Başında du olan 5 harfli 29 kelime var. Du ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde du olan kelimeler listesine ya da sonu du ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında du bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- DULDA
-
-
[isim]
Yağmur, güneş ve rüzgârın etkileyemediği gizli, kuytu yer, siper
- "Demirkır, güney tepelerinin duldalarına çektiği atları gece yarısına doğru yeniden ovaya indirdi." (Abbas Sayar )
- "Bulgar dağında yatarım / Yorganı dulda tutarım." (Halk türküsü)
-
Esirgeme, koruma, himaye
- "Yiğit duldasında yiğit saklanır." (Karacaoğlan)
-
[isim]
Yağmur, güneş ve rüzgârın etkileyemediği gizli, kuytu yer, siper
- DURUŞ
-
-
[isim]
Durma işi veya biçimi
- "Ayol, bu kaçıncı duruş?" (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Durma işi veya biçimi
- DUACI
-
-
[isim]
Tanrı'ya yalvaran kimse
- "Hepimiz iyiyiz, sana duacıyız, diyordu mektupta." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Tanrı'ya yalvaran kimse
- DUYUŞ
-
-
[isim]
Duyma işi veya biçimi
-
Seziş
-
[isim]
Duyma işi veya biçimi
- DURAL
-
-
[sıfat]
Hep aynı durumda ve değişmeden kalan
-
[sıfat]
Hep aynı durumda ve değişmeden kalan
- DUDAK
-
-
[isim]
Ağzın, dişleri örten ve dışarıya doğru az veya çok kıvrılan üst ve alt kenarlarından her biri
- "Birdenbire kavalı dudaklarına götürdü ve üfürmeye başladı." (Halide Edip Adıvar)
- "Selma Hanım dudaklarını büktü, cevap vermeye lüzum bile görmedi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Bir zaman böyle birbirini karşılıklı öpücüklere boğduktan sonra, nefesleri kesilinceye kadar dudak dudağa kaldılar." (Necati Cumalı)
- "Size hayır kalmadığını dudak ucuyla söyleyiverirler ve gerçekten dedikleri de çıkar." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Ağız
- "Eve dudağınızda bir şarkı ile dönüyorsunuz." (Haldun Taner)
-
[isim]
Ağzın, dişleri örten ve dışarıya doğru az veya çok kıvrılan üst ve alt kenarlarından her biri
- DUHUL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Girme, giriş
-
[isim]
Girme, giriş
- DUBLE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Belirli miktarın veya büyüklüğün iki katı
- "İçi öyle yanıyordu ki elinde olmadan buğulu bira dubleleri, bardak çatlatan nar şerbetleri kuruyor." (Atilla İlhan)
-
Giysilerin iç bölümüne geçirilip kumaşla birlikte dikilen astar veya giysilerin içine ayrı olarak giyilen giyecek
-
[sıfat]
Bir kadeh miktarında olan
-
[sıfat]
İkili, gidiş ve gelişi ayrılmış (yol)
-
[isim]
Belirli miktarın veya büyüklüğün iki katı
- DUŞLU
- ...
- DURGU
-
-
[isim]
Olmakta olan bir şeyin birdenbire durarak kesilmesi, sekte
-
Bir müzik eserinde, bitiş etkisi yapan armonik zincirlemeler bütünü
-
[isim]
Olmakta olan bir şeyin birdenbire durarak kesilmesi, sekte
- DUYAR
-
-
[sıfat]
Duygulu, duygun, duyarlı, hassas
-
Beden üzerinde uyarıldığında hızlı ve güçlü tepkilere yol açan
- "Duyar bölge."
-
[sıfat]
Duygulu, duygun, duyarlı, hassas
- DUYMA
-
-
[isim]
Duymak durumu
-
[isim]
Duymak durumu
- DURUK
-
-
[sıfat]
Hareketi olmayan, belirli bir süre değişmeyen, statik, dinamik karşıtı
-
Kuvvetlerin dengelenmesiyle ilgili olan
-
[isim]
Hareket etmeyen nesnelerin üzerindeki kuvvet dengeleri ile uğraşan bilim dalı, statik
-
[isim]
Dalgalı akımlı elektrik motor veya üreteçlerinde hareketsiz bölüm, stator
-
[sıfat]
Hareketi olmayan, belirli bir süre değişmeyen, statik, dinamik karşıtı
- DULUK
-
-
[isim]
Yüz
-
Şakak
-
Yüzün şakakla çene arasındaki yanı
-
Şakak üzerinde saç ile sakalın birleşimi olan kısım, favori
-
[isim]
Yüz
- DUMAN
-
-
[isim]
Bir maddenin yanması ile çıkan ve içinde katı zerrelerle buğu bulunan kara veya esmer renkli gaz
- "Emin ol ki her sigara yakışta / Daha duman tüter tütmez ordayım." (Bekir Sıtkı Erdoğan)
- "Ama yerine göre karşısına dikilenlere de duman attırır." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Ortalığı duman görür, duman etmek isterdi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Havalanan tozların veya sisin oluşturduğu bulanıklık
- "Köyünün üstüne boz bir duman çökmüştü." (Yahya Kemal)
- "Sonra sen gazetende istediğin gibi ver dumanı." (Atilla İlhan)
- "Anadolu notları arasına bugün dumanı üstünde bir Rumeli notu sıkıştırıyorum." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Adamın kafasını katiyen aydınlatmamalı, karıştırmalı ve dumana boğmalısınız." (Halide Edip Adıvar)
-
Kötü, yaman
- "İşimiz duman. Hâlimiz duman."
-
Esrar
-
[isim]
Bir maddenin yanması ile çıkan ve içinde katı zerrelerle buğu bulunan kara veya esmer renkli gaz
- DUŞAK
-
-
[isim]
Hayvanın iki ayağını iple bağlayarak yapılan köstek
-
[isim]
Hayvanın iki ayağını iple bağlayarak yapılan köstek
- DUBAR
-
-
[isim]
Kefalgillerden, 30-40 cm uzunluğunda, eti lezzetli bir balık türü (Mugil cephalus)
-
[isim]
Kefalgillerden, 30-40 cm uzunluğunda, eti lezzetli bir balık türü (Mugil cephalus)
- DUTÇU
- ...
- DURUM
-
-
[isim]
Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsi, vaziyet, hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon
- "Genel Sekreter, kazadaki sıtma durumu hakkında verdiğim uzun tafsilattan pek memnun kaldı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Duruş biçimi, konum
-
Bireyin toplum içindeki ilişkileriyle belirlenen yeri
-
Ad soyundan kelimelerin birbirleriyle edatlarla ve fiillerle ilişkilerini belirleyen biçim, hâl
- "Yalın durum. Belirtme durumu. Kalma durumu."
-
[isim]
Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsi, vaziyet, hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon
- DURMA
-
-
[isim]
Durmak işi
-
Eğleşme, eğlenme, tevakkuf
-
[isim]
Durmak işi