- "Gidip kendisiyle konuştum evet sonra da..."
-
[edat]
"Öyledir" anlamında doğrulama veya tasdik kelimesi, olur, oldu, peki, tamam, ya, beli, ha, he
- EŞİK
-
-
[isim]
Kapı boşluğunun alt yanında bulunan alçak basamak
- "Sofaya açılan kapının eşiğine gelmişti." (Tarık Buğra)
- "Sevginin, merhametin eşiğini atlayanlar, ıstırabın gömleğini de kendiliğinden giyinirler." (Ahmet Hamdi Tanpınar)
-
Kapı ağzında basamağın konulabileceği yer
- "Adımlarını eşikten atarken saraydan ne vakit ve ne duygularla çıkacaklarını kendileri de bilmiyorlardı." (Ruşen Eşref Ünaydın)
-
Başlangıç yeri, başlangıç noktası, yakını
- "Dünya yeni bir ekonomik bunalımın eşiğinde."
-
Karalar üzerinde veya deniz diplerinde birbirine komşu iki çukurluğu ayıran tümsek biçiminde, üzeri çoğu kez düz kabartılar
-
Telli çalgılarda üzerine tellerin bindiği köprü
-
Bir tepkinin başlamasında, ortaya çıkmasında etkili olan ruhsal, fizyolojik nokta
-
[isim]
Kapı boşluğunun alt yanında bulunan alçak basamak
- EĞİM
-
-
[isim]
Eğilmiş olma durumu
-
Bir yüzeyin yatay düzleme doğru eğilmesi, eğiklik, meyil
- "Yamacın eğimi."
-
[isim]
Eğilmiş olma durumu
- ELEM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Acı, üzüntü, dert, keder
- "... dayanılmaz bir elemle yüreği sızladı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Acı, üzüntü, dert, keder
- ERCE
-
-
[zarf]
Er gibi, ere yakışır biçimde
- "Şu değişik hâllerin hepsinden erce, erkekçe istifade etmelidir." (Ahmet Mithat)
-
[zarf]
Er gibi, ere yakışır biçimde
- ELİF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Arap alfabesinin ilk harfinin adı
- "Bir şişe görürsün, üstünde 'ilaç' yazar. Benim gibi elifi mertek sanan takımdansan şurup sanır içersin, zehirlenir ölürsün." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Arap alfabesinin ilk harfinin adı
- ETEN
-
-
[isim]
Etene
-
Yemişlerin yenilen bölümü
-
[isim]
Etene
- EĞRİ
-
-
[sıfat]
Doğru veya düz olmayan, bir noktasında yön değiştiren, çarpık, münhani, doğru karşıtı
- "Eğri bir yol."
-
Yay gibi kavislenmiş, eğmeçli, mukavves
- "Eğri kılıç."
-
Yatay veya düşey olmayan, bütünüyle bir yana eğilmiş bulunan, eğik, mail
- "Eğri bir masa."
-
[zarf]
Yanlış bir biçimde
- "Gazetecilik bu oğlum, eğri, doğru yazılıp çıkmalı." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Bir olayın şiddetindeki azalış ve çoğalışları gösteren çizgi
- "Sıcaklık eğrisi. Hava nemi eğrisi."
-
[isim]
Doğru veya düz olmayan çizgi, yüzey
-
[sıfat]
Doğru veya düz olmayan, bir noktasında yön değiştiren, çarpık, münhani, doğru karşıtı
- ENVA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Türler, çeşitler
-
[isim]
Türler, çeşitler
- ERGİ
-
-
[isim]
İyi bir şeye erişme durumu, mazhariyet
-
[isim]
İyi bir şeye erişme durumu, mazhariyet
- ERKE
-
-
[isim]
Enerji
-
Pozitif bilimlerde iş başarma gücü, bir direnmeyi yenme gücü
-
[isim]
Enerji
- EROS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Ruhsal çözümleme açısından cinsel eğilimler ve bundan doğan isteklerin tümü
-
[isim]
Ruhsal çözümleme açısından cinsel eğilimler ve bundan doğan isteklerin tümü
- EREN
-
-
[isim]
Ermiş
- "Bu adam vaktinin en büyük erenlerindendi." (Ömer Seyfettin)
-
Olağanüstü sezgileriyle birtakım gerçekleri gördüğüne inanılan kimse
-
[isim]
Ermiş
- ELLİ
-
-
[isim]
Kırk dokuzdan sonra gelen sayının adı
-
Bu sayıyı gösteren 50, L rakamlarının adı
-
[sıfat]
Beş kere on, kırk dokuzdan bir artık
-
[isim]
Kırk dokuzdan sonra gelen sayının adı
- ESİN
-
-
[isim]
Etkilenme, çağrışım veya içe doğmayla akla gelen yaratıcı duygu, düşünce, ilham
- "Mitoloji, sanat ve edebiyat eserlerine esin kaynağı olan bir alanı yakınımıza getirir." (Haldun Taner)
-
Sabah yeli
-
[isim]
Etkilenme, çağrışım veya içe doğmayla akla gelen yaratıcı duygu, düşünce, ilham
- EĞİL
- ...
- EMİN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Güvenli
- "Gizli kitapları ve notları yok etmemiş yahut daha emin bir yere kaldırmamıştım." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Onları kimsenin görmediğine emin olunca pervasız konuşmaya başladılar." (Mahmut Yesari)
-
Sakıncasız, emniyetli, tehlikesiz
- "Dağlar hiçbir zaman emin değildir." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Şüphesi olmayan
- "Pek büyük bir serveti olduğundan emin idiler." (Halit Ziya Uşaklıgil)
-
[isim]
Osmanlı İmparatorluğu'nda bazı devlet görevlerindeki sorumlu kişi
- "Şehremini."
-
[sıfat]
Güvenli
- ENİR
-
-
[isim]
Bir tür yaban mersini
-
[isim]
Bir tür yaban mersini
- EĞİÇ
-
-
[isim]
Yemiş koparırken dalları çekmeye veya kovandan bal almaya yarayan araç
-
[isim]
Yemiş koparırken dalları çekmeye veya kovandan bal almaya yarayan araç