Başında do olan 5 harfli 38 kelime var. Do ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde do olan kelimeler listesine ya da sonu do ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.

Karmaşık harflerden başında do bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

D O Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

2 Harfli Kelimeler

DO, OD

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

DORSE

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] Taşıma araçlarındaki kasa

DONMA

  1. [isim] Donmak işi

DOĞAÇ

  1. [isim] Şiir veya sözü birdenbire, düşünmeden, içine doğduğu gibi söyleme, irtical

DOYGU

  1. [isim] Yaşamayı sağlayacak besin, rızık

DOZAJ

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Dozu ayarlama
  2. Düzem

DOKUZ

  1. [isim] Sekizden sonra gelen sayının adı
    • "Sabahtan beri kamış kökünün içine sığınmış, yüreği ağzında, dokuz doğurarak şahinini bekleyişi..." (Yahya Kemal)
    • "Dokuz körün bir değneği, işte bir kızımız var." (Reşat Nuri Güntekin)
  2. Bu sayıyı gösteren 9, IX rakamlarının adı
  3. [sıfat] Sekizden bir artık

DONLU

  1. [sıfat] Donu olan
    • "Beyaz donlu çocukların yol kenarında selama duruşları, beni içlendiriyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

DORUM

  1. [isim] Deve yavrusu

DOMUZ

  1. [isim] Çift parmaklılardan, eti ve yağı için beslenen evcil hayvan (Susacrofa domestica)
    • "Şişmanlıyorum, neden yine bir domuz gibi tıkındım?" (Atilla İlhan)
  2. Hain, aksi, ters, inatçı kimse
    • "Domuzun malı için can tüketmeye mi geldik dünyaya?" (Refik Halit Karay)
    • "Domuz gibi bilir ama söylemez!"

DOLGU

  1. [isim] Bir oyuğun, bir kovuğun içine doldurulan madde
    • "Diş dolgusu."
  2. Toprak doldurma işlemi
  3. Bu işlemin sonucu
  4. Cevher alınmasından sonra oluşan boşlukların doldurulma işleminde kullanılan taş, toprak vb. malzeme

DOĞRU

  1. [sıfat] Bir ucundan öbür ucuna kadar yönü değişmeyen, eğri ve çarpık karşıtı
    • "Onun yaptıklarını doğru buluyor musunuz?"
    • "Çocuğun dediği doğru çıktı. Ana kız otelden gittiler." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Doğru doğru dosdoğru, bu işi yapan odur."
  2. Gerçek, yalan olmayan
    • "Doğru haber."
  3. Akla, mantığa, gerçeğe veya kurala uygun
    • "Bunları sana şimdiden söylemek daha doğrudur." (Aka Gündüz)
  4. [isim] Gerçek, hakikat
    • "Söyleyin doğrusunu, siz insanoğlunun ahlaklı olabileceğine inanmıyorsunuz." (Nurullah ataç)
  5. [isim] İki nokta arasındaki en kısa çizgi
    • "İki noktadan yalnız bir doğru geçebilir."
  6. [zarf] Yanlışsız, eksiksiz bir biçimde
    • "Çocuk doğru okudu."
  7. [zarf] Hiçbir yöne sapmadan, dosdoğru, doğruca
  8. [zarf] Yakın, yakınlarında
    • "Şafağa doğru otomobil sesi duyuldu." (Falih Rıfkı Atay)
  9. [edat] Karşı yönünce
    • "Yüzü sapsarı bir kadın iskeleye doğru yürüdü." (Sait Faik Abasıyanık)
  10. Yasa, yöntem ve ahlaka bağlı, dürüst, namuslu

DOLMA

  1. [isim] Dolmak işi
  2. Tavuk, kuzu gibi hayvanların veya biber, domates vb. sebzelerin içine pirinç ve başka şeyler doldurularak pişirilen yemek
  3. [sıfat] Doldurularak yapılan
    • "Dolma arazi."
  4. Yalan, hile, dalavere
  5. Üç sigara kâğıdına bolca sarılmış esrar
    • "Oturalım şuraya da dolmamızı içelim, belki bir şeyler buluruz." (Muzaffer Uyguner)

DOĞUŞ

  1. [isim] Doğma işi veya biçimi
    • "Senelerden beri güneşin doğuşunu seyretmedim." (Sait Faik Abasıyanık)

DONUK

  1. [sıfat] Parlaklığı olmayan, mat
    • "Donuk yıldızlar gökte titreşir." (Necati Cumalı)
  2. Canlılığı olmayan, fersiz (göz)
    • "Bakarsınız donuk bakışlı, alık suratlı bir adam onların elinde bir dâhi çehresi alıvermiş." (Haldun Taner)
  3. Canlılığı az olan, durgun, uyuşuk (kimse)
    • "Donuk bir adam."

DONRA

  1. [isim] Saç kepeği, kaş konağı
  2. Kalınlaşmış, tabaka durumuna gelmiş kir

DOLUM

  1. [isim] Doldurma işi
    • "Benzin dolum yeri."

DOLUŞ

  1. [isim] Dolma işi veya biçimi

DOĞMA

  1. [isim] Doğmak durumu
  2. Dünyaya gelme
    • "Fatma'dan doğma."
  3. [sıfat] Doğmuş
    • "Vücut, sıtma nöbeti gibi sıcakla soğuğun karışmasından doğma garip ürpertilerle titriyordu." (Reşat Nuri Güntekin)

DOMUR

  1. [isim] Kabarcık
  2. Tomurcuk

DOĞUM

  1. [isim] Doğma işi, tevellüt, veladet
  2. Bir kimsenin doğduğu yıl

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü