Başında de olan 6 harfli 81 kelime var. De ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde de olan kelimeler listesine ya da sonu de ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında de bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- DERGAH
- ...
- DELEGE
- 
    Kelime Kökeni : Fransızca - 
                        [isim]
                    
                        Kendisine yetki verilerek bir yere veya birinin katına gönderilen kimse, elçi, murahhas
                    
                    - "Avrupa'da toplanıp, konuşup dağılan milletlerarası konferanslara delege olarak gönderilmiştir." (Halide Edip Adıvar)
 
- 
                    
                        Devlet, parti, sendika vb. kuruluşları toplantılarda temsil eden kimse
                    
                    
- 
                    
                        Bilimsel toplantılara bildiri sunmak üzere katılan kimse, katılımcı
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Kendisine yetki verilerek bir yere veya birinin katına gönderilen kimse, elçi, murahhas
                    
                    
- DEPREM
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Yer kabuğunun derin katmanlarının kırılıp yer değiştirmesi veya yanardağların püskürme durumuna geçmesi yüzünden oluşan sarsıntı, yer sarsıntısı, hareket, zelzele
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Yer kabuğunun derin katmanlarının kırılıp yer değiştirmesi veya yanardağların püskürme durumuna geçmesi yüzünden oluşan sarsıntı, yer sarsıntısı, hareket, zelzele
                    
                    
- DEBBOY
- 
    Kelime Kökeni : Fransızca - 
                        [isim]
                    
                        Depo
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Depo
                    
                    
- DEVELİ
- ...
- DENMEK
- 
    - 
                        [nsz]
                    
                        Ad verilmek
                    
                    - "Kadının köylü kılığına girmiş bir şehir kızı denecek kadar nazlı çehresi, endamı ve duruşu var." (Reşat Nuri Güntekin)
 
- 
                    
                        Söylenmek, sözü edilmek
                    
                    
 
- 
                        [nsz]
                    
                        Ad verilmek
                    
                    
- DERMAN
- 
    Kelime Kökeni : Farsça - 
                        [isim]
                    
                        Güç, takat, mecal
                    
                    - "Çok uzak yerlerden geldim, ayaklarımın dermanı kesildi." (Aka Gündüz)
 
- 
                    
                        İlaç
                    
                    
- 
                    
                        Çıkar yol, çare
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Güç, takat, mecal
                    
                    
- DEHDEH
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Çocuk dilinde at
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Çocuk dilinde at
                    
                    
- DERNEK
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Toplantı, düğün
                    
                    - "Tıpkı bir düğün, dernek, eğlence biter gibi tatlı tatlı oldu." (Osman Cemal Kaygılı)
- "Dernek kurmak için kanunun gösterdiği bilgi ve belgelerin ... yetkili merciye verilmesi yeterlidir." (Anayasa)
 
- 
                    
                        Belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek için kurulan yasal topluluk, cemiyet
                    
                    - "Edebiyat Derneğinde şiir dünyamızın eski, yeni, birçok şöhretleriyle tanıştım." (Yusuf Ziya Ortaç)
 
- 
                    
                        Pazar veya panayır kurulan gün, deri (II)
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Toplantı, düğün
                    
                    
- DERVİŞ
- 
    Kelime Kökeni : Farsça - 
                        [isim]
                    
                        Bir tarikata girmiş, onun yasa ve törelerine bağlı kimse, alperen
                    
                    
- 
                    
                        Yoksulluğu, çilekeşliği benimsemiş kimse
                    
                    
- 
                    
                        Alçak gönüllü ve her şeyi hoş gören kimse
                    
                    
- 
                    
                        Kırlangıç balığının pek küçüğü
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Bir tarikata girmiş, onun yasa ve törelerine bağlı kimse, alperen
                    
                    
- DERTLİ
- 
    - 
                        [sıfat]
                    
                        Derdi olan
                    
                    - "Dertli hâlinden ne bile / Yüreği sağ olan kişi." (Yunus Emre)
 
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Derdi olan
                    
                    
- DEBBAĞ
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        Sepici
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Sepici
                    
                    
- DENKÇİ
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Denk işleri ile uğraşan veya denk yapan kimse
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Denk işleri ile uğraşan veya denk yapan kimse
                    
                    
- DERHAL
- ...
- DEVRAN
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        Dünya
                    
                    - "Ben neyleyim büyükse devran."
 
- 
                    
                        Kader, talih
                    
                    - "Herkesin başına yazılan gelir, devrandır." (Cem Sultan)
 
- 
                    
                        Zaman, çağ
                    
                    - "Ben artık eskisi gibi değilim / Devran değişti." (Behçet Necatigil)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Dünya
                    
                    
- DEKONT
- 
    Kelime Kökeni : Fransızca - 
                        [isim]
                    
                        Hesap belgesi
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Hesap belgesi
                    
                    
- DESTAR
- 
    Kelime Kökeni : Farsça - 
                        [isim]
                    
                        Sarık
                    
                    
- 
                    
                        Örtü
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Sarık
                    
                    
- DERİCİ
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Dericilik yapan kimse
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Dericilik yapan kimse
                    
                    
- DEĞMEK
- 
    - 
                        [-e]
                    
                        Aralık kalmayıncaya kadar birbirine yaklaşmak, dokunmak, temas etmek
                    
                    - "Kapıdan bir an birbirimize değerek girdik." (Yusuf Ziya Ortaç)
 
- 
                    
                        Ulaşmak, erişmek
                    
                    - "Mektup elime değmedi. Yaşı on beşine değince..."
 
- 
                    
                        İstenilen yere düşmek, rast gelmek, isabet etmek
                    
                    - "Kurşun hedefe değdi."
 
 
- 
                        [-e]
                    
                        Aralık kalmayıncaya kadar birbirine yaklaşmak, dokunmak, temas etmek
                    
                    
- DESTUR
- 
    Kelime Kökeni : Farsça - 
                        [isim]
                    
                        İzin, müsaade
                    
                    
- 
                        [ünlem]
                    
                        (destu:r) "Yol verin, savulun, izin verin" anlamlarında kullanılan bir söz
                    
                    
- 
                        [ünlem]
                    
                        Karanlık, ıssız yerlere pis veya atık su dökerken cin çarpmasın diye yüksek sesle söylenen bir söz
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        İzin, müsaade
                    
                    
