Başında de olan 5 harfli 62 kelime var. De ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde de olan kelimeler listesine ya da sonu de ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında de bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- DELGİ
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Matkap
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Matkap
                    
                    
- DEŞME
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Deşmek işi
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Deşmek işi
                    
                    
- DEMEÇ
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Yetkili bir kimsenin bir konuda yayın organlarına yaptığı açıklama, beyanat
                    
                    - "Yan tutmadan davranacağını ve davranılmasını isteyen demecini yaymıştı." (Tarık Buğra)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Yetkili bir kimsenin bir konuda yayın organlarına yaptığı açıklama, beyanat
                    
                    
- DEKAN
- 
    Kelime Kökeni : Almanca - 
                        [isim]
                    
                        Üniversitelerde bir fakültenin yönetiminden sorumlu profesör
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Üniversitelerde bir fakültenin yönetiminden sorumlu profesör
                    
                    
- DESEN
- 
    Kelime Kökeni : Fransızca - 
                        [isim]
                    
                        Tahta, çini, kumaş, kâğıt vb. yüzeylerin üzerine yapılan çizim
                    
                    
- 
                    
                        Tahta, çini, kumaş, kâğıt vb. yüzeylerin üzerinde varlıkları, nesneleri belirli çizgilerle gösterme, tasvir
                    
                    
- 
                    
                        Görsel bir etki yaratmak amacıyla yapılmış çizgi resimlerin hepsi
                    
                    
- 
                    
                        Desen yapma sanatı
                    
                    - "O, desen öğreniyor."
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Tahta, çini, kumaş, kâğıt vb. yüzeylerin üzerine yapılan çizim
                    
                    
- DETAY
- 
    Kelime Kökeni : Fransızca - 
                        [isim]
                    
                        Ayrıntı
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Ayrıntı
                    
                    
- DEVRE
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        Dönem
                    
                    - "Bu kadar uzun bir bekleyiş devresi, tatsız ara veriş yeter." (Aka Gündüz)
- "Devlet Bakanı borçların eritileceğini, dış borçlanma için bankaların ve özel sektörün devreye alınacağını kaydetti."
 
- 
                    
                        Çevrim
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Dönem
                    
                    
- DEĞİM
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Bir kimsenin, kendisine iş verilmeye hak kazandıran durumu, liyakat
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Bir kimsenin, kendisine iş verilmeye hak kazandıran durumu, liyakat
                    
                    
- DERYA
- 
    Kelime Kökeni : Farsça - 
                        [isim]
                    
                        Deniz
                    
                    
- 
                    
                        Bilgili kimse
                    
                    
- 
                    
                        Bir şeyin bol olduğu yer
                    
                    - "Kasaba baştan başa bir çamur deryası hâlini alır." (Sait Faik Abasıyanık)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Deniz
                    
                    
- DEŞİK
- 
    - 
                        [sıfat]
                    
                        Deşilmiş olan
                    
                    
- 
                        [isim]
                    
                        Deşilmiş yer
                    
                    
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Deşilmiş olan
                    
                    
- DENYO
- 
    - 
                        [sıfat]
                    
                        Dengesiz, delibozuk
                    
                    
- 
                    
                        Sersem, budala
                    
                    
- 
                        [isim]
                    
                        Emanet, rehin, tutu
                    
                    
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Dengesiz, delibozuk
                    
                    
- DEĞEÇ
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Değişik elektrik çevrimi veya araçları arasında bağlantı kurmaya yarayan ve bir elektromıknatısla uzaktan kumanda edilen çevrim kesici
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Değişik elektrik çevrimi veya araçları arasında bağlantı kurmaya yarayan ve bir elektromıknatısla uzaktan kumanda edilen çevrim kesici
                    
                    
- DEVCE
- 
    - 
                        [sıfat]
                    
                        Dev gibi
                    
                    - "O, kendini birdenbire devce bir kuvvetin sardığını hissetti." (Cahit Uçuk)
 
- 
                        [zarf]
                    
                        Deve benzer bir biçimde
                    
                    
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Dev gibi
                    
                    
- DERBİ
- 
    Kelime Kökeni : İngilizce - 
                        [isim]
                    
                        Aynı şehrin takımları arasında oynanan oyun
                    
                    
- 
                    
                        Büyük takımlar arasında oynanan oyun
                    
                    
- 
                    
                        Yılda bir kez yapılan, üç yaşına gelmiş atların katıldığı yarış
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Aynı şehrin takımları arasında oynanan oyun
                    
                    
- DEKOR
- 
    Kelime Kökeni : Fransızca - 
                        [isim]
                    
                        Tiyatro, sinema ve televizyonda sahneye konulan eserin yazıldığı yerin ve geçtiği çağın özelliklerini belirleyen perde, aksesuar vb. ögelerin bütünü
                    
                    - "Kampta kurduğumuz sahneyi, yaptığımız dekorları, oynadığımız oyunları anlatıyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
 
- 
                    
                        Bir yere süsleme amacıyla verilen düzen
                    
                    
- 
                    
                        Görünüş, manzara
                    
                    - "Münzevi çiftliğin dekorundan hazzetti." (Refik Halit Karay)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Tiyatro, sinema ve televizyonda sahneye konulan eserin yazıldığı yerin ve geçtiği çağın özelliklerini belirleyen perde, aksesuar vb. ögelerin bütünü
                    
                    
- DELHİ
- ...
- DEYİM
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Genellikle gerçek anlamından az çok ayrı, ilgi çekici bir anlam taşıyan kalıplaşmış söz öbeği, tabir
                    
                    - "Bence ziyan olmuş, eski deyimi ile heder olmuş bir değerdir." (Haldun Taner)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Genellikle gerçek anlamından az çok ayrı, ilgi çekici bir anlam taşıyan kalıplaşmış söz öbeği, tabir
                    
                    
- DEYİŞ
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Deme, söyleme işi
                    
                    - "Peki deyişleri de akılları yattığı için değil, korkuları ağır bastığı için oldu." (Tarık Buğra)
 
- 
                    
                        Söyleme biçimi, anlatım biçimi, üslup
                    
                    
- 
                    
                        Bir kimsenin bir konuyla ilgili anlattıkları, ifade
                    
                    
- 
                    
                        Halk şiiri, halk türküsü
                    
                    - "Karacaoğlan'ı okudukça deyişin önemini daha iyi anlarız." (Nurullah ataç)
 
- 
                    
                        Semahla birlikte yalnızca bağlama eşliğinde ağır tempoda söylenen bir tür beste
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Deme, söyleme işi
                    
                    
- DENİZ
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Yer kabuğunun çukur bölümlerini kaplayan, birbiriyle bağlantılı, tuzlu su kütlesi
                    
                    - "Biz tayfaları da deniz tuttu ama geminin doktoru bir defacık olsun, görünmedi." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Denizdeki balığın karada komisyonculuğunu yapıyorlardı." (Ercüment Ekrem Talu)
- "Denize açıldıktan beş on gün sonra iki ciddi fırtına ile karşılaştım." (Halikarnas Balıkçısı)
 
- 
                    
                        Bu su kütlesinin belirli bir parçası
                    
                    - "Marmara Denizi. Karadeniz."
 
- 
                    
                        Aydaki düzlükler
                    
                    
- 
                    
                        Geniş alan
                    
                    
- 
                    
                        Çokluk, yoğunluk
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Yer kabuğunun çukur bölümlerini kaplayan, birbiriyle bağlantılı, tuzlu su kütlesi
                    
                    
- DERİN
- 
    - 
                        [sıfat]
                    
                        Dibi yüzeyinden veya ağzından uzak olan
                    
                    - "Genç kız onun kırık dişli ağzının içindeki derin karanlığa bakıyor." (Ömer Seyfettin)
 
- 
                    
                        Yüzeyden içeri inen
                    
                    
- 
                    
                        Kendi türünde çok gelişmiş, en ileri durumda olan
                    
                    - "Derin bir bilgin."
 
- 
                    
                        Yoğun
                    
                    - "Bu büyük köşkü derin bir sessizlik kapladı." (Memduh Şevket Esendal)
 
- 
                    
                        Uzun süren
                    
                    - "Bir iki derin nefesten sonra teneffüsünün ritmi düzeldi." (Peyami Safa)
 
- 
                    
                        Ayrıntıya önem verilerek hazırlanan
                    
                    - "Üzerindeki tesirleri ölçmek için derin tetkikler yapmak lazımdır." (Falih Rıfkı Atay)
 
- 
                    
                        İçten gelen
                    
                    - "Derin saygılar. Derin bir sevgi."
 
- 
                    
                        Uyanılması güç, ağır (uyku)
                    
                    
- 
                        [isim]
                    
                        Dip
                    
                    - "Körfezdeki dalgın suya bir bak göreceksin / Geçmiş gecelerden biri durmakta derinde." (Yahya Kemal Beyatlı)
 
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Dibi yüzeyinden veya ağzından uzak olan
                    
                    
