Başında di olan 6 harfli 73 kelime var. Di ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde di olan kelimeler listesine ya da sonu di ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında di bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
D İ Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
İD
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- DİĞERİ
-
-
[zamir]
Ötekisi, başkası
-
[zamir]
Ötekisi, başkası
- DİNSEL
-
-
[sıfat]
Dinî
-
[sıfat]
Dinî
- DİKMEN
-
-
[isim]
Koni biçiminde tepe
-
[isim]
Koni biçiminde tepe
- DİKİCİ
-
-
[isim]
Tarımla uğraşan kimse, çiftçi
-
Sökük ayakkabıları onaran kimse
-
Yeni yapılan ayakkabıların dikiş işini yapan kimse
-
Dikişçi
-
[isim]
Tarımla uğraşan kimse, çiftçi
- DİLSİZ
-
-
Konuşma engelli, konuşamayan, ahraz
-
Ses çıkarmayan, sessiz olan (kimse)
-
Konuşma engelli, konuşamayan, ahraz
- DİZGİN
-
-
[isim]
Gemin uçlarına bağlanarak hayvanı yöneltmeye yarayan kayış
- "Kötülerin pek azı terbiyeye ve dizgine gelebilir." (Tarık Buğra)
- "Uykusunun dizginlerini ele almak ve istediği zaman uyanmak." (Peyami Safa)
- "O koşturmalar yakayı kaptırışın, dizginleri ele verişin açıklamaları gibi geliyordu ona." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Gemin uçlarına bağlanarak hayvanı yöneltmeye yarayan kayış
- DİRHEM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Okkanın dört yüzde birine eşit olan, 3,207 g'lık eski bir ağırlık ölçüsü
- "Üstadı, profesörle taban tabana zıt yaradılışlı bir insandı yani dirhemle lakırtı söylüyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Bir tür gümüş para
-
[isim]
Okkanın dört yüzde birine eşit olan, 3,207 g'lık eski bir ağırlık ölçüsü
- DİPSİZ
-
-
[sıfat]
Dibi olmayan
- "Politika ne nankör bir meslek, ne dipsiz kile, boş ambar imiş." (Refik Halit Karay)
-
[sıfat]
Dibi olmayan
- DİŞSİZ
-
-
[sıfat]
Dişi olmayan
-
[sıfat]
Dişi olmayan
- DİPDAM
-
-
[isim]
Hapishane
- "Meyrem'im Meyrem'im çakır Meyrem'im / Senin için dipdamları boylarım." (Halk türküsü)
-
[isim]
Hapishane
- DİREKT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Dolaysız, aracısız
- "İki devlet arasında direkt ilişki yok."
-
[zarf]
Doğru olarak, hiçbir yerde durmadan, duraksız, doğruca
- "Bu otobüs direkt İstanbul'a gider."
-
[zarf]
Doğrudan, doğrudan doğruya
- "Sınıfını direkt geçen öğrenci."
-
[sıfat]
Dolaysız, aracısız
- DİZDAR
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Kale muhafızı, kale bekçisi
- "'Bunlar şehir subaşısının adamları, dizdarlarıydı." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Kale muhafızı, kale bekçisi
- DİSKÇİ
-
-
[isim]
Disk atan kimse
-
[isim]
Disk atan kimse
- DİNSİZ
-
-
[sıfat]
Dinî inancı olmayan
- "Bana yollarsın onu, dinsizin hakkından imansız gelir, korkma sen." (Ayşe Kulin)
-
Acımasız
-
[sıfat]
Dinî inancı olmayan
- DİŞEĞİ
-
-
[isim]
Taşları yontmak için kullanılan dişli bir çeşit çekiç
-
[isim]
Taşları yontmak için kullanılan dişli bir çeşit çekiç
- DİLEME
-
-
[isim]
Dilemek işi
-
[isim]
Dilemek işi
- DİŞLİK
-
-
[isim]
Boks vb. oyunlarda oyuncuların dişlerini ve dudaklarını korumak için dişlerine yerleştirdikleri kauçuk koruyucu
-
[isim]
Boks vb. oyunlarda oyuncuların dişlerini ve dudaklarını korumak için dişlerine yerleştirdikleri kauçuk koruyucu
- DİZAYN
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Tasarım
-
[isim]
Tasarım
- DİRSEK
-
-
[isim]
Kol ile ön kol arasındaki eklemin arka yanı
- "Bugünlerde size dirsek çevirmişler, sebebini biliyor musunuz?" (Emine Işınsu)
- "Dirsek çürütüp emek verdiği kitapları, can vermeden can bulunamayacağını ona hiç söylememişti." (Samiha Ayverdi)
-
Giysi kolunda bu organa denk gelen bölüm
- "Dirseği yırtık neftî bir örme ceket giymiş." (Peyami Safa)
-
Boruların doğrultusunu değiştirmekte kullanılan bağlantı parçası
- "Bu iki boruyu bir dirsekle birbirine bağlamalı."
-
Bir direği veya başka bir şeyi sağlamlaştırmak için yanına eğik olarak yerleştirilen ağaç, makas
- "Elini oturduğu koltuğun dirsek yerine vurunca ben kalktım." (Burhan Felek)
-
[isim]
Kol ile ön kol arasındaki eklemin arka yanı
- DİNMEK
-
-
[nsz]
Sona ermek, bitmek, durmak
- "Gözyaşlarım dindi, ferahladım, eski hayatıma kavuştum." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Kar ve yağmurun yağması, rüzgârın esmesi kesilmek veya durmak
- "Dinmiş lodosların uğultusu içinde / İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı." (Orhan Veli Kanık)
-
[nsz]
Sona ermek, bitmek, durmak