Başında do olan 9 harfli 65 kelime var. Do ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde do olan kelimeler listesine ya da sonu do ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında do bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
D O Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
DO, OD
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- DOĞANYURT
- ...
- DOLAYLAMA
-
-
[isim]
Tek kelimeyle belirtilebilecek bir kavramı güçlü ve etkin bir anlatım için birden fazla kelimeyle anlatma: Atatürk yerine Büyük Kurtarıcı veya Ankara yerine Türkiye'nin kalbi demek gibi
-
[isim]
Tek kelimeyle belirtilebilecek bir kavramı güçlü ve etkin bir anlatım için birden fazla kelimeyle anlatma: Atatürk yerine Büyük Kurtarıcı veya Ankara yerine Türkiye'nin kalbi demek gibi
- DOYMUŞLUK
-
-
[isim]
Doymuş olma durumu
-
[isim]
Doymuş olma durumu
- DOĞUMHANE
-
Kelime Kökeni : Türkçe
-
[isim]
Doğumevi
-
[isim]
Doğumevi
- DOKUNCALI
-
-
[sıfat]
Zararlı
- "Birisine yararlı olan, başka birisine dokuncalı olabilir."
-
[sıfat]
Zararlı
- DONANIMLI
- ...
- DOMALTMAK
-
-
[-i]
Domalmasını sağlamak
-
[-i]
Domalmasını sağlamak
- DOĞDURMAK
-
-
[-i]
Doğuncaya kadar beklemek
- "Çalgılarını önlerine katıp köyün üst başındaki pınar yerine çıktılar, güneşi doğdurdular." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[-i]
Doğuncaya kadar beklemek
- DOLDURTMA
-
-
[isim]
Doldurtmak işi
-
[isim]
Doldurtmak işi
- DOLDURMAK
-
-
[-i]
Dolmasını sağlamak, dolu duruma getirmek
- "Fazla eşyasını acele acele valize doldurdu." (Refik Halit Karay)
-
Araç deposunu akaryakıtla tamamen dolu duruma getirmek
-
[nsz]
Ateşli silahların içine mermi sürmek
- "İki tabanca getirdiler, takır takır doldurdular." (Falih Rıfkı Atay)
-
[nsz]
Bildirge, çizelge, fiş vb. basılı kâğıtların boş yerlerini tamamlamak
- "Osmanlı tabiiyetini haiz Müslim diye, yol tezkeresi doldururlardı." (Ömer Seyfettin)
-
Yaşını, yılını bitirmek
- "Yirmi yaşını dolduralı bir iki seneden fazla olmamıştı." (Orhan Veli Kanık)
-
Ses, koku yayılıp kaplamak
- "Odanın içini kızarmış bir ekmek kokusu doldurmuştu." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Belirli bir süreyi kaplamak, almak
- "Balıkçılara yardım etmek bütün zamanını doldurmayınca kentin içerilerine, gecekondu mahallelerine gitti." (Ayla Kutlu)
-
[-le]
Canlılık kazandırmak
- "Evi sade sesiyle değil, vücudu ile de doldurdu." (Haldun Taner)
-
Birini, başkası için kötü düşünecek bir duruma getirmek
- "Ah, biliyorum, biliyorum seni o gece doldurdular." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[-i]
Dolmasını sağlamak, dolu duruma getirmek
- DOMUZDAMI
- ...
- DOĞRULMAK
-
-
[nsz]
Eğik veya eğri bir şey, düz bir duruma gelmek
-
Oturan veya yatan bir kimse toparlanmak, dik bir duruma gelmek
- "Uzandığım yerden hafifçe doğrularak onları çizmeye başlıyorum." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[-e]
Yönelmek
- "Çocuk hızlı, paytak adımlarla parkın kapısına doğruldu." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Yeniden güçlenmek, kalkınmak
-
Para sağlanmak, kazanılmak
- "Nasıl, gündelik doğruldu mu?"
-
[nsz]
Eğik veya eğri bir şey, düz bir duruma gelmek
- DOĞACILIK
-
-
[isim]
Toplumsal kuruşların ve yaşayış biçiminin doğaya dönük olmasını amaç edinen öğreti, natürizm
-
[isim]
Toplumsal kuruşların ve yaşayış biçiminin doğaya dönük olmasını amaç edinen öğreti, natürizm
- DOĞAÇLAMA
-
-
[isim]
Doğaçlamak işi, emprovizasyon
-
[zarf]
Birdenbire, düşünmeden, içine doğduğu gibi, irticalen, emprovize
- "Doğaçlama şiir söylemek."
-
Yazılı metni olmayan, kararlaştırılmış taslağı, yerine, zamanına göre oyuncular tarafından, sahnede yakıştırılan sözlerle tamamlanan oyun, tuluat
-
[isim]
Doğaçlamak işi, emprovizasyon
- DOKUNAKLI
-
-
[sıfat]
Etkili, insanın içine işleyen, müessir
- "Seni anlıyorum kızım dedim. Aklıma daha dokunaklı bir söz gelmedi." (Memduh Şevket Esendal)
-
[sıfat]
Etkili, insanın içine işleyen, müessir
- DONDURUCU
-
-
[isim]
Donmaya yol açan, donduran şey
-
[sıfat]
Çok soğuk (hava)
-
[isim]
Donmaya yol açan, donduran şey
- DOĞULULUK
- ...
- DONDURMAK
-
-
[-i]
Donmasını sağlamak
-
Beklemeye almak
-
Bir şeyi değiştirilemez durumda tutmak
- "Onun öyle bir cevap verişi vardır ki sizin bütün söyleyeceğinizi ağzınızda dondurur." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
[-i]
Donmasını sağlamak
- DOLUŞULMA
- ...
- DOYURULMA
-
-
[isim]
Doyurulmak işi
-
[isim]
Doyurulmak işi