Başında do olan 5 harfli 38 kelime var. Do ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde do olan kelimeler listesine ya da sonu do ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.

Karmaşık harflerden başında do bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

D O Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

2 Harfli Kelimeler

DO, OD

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

DOZER

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] Tırtıllı veya lastik tekerlekli yol yapım makinesi, buldozer, yoldüzler

DOLAR

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Amerika Birleşik Devletleri, Kanada vb. devletlerin para birimi

DONLU

  1. [sıfat] Donu olan
    • "Beyaz donlu çocukların yol kenarında selama duruşları, beni içlendiriyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

DOSYA

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Aynı konu, aynı kimse, aynı işle ilgili belgeler bütünü
  2. Bu gibi belgelerin toplandığı kartondan kap

DOĞMA

  1. [isim] Doğmak durumu
  2. Dünyaya gelme
    • "Fatma'dan doğma."
  3. [sıfat] Doğmuş
    • "Vücut, sıtma nöbeti gibi sıcakla soğuğun karışmasından doğma garip ürpertilerle titriyordu." (Reşat Nuri Güntekin)

DORUK

  1. [isim] Dağ, ağaç vb. yüksek şeylerin tepesi, en yüksek yeri, zirve, şahika
  2. En üstün başarı düzeyi
    • "Dorukta yalnız kalmak ve doruktan başlamak ne kadar da zormuş meğer." (Tarık Buğra)
  3. Heyecan, sevinç, coşku vb. duygularda ulaşılan en üst nokta

DOĞRU

  1. [sıfat] Bir ucundan öbür ucuna kadar yönü değişmeyen, eğri ve çarpık karşıtı
    • "Onun yaptıklarını doğru buluyor musunuz?"
    • "Çocuğun dediği doğru çıktı. Ana kız otelden gittiler." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Doğru doğru dosdoğru, bu işi yapan odur."
  2. Gerçek, yalan olmayan
    • "Doğru haber."
  3. Akla, mantığa, gerçeğe veya kurala uygun
    • "Bunları sana şimdiden söylemek daha doğrudur." (Aka Gündüz)
  4. [isim] Gerçek, hakikat
    • "Söyleyin doğrusunu, siz insanoğlunun ahlaklı olabileceğine inanmıyorsunuz." (Nurullah ataç)
  5. [isim] İki nokta arasındaki en kısa çizgi
    • "İki noktadan yalnız bir doğru geçebilir."
  6. [zarf] Yanlışsız, eksiksiz bir biçimde
    • "Çocuk doğru okudu."
  7. [zarf] Hiçbir yöne sapmadan, dosdoğru, doğruca
  8. [zarf] Yakın, yakınlarında
    • "Şafağa doğru otomobil sesi duyuldu." (Falih Rıfkı Atay)
  9. [edat] Karşı yönünce
    • "Yüzü sapsarı bir kadın iskeleye doğru yürüdü." (Sait Faik Abasıyanık)
  10. Yasa, yöntem ve ahlaka bağlı, dürüst, namuslu

DONUT
...
DOBRA

Kelime Kökeni : Rusça

  1. [sıfat] İyi, güzel

DOLAP

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Genellikle tahtadan yapılmış, bölme veya çekmelerine eşya konulan kapaklı mobilya
    • "Hemen aynalı dolabını açtı, en iyi çarşafını çıkararak acele giyinmeye başladı." (Peyami Safa)
    • "İleride işler yapmaya, dolaplar çevirmeye başlarsa kendi de bundan istifade edecekti." (Ercüment Ekrem Talu)
  2. Dönerek çalışan ve özellikle su çeken düzen
    • "Kuyu dolabı."
  3. Dönme dolap
  4. İstanbul bedesteninde dükkân
    • "Bedestende iki dolap tutuyor."
  5. Orta oyununda sahnede dükkân veya ev olarak kullanılan dekor
  6. Düzen
    • "Çevrilen dolabı sezdi."

DONAM

  1. [isim] Bir evin kapı, pencere, tavan, döşeme vb. bölümleri
  2. Gemi ve sandalların donanımları
    • "Ayşe'yse köyün önünden geçen kayıkların teknelerini, yelkenlerini, donamlarını hep ezbere bilirdi." (Halikarnas Balıkçısı)

DOLAM

  1. [isim] Dolama işinin her defası
    • "Bu sargı ancak üç dolam dolanabilir."
  2. [sıfat] Bir kez dolanacak miktarda olan
    • "Beş dolam kuşak."

DONUK

  1. [sıfat] Parlaklığı olmayan, mat
    • "Donuk yıldızlar gökte titreşir." (Necati Cumalı)
  2. Canlılığı olmayan, fersiz (göz)
    • "Bakarsınız donuk bakışlı, alık suratlı bir adam onların elinde bir dâhi çehresi alıvermiş." (Haldun Taner)
  3. Canlılığı az olan, durgun, uyuşuk (kimse)
    • "Donuk bir adam."

DOYMA

  1. [isim] Doymak işi
  2. Yeğinliği gittikçe artırılan bir manyetik alanın içindeki bir çelik çubuğun alabileceği en çok manyetizmayı almış olması
    • "Tungstenli iyi bir çelik 15000 gauss miktarında manyetizma ile doyma durumuna gelir."
  3. Bir gazın, belli bir sıcaklıkta o sıcaklığa özgü olan en büyük basınç altında bulunması
  4. Bir sıvının içinde belli bir cisimden eriyebilecek en çok miktarın erimiş bulunması, işba

DOLAK

  1. [isim] Tozluk yerine bacaklara ayak bileğinden dize kadar dolanan ensiz ve uzun kumaş parçası
  2. Baş örtüsü, yazma
  3. Boyun atkısı

DOMUZ

  1. [isim] Çift parmaklılardan, eti ve yağı için beslenen evcil hayvan (Susacrofa domestica)
    • "Şişmanlıyorum, neden yine bir domuz gibi tıkındım?" (Atilla İlhan)
  2. Hain, aksi, ters, inatçı kimse
    • "Domuzun malı için can tüketmeye mi geldik dünyaya?" (Refik Halit Karay)
    • "Domuz gibi bilir ama söylemez!"

DOLAY

  1. [isim] Bir yeri saran başka yerlerin bütünü, çevre, havali, etraf
    • "Yaratma heyecanı içinde yorulma denen şey onun dolayına uğramazdı." (Haldun Taner)

DOĞAN

  1. [isim] Kartalgillerden, sırtı kül rengi ve enine çizgili, küçük kuş, fare vb. ile beslenen ve alıştırılarak kuş avında kullanılan yırtıcı bir kuş (Falco peregrinus)

DOMUR

  1. [isim] Kabarcık
  2. Tomurcuk

DOLGU

  1. [isim] Bir oyuğun, bir kovuğun içine doldurulan madde
    • "Diş dolgusu."
  2. Toprak doldurma işlemi
  3. Bu işlemin sonucu
  4. Cevher alınmasından sonra oluşan boşlukların doldurulma işleminde kullanılan taş, toprak vb. malzeme

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü