Başında de olan 4 harfli 25 kelime var. De ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde de olan kelimeler listesine ya da sonu de ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında de bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- DERT
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Üzüntü
- "Gündüz ya bir yere sokulup uyur ya sessiz sedasız sokaklarda dolaşır. Fakat akşam oldu mu derdi teper." (Halide Edip Adıvar)
- "Elimden çeker alır, kime dert anlatırım o zaman?" (Aka Gündüz)
- "Artık açıkça mahallenin başına dert olmaya başlamış." (Yaşar Nabi Nayır)
- "Nereden buraya gelmiş, âlemin başına dert kesilmişti." (Refik Halit Karay)
-
Hastalık
- "Hastayım derdime verem diyorlar." (Faruk Nafiz Çamlıbel)
- "Benim derdim başımdan aşkın, bir de onunla uğraşamam şimdi." (Ahmet Ümit)
-
Ağrı
-
Sorun, kaygı
- "Ne var ki dert evin satılması ile bitmeyecekti." (Tarık Buğra)
-
Ur
- "Boynunda dert çıkmış."
-
[isim]
Üzüntü
- DEPO
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Korunmak, saklanmak veya gerektiğinde kullanılmak için bir şeyin konulduğu yer, ardiye
- "Eşya deposu. Su deposu."
-
Bir malın toptan satıldığı ve çokça bulunduğu yer
- "Ben depoya güzel bir portatif eczane ısmarlayacağım." (Mahmut Yesari)
-
Ordu mallarının saklandığı, bakımlarının yapıldığı yer, debboy
-
[isim]
Korunmak, saklanmak veya gerektiğinde kullanılmak için bir şeyin konulduğu yer, ardiye
- DEST
- ...
- DEBİ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir akarsuyun herhangi bir kesiminden saniyede geçen suyun hacmi, akım
-
[isim]
Bir akarsuyun herhangi bir kesiminden saniyede geçen suyun hacmi, akım
- DERÇ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Alma, toplama
-
Kaydetme
-
[isim]
Alma, toplama
- DEDE
-
-
[isim]
Torunu olan erkek, büyük baba, büyük peder
- "Dedenin kabri yanında bir çukur kazılmış." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Büyük babadan başlayarak geriye doğru atalardan her biri
-
Mevlevi tarikatında çile doldurmuş olan dervişlere verilen unvan
-
[ünlem]
Yaşlı erkeklere söylenen bir seslenme sözü
-
[isim]
Torunu olan erkek, büyük baba, büyük peder
- DEVA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İlaç, çare
- "Deva bulmaz bir can kaygısına düşer." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
İlaç, çare
- DEFİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Taraflardan birinin kendisine açılan davada borçtan kurtulmak için başvurduğu her türlü yol
-
[isim]
Taraflardan birinin kendisine açılan davada borçtan kurtulmak için başvurduğu her türlü yol
- DEFO
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kusur, özür, bozukluk
-
[isim]
Kusur, özür, bozukluk
- DERK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Anlama, kavrama
-
[isim]
Anlama, kavrama
- DERE
-
-
[isim]
Genellikle yazın kuruyan küçük akarsu
-
Bu akarsuyun yatağı
-
İki dağ arasındaki uzun çukur
-
Damlarda yağmur sularını toplayarak oluğa veren çinko veya kiremit yol
-
[isim]
Genellikle yazın kuruyan küçük akarsu
- DEFA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kez, kere
- "İlk defa bu fikir, bir fikir olmaktan çıktı." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Kez, kere
- DESİ
- ...
- DEHA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İnsan zekâsının, insan kişiliğinin erişebileceği en yüksek düzey, dâhilik
- "Hepimiz Mustafa Kemal'in askerlik dehasına inanırdık." (Falih Rıfkı Atay)
-
Dâhi
- "Dehalar muvaffak olmak için zamanlarını ve şartlarını unutamazlar." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
İnsan zekâsının, insan kişiliğinin erişebileceği en yüksek düzey, dâhilik
- DERİ
-
-
[isim]
İnsan ve hayvan vücudunu kaplayan tüy, kıl veya pulla kaplı tabaka, cilt, ten
- "Bütün kemikleri, ince bir deri altında birer birer sayılıyordu." (Peyami Safa)
- "Bu efendi, derisi kemiklerine yapışmış, gözleri çukura kaçmış, hastaneye yatırılacak kılığa girmişti." (Memduh Şevket Esendal)
-
[sıfat]
Bu tabakadan yapılmış
- "Üstünde yine o siyah deri pardösüsü, kolunda siyah deri çantası." (Necati Cumalı)
-
İşlenerek kullanılır duruma getirilmiş hayvan postu
- "Tefecilerin eline düşerse derisini yüzerler."
-
Soyulmadan yenen yemişlerin ince kabuğu veya soyulan yemişlerde kabuk altındaki zar
-
[isim]
İnsan ve hayvan vücudunu kaplayan tüy, kıl veya pulla kaplı tabaka, cilt, ten
- DELİ
-
-
[sıfat]
Aklını yitirmiş olan, akli dengesi bozulmuş olan, mecnun
- "İki genç, deli gibi birbirlerini seviyorlardı." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Deli oluyordu çocuklara, onlarsız edemiyordu."
- "Teğmenin, teyzem dediği, altmışlık, altmış beşlik, suratı hâlâ düzgünlü, kirpikleri hâlâ sürmeli, deli saraylı gibi bir kadıncağızmış." (Haldun Taner)
- "Kitap delisi. Oyun delisi. Sinema delisi."
-
Coşkun, azgın (hayvan, duygu vb.)
- "Bu deli öfkeyi kime veya nelere, bir namlu gibi çevireceğini bilemiyordu." (Tarık Buğra)
- "En bildiği derste bile kopya çeker, çekmezse hasta olur, deliye döner." (Haldun Taner)
-
Davranışları aşırı ve taşkın olan (kimse), çılgın
- "Ben delinin biriyim, ateşe girerim." (Falih Rıfkı Atay)
- "Patronun deliye döndüğünden habersizce geldi, elindeki şemsiyeye yapıştı." (Rıfat Ilgaz)
-
[sıfat]
Aklını yitirmiş olan, akli dengesi bozulmuş olan, mecnun
- DELK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ovma, ovuşturma
-
Sürtünme
-
[isim]
Ovma, ovuşturma
- DEMO
-
-
[isim]
Gösteri
-
[isim]
Gösteri
- DENİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Alçak, kötü, kişiliksiz (kimse)
-
[sıfat]
Alçak, kötü, kişiliksiz (kimse)
- DERZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Duvar taşlarının veya tuğlalarının harçla doldurulup üzerinden mala çekilerek düzeltilen aralığı
-
[isim]
Duvar taşlarının veya tuğlalarının harçla doldurulup üzerinden mala çekilerek düzeltilen aralığı