Başında d olan 6 harfli 316 kelime var. D harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde d harfi olan kelimeler listesine ya da sonu d harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.

Karmaşık harflerden başında d bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

DAVACI

  1. [isim] Dava eden kimse, savlayıcı, müddei
    • "Davacı yerinde kimseler yok." (Sait Faik Abasıyanık)

DUAHAN

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Dua okuyucu

DÜLDÜL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Mekanik olarak çalışan oyuncak çocuk arabası
  2. At
    • "Şu bizim düldüle bir saman vesikası lütfetseniz keyfime payan olmayacak." (Peyami Safa)
  3. Eski otomobil
  4. Modası geçmiş araç

DÜMBÜK

  1. [isim] Pezevenk

DÜŞKÜN

  1. [sıfat] Bir şeye kendini aşırı vermiş olan, çok bağlı, meraklı, tutkun
    • "Onlar kadar birbirine düşkün, birbirine uymuş bir çift daha ömrümde görmedim desem yeri vardır." (Halide Edip Adıvar)
    • "Şiire milletçe düşkün oluşumuzun sebeplerini araştırırken kafiye merakımıza takıldım." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
    • "Sigara düşkünü."
  2. Geçim sıkıntısına düşmüş
    • "Eski arkadaşının düşkün bulunduğu hâlinden anlaşılıyordu." (Refik Halit Karay)
  3. Yoksulluk sebebiyle mutluluk ve refahını yitirmiş
    • "Zavallı, arabasını satmış, düşkün bir hâldeydi." (Yahya Kemal Beyatlı)
  4. Yaşlılık, hastalık vb. sebeplerle çalışma gücünü yitirmiş
  5. Değer ve onurunu yitirmiş
    • "Düşkün kadın."

DİREKT

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [sıfat] Dolaysız, aracısız
    • "İki devlet arasında direkt ilişki yok."
  2. [zarf] Doğru olarak, hiçbir yerde durmadan, duraksız, doğruca
    • "Bu otobüs direkt İstanbul'a gider."
  3. [zarf] Doğrudan, doğrudan doğruya
    • "Sınıfını direkt geçen öğrenci."

DIZDIZ
...
DEALER
...
DÖKMEK

  1. [-i] Sıvı veya tane durumunda olan şeyleri bulundukları kaptan başka bir yere boşaltmak
    • "İhtiyar karısı pırıl pırıl kalaylı maşrapa ile ona su dökecek." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Belli bir yere boşaltmak
    • "Sigara tablasını dökmek."
  3. Akıtmak, düşürmek
    • "Annem bunu sezdiği gün, babamın arkasından döktüğü yaşları unutacak kadar bedbaht olur." (Yusuf Ziya Ortaç)
  4. [-e] Saçmak, serpmek
    • "Tavuklara yem döktü."
  5. Salmak, bırakmak
  6. Üstünde bulunan bir şeyi düşürmek
    • "Yapraklarını dökmüş iki söğüt ağacı..." (Sait Faik Abasıyanık)
  7. Teninde kızamık, kızıl, suçiçeği hastalıklarında olduğu gibi kırmızı lekeler çıkmak
  8. Maden, mum eriyiği veya çimento, alçı vb.ni kalıba akıtarak biçim vermek, döküm yapmak
    • "Heykel ilkin çamurdan yapılıyor, sonra kalıbını çıkarıp tunçtan dökecekler." (Haldun Taner)
  9. Sulu hamuru kızgın yağ veya tepsinin içine akıtarak pişirmek
    • "Lokma dökmek. Kadayıf dökmek."
  10. Bir yere çokça bir şey yığmak, taşımak
    • "Sınıra asker dökmek."
  11. [nsz] Çok söylemek
    • "Dil dökmek."
  12. Bir şeyi yok etmek için atmak
    • "Satılmayan hamsileri denize döktüler."
  13. [-e] Bir işte veya bir konuyu ele alış biçiminde değişiklik yapmak
    • "Şimdi maşallah açılmaya başladım diye söylenirsin, işi ahbaplığa dökersin, olur gider." (Reşat Nuri Güntekin)
  14. Yakmak, tutuşturmak
    • "Sabah ve akşam kahvaltıları için mangal döktürürdü. Mangal yakmak denmezdi. Mangalı dök, tutuştur denirdi." (Nezih Neyzi)
  15. Kullanmak, harcamak, sarf etmek
    • "Dimağ ve beden cevherlerini döken çocukları hesaplı bir kalori ile beslemek lazımdı." (Cahit Uçuk)
  16. Çok sayıda öğrenciyi sınavda veya bir üst sınıfa geçirmede başarısız saymak
    • "Sınıfın yarısını döktüler."
  17. [nsz] Bol bol vermek, ödemek, sarf etmek
    • "Para dökmek."
  18. Açığa vurmak, söylemek, ortaya koymak
    • "Acaba biraz anlatsan, derdini döksen olmaz mı?"

DUETTO

Kelime Kökeni : İtalyanca

  1. [isim] Bir kadın ve bir erkek sesin sözleri dönüşümlü olarak okudukları hafif müzik parçası

DUTLUK

  1. [isim] Dut ağaçlarının çok olduğu yer, dut bahçesi

DİŞÇİK

  1. [isim] Çok küçük diş

DONMAK

  1. [nsz] Sıvı, soğuğun etkisiyle katı duruma gelmek, buz tutmak
  2. Yaşamını yitirmek, soğuktan ölmek
    • "Donmak üzere olan insanların tatlılığını içimde duymaya başladım." (Sait Faik Abasıyanık)
  3. Çok üşümek
  4. Bitki soğuktan zarar görmek, yararlanılmaz duruma gelmek
  5. Kimyasal bir etki ile katılaşmak
    • "Çimento ve alçı çabuk donar."
  6. Eriyik durumda bulunan bir metal katı duruma geçmek
  7. Beklenmedik bir durum karşısında birden hareketsiz kalmak
    • "Salonun içinde kimse kımıldayamadı. Hepsi olduğu yerde dondu. Taş kesildi." (Ömer Seyfettin)
  8. Gelişmemek, yeniliklere açık olmamak
    • "Bütün kafaların donmuş, taşlaşmış olmasını istiyorlar." (Çetin Altan)

DÜŞMAN

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Birinin kötülüğünü isteyen, ondan nefret eden, ona zarar vermeye çalışan kimse, yağı, hasım, dost karşıtı
    • "Ben ki dans salonlarına, barlara düşman bir adamımdır." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Hele ihtiyarlıkta yatağa düşmek, düşman başına." (Atilla İlhan)
    • "Şu dakika yalnız bu memleketin değil, bütün insanlığın düşmanı kesilmişti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. Birbirleriyle savaşan devletler ve bu devletlerin asker, sivil bütün uyrukları
    • "Her sokak düşmanlarla doluyken o, sevinçli sevinçli şarkı söylüyor." (Aka Gündüz)
  3. Aralarında birbirleriyle çatışmaya varacak ölçüde anlaşmazlık olan taraflar
    • "Dostumuza güvenmeyelim de düşmanımıza mı güvenelim?" (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
  4. [sıfat] Bir şeyin yaşamasına, barınmasına engel olan (güç, tutum vb.)
  5. Bir şeyi büyük ölçüde kullanıp tüketen kimse
    • "Ekmek düşmanı."
  6. Bazı şeylerden nefret eden, tiksinen kimse
    • "İçki düşmanı."

DERTLİ

  1. [sıfat] Derdi olan
    • "Dertli hâlinden ne bile / Yüreği sağ olan kişi." (Yunus Emre)

DİLSEL

  1. [sıfat] Dille ilgili

DİNSİZ

  1. [sıfat] Dinî inancı olmayan
    • "Bana yollarsın onu, dinsizin hakkından imansız gelir, korkma sen." (Ayşe Kulin)
  2. Acımasız

DOKSAN

  1. [isim] Seksen dokuzdan sonra gelen sayının adı
  2. Bu sayıyı gösteren 90, XC rakamlarının adı
  3. [sıfat] Dokuz kere on, seksen dokuzdan bir artık

DONAMA

  1. [isim] Süsleme, tezyin

DRAHMİ

Kelime Kökeni : Yunanca

  1. [isim] Yunan para birimi

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü