Başında du olan 5 harfli 29 kelime var. Du ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde du olan kelimeler listesine ya da sonu du ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında du bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- DUYAR
-
-
[sıfat]
Duygulu, duygun, duyarlı, hassas
-
Beden üzerinde uyarıldığında hızlı ve güçlü tepkilere yol açan
- "Duyar bölge."
-
[sıfat]
Duygulu, duygun, duyarlı, hassas
- DUVAR
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Bir yapının yanlarını dışa karşı koruyan, iç bölümlerini birbirinden ayıran, taş, tuğla vb. gereçlerden yapılan veya örülen dikey düzlem
-
Bir toprak parçasını sınırlayan taş, tuğla, kerpiçten yapılan engel
- "Karabaş, bostan duvarının gölgesinde öğle uykusuna serilir." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Sonuç alınamayan yer
-
Engel
- "İki arkadaşın arasında aşılmaz bir duvar vardı."
-
Voleybolda ağ üzerinde karşı takım oyuncusunun vuruşuna karşı koyma
-
[isim]
Bir yapının yanlarını dışa karşı koruyan, iç bölümlerini birbirinden ayıran, taş, tuğla vb. gereçlerden yapılan veya örülen dikey düzlem
- DURMA
-
-
[isim]
Durmak işi
-
Eğleşme, eğlenme, tevakkuf
-
[isim]
Durmak işi
- DUYMA
-
-
[isim]
Duymak durumu
-
[isim]
Duymak durumu
- DUTÇU
- ...
- DUŞLU
- ...
- DUYGU
-
-
[isim]
Duyularla algılama, his
- "Bitkilerde duygu var mı?"
- "Bu çeşit mülahazalar bizde ancak bir isyan duygusu uyandırabilirdi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Belirli nesne, olay veya bireylerin insanın iç dünyasında uyandırdığı izlenim
- "Bu laflarda gerçek payı ne kadar çoksa duygu payı da ondan az değildir." (Burhan Felek)
-
Önsezi
- "Yolunuzu değiştirmeniz lazım geldiğini de sezecek kadar bir duygum vardır." (Aka Gündüz)
-
Nesneleri veya olayları ahlaki ve estetik yönden değerlendirme yeteneği
-
Kendine özgü bir ruhsal hareket ve hareketlilik
- "Bütün bu hatıraların yerini bir tek duygu, fena bir duygu, fenayım, fena oluyorum, çok fenayım duygusu kapladı." (Peyami Safa)
-
[isim]
Duyularla algılama, his
- DUMUR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Körelme
- "Aşk, bende öyle dumura uğramış bir duygu ki sevmek hasretini bile duyamıyorum." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Körelme
- DURUM
-
-
[isim]
Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsi, vaziyet, hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon
- "Genel Sekreter, kazadaki sıtma durumu hakkında verdiğim uzun tafsilattan pek memnun kaldı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Duruş biçimi, konum
-
Bireyin toplum içindeki ilişkileriyle belirlenen yeri
-
Ad soyundan kelimelerin birbirleriyle edatlarla ve fiillerle ilişkilerini belirleyen biçim, hâl
- "Yalın durum. Belirtme durumu. Kalma durumu."
-
[isim]
Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsi, vaziyet, hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon
- DURUN
- ...
- DUHUL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Girme, giriş
-
[isim]
Girme, giriş
- DURAÇ
-
-
[isim]
Kaide
-
[isim]
Kaide
- DUACI
-
-
[isim]
Tanrı'ya yalvaran kimse
- "Hepimiz iyiyiz, sana duacıyız, diyordu mektupta." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Tanrı'ya yalvaran kimse
- DURGU
-
-
[isim]
Olmakta olan bir şeyin birdenbire durarak kesilmesi, sekte
-
Bir müzik eserinde, bitiş etkisi yapan armonik zincirlemeler bütünü
-
[isim]
Olmakta olan bir şeyin birdenbire durarak kesilmesi, sekte
- DUDAK
-
-
[isim]
Ağzın, dişleri örten ve dışarıya doğru az veya çok kıvrılan üst ve alt kenarlarından her biri
- "Birdenbire kavalı dudaklarına götürdü ve üfürmeye başladı." (Halide Edip Adıvar)
- "Selma Hanım dudaklarını büktü, cevap vermeye lüzum bile görmedi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Bir zaman böyle birbirini karşılıklı öpücüklere boğduktan sonra, nefesleri kesilinceye kadar dudak dudağa kaldılar." (Necati Cumalı)
- "Size hayır kalmadığını dudak ucuyla söyleyiverirler ve gerçekten dedikleri de çıkar." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Ağız
- "Eve dudağınızda bir şarkı ile dönüyorsunuz." (Haldun Taner)
-
[isim]
Ağzın, dişleri örten ve dışarıya doğru az veya çok kıvrılan üst ve alt kenarlarından her biri
- DUŞAK
-
-
[isim]
Hayvanın iki ayağını iple bağlayarak yapılan köstek
-
[isim]
Hayvanın iki ayağını iple bağlayarak yapılan köstek
- DUYUM
-
-
[isim]
Duyu
-
Doğruluğu kesin olarak bilinmeyen haber, istihbarat
- "Bu haberi duyumlarınıza dayanarak mı söylüyorsunuz?"
-
Kişinin duyular yoluyla elde ettiği izlenim, ihsas
-
[isim]
Duyu
- DURAL
-
-
[sıfat]
Hep aynı durumda ve değişmeden kalan
-
[sıfat]
Hep aynı durumda ve değişmeden kalan
- DUVAK
-
-
[isim]
Gelinin başını, bazen de yüzünü örten dantel veya tülden örtü
-
Küp, tandır, baca vb.nin taş veya topraktan yapılmış kapağı
-
Yeni doğan bazı bebeklerin doğduğu zaman başlarını çevreleyen zar
-
[isim]
Gelinin başını, bazen de yüzünü örten dantel veya tülden örtü
- DULDA
-
-
[isim]
Yağmur, güneş ve rüzgârın etkileyemediği gizli, kuytu yer, siper
- "Demirkır, güney tepelerinin duldalarına çektiği atları gece yarısına doğru yeniden ovaya indirdi." (Abbas Sayar )
- "Bulgar dağında yatarım / Yorganı dulda tutarım." (Halk türküsü)
-
Esirgeme, koruma, himaye
- "Yiğit duldasında yiğit saklanır." (Karacaoğlan)
-
[isim]
Yağmur, güneş ve rüzgârın etkileyemediği gizli, kuytu yer, siper