Başında d olan 6 harfli 316 kelime var. D harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde d harfi olan kelimeler listesine ya da sonu d harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında d bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- DEMKEŞ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Dem çeken, güzel ses çıkaran (güvercin)
-
[sıfat]
Dem çeken, güzel ses çıkaran (güvercin)
- DÜRTÜŞ
-
-
[isim]
Dürtme işi veya biçimi
-
[isim]
Dürtme işi veya biçimi
- DEŞARJ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Boşalma
-
Rahatlama
-
[isim]
Boşalma
- DİVANE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Deli, kaçık, budala
-
Bir şeye çok düşkün olan
-
[sıfat]
Deli, kaçık, budala
- DÖRDER
-
-
[sıfat]
Dört sayısının üleştirme sayı sıfatı, her birine dört, her defasında dördü bir arada olan
-
[sıfat]
Dört sayısının üleştirme sayı sıfatı, her birine dört, her defasında dördü bir arada olan
- DÜSTUR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Genel kural
-
Yasaları içine alan kitap
-
[isim]
Genel kural
- DUŞSUZ
- ...
- DALMAK
-
-
[-e]
Suyun içine bütün vücuduyla ve hızla girmek
- "Oğlanlar denize dalıp tekneyi sağdan soldan, arkadan önden itmeyi denediler." (Haldun Taner)
- "İlk geldiğimizde hava değiştirmekten olmalı, dalıp gidiyorduk." (Falih Rıfkı Atay)
-
[nsz]
Bir yerin içine girmek
- "İkisi uçar gibi kapısında koca bir telefon çanı asılı dükkândan içeri daldılar." (Haldun Taner)
- "Biz bir dalıp çıkacağız."
-
[nsz]
Kendini bilmez duruma gelmek, kendinden geçmek
- "Çocuk ateşi çıkınca daldı."
- "Nerede bulunduğu belli olmaz, her yere dalıp çıkar."
-
[nsz]
Uyumak
- "O serinlik içinde Tevfik dalmış. Uyandığı vakit güneş çoktan doğmuştu." (Memduh Şevket Esendal)
-
Başka bir şeyle uğraşamayacak veya başka bir şeyi düşünemeyecek biçimde kendini bir şeye kaptırmak
- "Yemek hazır, kitaba çok dalmışsınız, buyurunuz." (Peyami Safa)
-
Güreşte rakibinin belden aşağı bir yerini aniden tutmak
-
[-e]
Suyun içine bütün vücuduyla ve hızla girmek
- DONAMA
-
-
[isim]
Süsleme, tezyin
-
[isim]
Süsleme, tezyin
- DESİSE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Aldatma, oyun, düzen, hile, entrika
-
[isim]
Aldatma, oyun, düzen, hile, entrika
- DEVECİ
-
-
[isim]
Deve sahibi, deve kiralayan kimse
-
Deve kervanını güden kimse
-
Çok sert ve kaba oynayan kimse
-
[isim]
Deve sahibi, deve kiralayan kimse
- DİRHEM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Okkanın dört yüzde birine eşit olan, 3,207 g'lık eski bir ağırlık ölçüsü
- "Üstadı, profesörle taban tabana zıt yaradılışlı bir insandı yani dirhemle lakırtı söylüyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Bir tür gümüş para
-
[isim]
Okkanın dört yüzde birine eşit olan, 3,207 g'lık eski bir ağırlık ölçüsü
- DİLBER
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Alımlı, güzel (kadın)
- "Ala gözlü nazlı dilber / Koma beni el yerine." (Karacaoğlan)
-
[sıfat]
Alımlı, güzel (kadın)
- DİLMEK
-
-
[-i]
Bir bütünü ince ve yassı parçalara ayırarak kesmek
- "Şimdi bu elemanları ince ince dileceğim." (Aka Gündüz)
-
Yarmak
-
[-i]
Bir bütünü ince ve yassı parçalara ayırarak kesmek
- DRENAJ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Toprakta bitkilerin yetişmesine zararlı olan fazla suların akıtılması, akaçlama
-
Yarada biriken sıvıyı akaçla boşaltma
-
[isim]
Toprakta bitkilerin yetişmesine zararlı olan fazla suların akıtılması, akaçlama
- DÜŞMAN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Birinin kötülüğünü isteyen, ondan nefret eden, ona zarar vermeye çalışan kimse, yağı, hasım, dost karşıtı
- "Ben ki dans salonlarına, barlara düşman bir adamımdır." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Hele ihtiyarlıkta yatağa düşmek, düşman başına." (Atilla İlhan)
- "Şu dakika yalnız bu memleketin değil, bütün insanlığın düşmanı kesilmişti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Birbirleriyle savaşan devletler ve bu devletlerin asker, sivil bütün uyrukları
- "Her sokak düşmanlarla doluyken o, sevinçli sevinçli şarkı söylüyor." (Aka Gündüz)
-
Aralarında birbirleriyle çatışmaya varacak ölçüde anlaşmazlık olan taraflar
- "Dostumuza güvenmeyelim de düşmanımıza mı güvenelim?" (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
[sıfat]
Bir şeyin yaşamasına, barınmasına engel olan (güç, tutum vb.)
-
Bir şeyi büyük ölçüde kullanıp tüketen kimse
- "Ekmek düşmanı."
-
Bazı şeylerden nefret eden, tiksinen kimse
- "İçki düşmanı."
-
[isim]
Birinin kötülüğünü isteyen, ondan nefret eden, ona zarar vermeye çalışan kimse, yağı, hasım, dost karşıtı
- DÖNGEL
-
-
[isim]
Muşmula
-
[isim]
Muşmula
- DİŞSİZ
-
-
[sıfat]
Dişi olmayan
-
[sıfat]
Dişi olmayan
- DİZLİK
-
-
[isim]
Korumak amacıyla dize geçirilen şey
-
Dize kadar uzanan konçlu çorap
-
İç donu
-
Şalvar
-
İş önlüğü
-
[isim]
Korumak amacıyla dize geçirilen şey
- DERGAH
- ...