Başında e olan 4 harfli 142 kelime var. E harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde e harfi olan kelimeler listesine ya da sonu e harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında e bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ECEL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Hayatın sonu, ölüm zamanı
- "Vaktinize hazır olun / Ecel vardır gelir bir gün." (Yunus Emre)
- "Eceli geldikten sonra ha karada ha denizde." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Hayatın sonu, ölüm zamanı
- EREK
-
-
[isim]
Gerçekleştirmek için tasarlanan ve erişmek istenilen şey, amaç, gaye, maksat, hedef
- "Onun metodunu uygulamakla araştırıcının varamayacağı erek yoktur." (Azra Erhat)
-
[isim]
Gerçekleştirmek için tasarlanan ve erişmek istenilen şey, amaç, gaye, maksat, hedef
- EKRU
- ...
- EŞME
-
-
[isim]
Eşmek işi
-
Kaynak, pınar
-
[isim]
Eşmek işi
- ESKİ
-
-
[sıfat]
Çoktan beri var olan, üzerinden çok zaman geçmiş bulunan, yeni karşıtı
- "Ey benim eski duygularım, eski düşüncelerim. Neden böyle uzaksınız benden?" (Nurullah ataç)
- "O, eski defterleri çoktan kapatmış, Osmanlıya kucağını açmıştı." (Tarık Buğra)
- "Bereket versin, işi kuru gürültüden ileri gitmediği, her şeyin eski hamam eski tas kaldığı çabuk anlaşıldı." (Kemal Tahir)
- "Doğal güzellikler artık eskisi gibi turist çekmiyor." (Necati Cumalı)
-
Önceki, sabık
- "Anlatışına bakılırsa eski kâtibe, şimdi fevkalade şık giyiniyormuş." (Haldun Taner)
-
Geçerli olmayan
- "Bugün mekteplerimiz artık o eski mektepler değildir." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Herhangi bir meslekte uzun süreden beri çalışmış olan
-
Mesleğinde uzmanlaşmış, deneyimi olan
- "Eski öğretmen."
-
[isim]
Çok kullanmaktan yıpranmış, harap olmuş şey
- "Ben babamın eskilerinden uydurma şeylerle giyiniyordum." (Halit Ziya Uşaklıgil)
-
[isim]
Herhangi bir görevden düştüğü veya durumunu yitirdiği için bir kimsenin eski saygınlığının kalmadığı durumlarda kullanılan bir söz
- "Mebus eskisi. Müdür eskisi."
-
[sıfat]
Çoktan beri var olan, üzerinden çok zaman geçmiş bulunan, yeni karşıtı
- ELEM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Acı, üzüntü, dert, keder
- "... dayanılmaz bir elemle yüreği sızladı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Acı, üzüntü, dert, keder
- EMEL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gerçekleştirilmesi zamana bağlı istek
- "Büyük emeller benim bir aile ocağı kurmama da mâni olmuştu." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Size karşı güzel bir emel besleyenler için kazanmak lazım, değil mi?" (Peyami Safa)
- "İttihat ve Terakki, ordunun genç subaylarını emellerine alet etmeyi başarmıştı." (Samiha Ayverdi)
-
[isim]
Gerçekleştirilmesi zamana bağlı istek
- ESİN
-
-
[isim]
Etkilenme, çağrışım veya içe doğmayla akla gelen yaratıcı duygu, düşünce, ilham
- "Mitoloji, sanat ve edebiyat eserlerine esin kaynağı olan bir alanı yakınımıza getirir." (Haldun Taner)
-
Sabah yeli
-
[isim]
Etkilenme, çağrışım veya içe doğmayla akla gelen yaratıcı duygu, düşünce, ilham
- EHEM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
Çok önemli
-
Çok önemli
- EKİM
-
-
[isim]
Ekme işi
- "... ekim biçim işlerini tamamıyla kadınlara bırakmışlardı." (Ömer Seyfettin)
-
Yılın otuz bir gün süren, onuncu ayı, teşrinievvel
-
[isim]
Ekme işi
- ENLİ
-
-
[sıfat]
Eni büyük olan, geniş
- "Kenarları gençliğinde işlediği enli dantellerle çevrili patiska örtülü minderlerde oturuyordu." (Cahit Uçuk)
-
[sıfat]
Eni büyük olan, geniş
- EKME
-
-
[isim]
Ekmek işi
-
[isim]
Ekmek işi
- ETÇİ
-
-
[isim]
Kasap
-
[isim]
Kasap
- EMET
- ...
- EŞEY
-
-
[isim]
Cinsiyet
-
Bir organizmanın dişi veya erkek olarak sınıflandırılmasını sağlayan görev, yapı ve karakter topluluğu
-
[isim]
Cinsiyet
- EKİN
-
-
[isim]
Tahılın tarlaya atıldığı andan harman oluncaya kadar aldığı durum
- "Yağmur vaktinde ve yeterince yağmalı; ekinlere kına, pancarlara kurt düşmemeli." (Tarık Buğra)
-
Kültür, hars
-
[isim]
Tahılın tarlaya atıldığı andan harman oluncaya kadar aldığı durum
- EKLİ
-
-
[sıfat]
Eklenmiş olan
-
Eki olan
-
[sıfat]
Eklenmiş olan
- ERİK
-
-
[isim]
Gülgillerden, beyaz çiçekli bir ağaç (Prunus domestica)
-
Bu ağacın kabuğu ince, çeşitli renklerde, mayhoş veya tatlı, eti sulu, tek ve sert çekirdekli yemişi
-
[isim]
Gülgillerden, beyaz çiçekli bir ağaç (Prunus domestica)
- ESER
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Emek sonucu ortaya konan ürün, yapıt
- "Boğaziçi doğrudan doğruya Türklerin eseridir." (Yahya Kemal Beyatlı)
- "İdare dizginlerini eline aldığından beri burada artık ne kan kavgalarından, ne dağ eşkıyalığından kabadayılığından eser kalmamıştı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Yayın, kitap, yapıt
- "Bütün özlediğim eserlerle bir kütüphane yapabilsem artık yapılacak bir iş kalmayacak." (Halit Ziya Uşaklıgil)
-
İz, işaret, im
- "Buralarda sudan eser yok."
-
Soyut kavramlarda belirti
- "Sarı sakalları uzamış, bu yanık yüzde, en küçük bir pişmanlık eseri yoktu." (Haldun Taner)
-
[isim]
Emek sonucu ortaya konan ürün, yapıt
- EĞİL
- ...