Sonunda de olan 7 harfli 28 kelime var. DE ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde de olan kelimeler listesine ya da başında de olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SECCADE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir kişinin üzerinde namaz kılabileceği büyüklükte, halı, kilim, post veya kumaştan yaygı, namazlık
- "Bir zahit gibi seccadesinin üstünde, bir müddet daha şaşkın ve dalgın oturup kalıyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Bir kişinin üzerinde namaz kılabileceği büyüklükte, halı, kilim, post veya kumaştan yaygı, namazlık
- RENCİDE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
İncinmiş, kalbi kırılmış
- "Seni rencide ettiysem özür dilerim, ben sadece bizim hassasiyetimizi anlamanı istedim." (Ahmet Ümit)
- "Bir dostluk havası içinde bile olsa ferdin şahsi hürriyeti ve şahsi vakarı bundan rencide oluyor." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
İncinmiş, kalbi kırılmış
- BEYZADE
-
Kelime Kökeni : Türkçe
-
[isim]
Bey oğlu
- "Ben beyzade, kişizade / Her türlü dertten topyekûn azade." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
Soylu kimse
- "Eşsiz bir beyzadeydi, zamanımızda artık benzeri çıkmıyor." (Atilla İlhan)
-
Özenle büyütülmüş, nazlı kimse
-
[isim]
Bey oğlu
- ŞEHZADE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Padişahların ve oğullarının erkek çocuklarına verilen san
-
[isim]
Padişahların ve oğullarının erkek çocuklarına verilen san
- PERENDE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Havada çark gibi dönerek atılan takla
- "Ali çocuk gibi perendeler atarak otlarla, yamaçlarla sarmaş dolaş oluyordu." (Halikarnas Balıkçısı)
-
[isim]
Havada çark gibi dönerek atılan takla
- MUAHEDE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Antlaşma
- "Osmanlılar 1681 muahedesiyle Moskova hükümdarının Çarlık unvanını ve Kudüs Ortodoks kilisesi üzerindeki himaye hakkını tanımışlardı." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Antlaşma
- GİTGİDE
-
-
[zarf]
Zaman ilerledikçe, giderek, gittikçe, ileride
- "Adem Ağaya gitgide bir çekingenlik geldi." (Falih Rıfkı Atay)
-
[zarf]
Zaman ilerledikçe, giderek, gittikçe, ileride
- YERİNDE
-
-
[sıfat]
İyi, yeterli
- "Binbaşı, uzun boylu, ince yapılı, uzun kır bıyıklı, yaşlı ise de gücü yerinde, her işe eli yatan bir adam." (Memduh Şevket Esendal)
- "Hayatını değiştirme kararımı yerinde bulması beni de memnun etti." (Cahit Uçuk)
-
Zamanı, yeri uygun düşerek, gerektiği biçimde
- "Yerinde konuşmak."
-
[zarf]
Durumunda
- "Sıkılacak ne var, doktor onun babası yerinde." (Memduh Şevket Esendal)
-
[sıfat]
İyi, yeterli
- HANENDE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Şarkıcı
-
[isim]
Şarkıcı
- SİVİLDE
- ...
- FERSUDE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Eskimiş, yıpranmış, aşınmış
-
[sıfat]
Eskimiş, yıpranmış, aşınmış
- İNDİNDE
-
-
[zarf]
Bir kimseye göre
- "Onun indinde varlığın, dirliğin, bir kara mangır kadar dahi hükmü olmadığını bilirlerdi." (Samiha Ayverdi)
-
Yanında
-
[zarf]
Bir kimseye göre
- GÖZÜNDE
-
-
(o kimseye) göre
- "İşkembe ayıklamaktan, bulaşık yıkamaktan göz açamıyordum." (Orhan Kemal)
- "Daha ileride denizin yüzünü birdenbire allak bullak eden akıntıya benzer bir çırpıntı oluyor, bu çırpıntı göz açıp kapayıncaya kadar kesiliyor." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Göz alabildiğine uzanan yeşil tepelerin, ruha ferahlık veren bir munis enginliği vardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Kocakarı yöntemlerine inanmayı göz ardı ettiğini söyleyemezdim." (Ayşe Kulin)
-
(o kimseye) göre
- YAOUNDE
- ...
- NAZENDE
- ...
- ZİLKADE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ay takviminin on birinci ayı
-
[isim]
Ay takviminin on birinci ayı
- SELZEDE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sel felaketine uğramış, selden zarar görmüş kimse
-
[isim]
Sel felaketine uğramış, selden zarar görmüş kimse
- MÜSAADE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İzin, icazet, ruhsat
- "Rica ederim, bize artık müsaade edin!" (Osman Cemal Kaygılı)
-
Elverişli, uygun olma durumu
-
[isim]
İzin, icazet, ruhsat
- İLERİDE
-
-
[zarf]
Gelecekte, gelecek zamanda
- "Beni ileride okuyacak insanlar için yazdığıma inanmışımdır." (Salâh Birsel)
-
Ötede
- "En ileride, denize nazır olduğuna hükmettiği bir adanın önünde durdular." (Refik Halit Karay)
-
[zarf]
Gelecekte, gelecek zamanda
- ALELADE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Her zaman görülen, olağan
- "Bu namaz, alelade bir ibadet değildi." (Ruşen Eşref Ünaydın)
-
Bayağı, sıradan
- "Aslında yılbaşı da her gün gibi alelade bir gündür." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Her zaman görülen, olağan