Başında d olan 5 harfli 318 kelime var. D harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde d harfi olan kelimeler listesine ya da sonu d harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.

Karmaşık harflerden başında d bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

DİŞLİ

  1. [sıfat] Dişleri olan
  2. [isim] Dişleri olan çark
  3. [isim] Kaya balığı
  4. [isim] Ayakkabıcıların sayayı kalıba çekmek için kullandıkları kerpeten gibi bir araç
  5. Sözünü geçiren, istediğini yaptırabilen güçlü (kimse)
    • "Tekel Bakanı gibi dişli, partinin ön sıralarında yeri olan bir bakanın kendi söyleyeceklerini önemsemeyeceğini bilirler." (Necati Cumalı)

DİZME

  1. [isim] Dizmek işi

DOLAR

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Amerika Birleşik Devletleri, Kanada vb. devletlerin para birimi

DÜŞEŞ

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Oyunda, atılan zarlardan ikisinin de altı benekli olan yanlarının üste gelmesi
    • "Terlikçi İhsan, üst üste iki düşeş atmakla marsı sağlamış gibiydi." (Haldun Taner)
  2. Umulmayan iyi bir rastlama
    • "Sizin buraya uğramanız bir düşeş oldu."

DALAK

  1. [isim] Midenin arkasında, diyaframın altında, sol böbreğin üstünde, yassı, uzunca, akyuvar üreten ve yıpranmış alyuvarları toplayan, damarlı, gevşek bir dokudan oluşmuş organ
  2. Omurgalı hayvanlarda lenf bezine benzeyen ve kan damarları çok olan bir organ
  3. Tekerlek biçimindeki kaşar peyniri
  4. Bal peteği

DOĞMA

  1. [isim] Doğmak durumu
  2. Dünyaya gelme
    • "Fatma'dan doğma."
  3. [sıfat] Doğmuş
    • "Vücut, sıtma nöbeti gibi sıcakla soğuğun karışmasından doğma garip ürpertilerle titriyordu." (Reşat Nuri Güntekin)

DÜZCE

  1. [sıfat] Oldukça düz
    • "Düzce bir arazi."

DEĞME

  1. [isim] Değmek işi, temas

DİLME

  1. [isim] Dilmek işi
  2. Dört köşe kesilmiş ağaç

DİREK

  1. [isim] Ağaçtan veya demirden yapılan uzun ve kalın destek
    • "Kayıkçı yelkeni açmak için ilkin direği yerine oturtmalıdır." (Salâh Birsel)
  2. Sütun

DOYUŞ

  1. [isim] Doyma işi veya biçimi

DEFOL

  1. "savuş git, uzaklaş" anlamında bir söz
    • "Bir gece oyuncular dükkânı, tezgâhı toplayıp kasabadan defoldular." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Haydi defol, şimdi evimden çık!" (Ömer Seyfettin)

DÜŞKÜ

  1. [isim] Uğraşı

DUYGU

  1. [isim] Duyularla algılama, his
    • "Bitkilerde duygu var mı?"
    • "Bu çeşit mülahazalar bizde ancak bir isyan duygusu uyandırabilirdi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. Belirli nesne, olay veya bireylerin insanın iç dünyasında uyandırdığı izlenim
    • "Bu laflarda gerçek payı ne kadar çoksa duygu payı da ondan az değildir." (Burhan Felek)
  3. Önsezi
    • "Yolunuzu değiştirmeniz lazım geldiğini de sezecek kadar bir duygum vardır." (Aka Gündüz)
  4. Nesneleri veya olayları ahlaki ve estetik yönden değerlendirme yeteneği
  5. Kendine özgü bir ruhsal hareket ve hareketlilik
    • "Bütün bu hatıraların yerini bir tek duygu, fena bir duygu, fenayım, fena oluyorum, çok fenayım duygusu kapladı." (Peyami Safa)

DENLİ

  1. [edat] "Kadar" anlamında üstünlük derecesini belirten bir söz
    • "Ne denli uğraşsanız boştur, nesir yazarının da şair kadar saygıya layık olduğuna kimseyi inandıramazsınız." (Nurullah ataç)

DAİRE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir yapının konut olarak kullanılan bölümlerinden her biri, kat
    • "Bu koskoca binanın, pasajın arka tarafında bir kısım daireleri ayrıca kiraya verilmiş." (Halit Fahri Ozansoy)
  2. Belirli devlet işlerini çevirmekle görevli kuruluşlardan her biri
    • "Eskiden hem bir dairede beraber bulunmuşlar hem de silah arkadaşlığı etmişlerdi." (Refik Halit Karay)
  3. Bu kuruluşların içinde çalıştıkları yapı
  4. Bir yapı veya gemide belli bir işe ayrılmış bölüm
    • "Yemeği, selamlık dairesinin üst katındaki yemek salonunda yediler." (Memduh Şevket Esendal)
  5. Soyut kavramlarda belli sınır, ölçü
    • "Mantık dairesinde konuşmak."
  6. Bir çemberin içinde kalan düzlem parçası
  7. Saz takımında usul vurmaya yarayan tef

DERBİ

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] Aynı şehrin takımları arasında oynanan oyun
  2. Büyük takımlar arasında oynanan oyun
  3. Yılda bir kez yapılan, üç yaşına gelmiş atların katıldığı yarış

DİZGİ

  1. [isim] Basım için harfleri, kelimeleri, satırları, sayfalar oluşturacak biçimde düzenleme, tertip

DASİT

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Kuvarslı diyorit birleşiminde olan bir sızıntı kütlesi

DOĞRU

  1. [sıfat] Bir ucundan öbür ucuna kadar yönü değişmeyen, eğri ve çarpık karşıtı
    • "Onun yaptıklarını doğru buluyor musunuz?"
    • "Çocuğun dediği doğru çıktı. Ana kız otelden gittiler." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Doğru doğru dosdoğru, bu işi yapan odur."
  2. Gerçek, yalan olmayan
    • "Doğru haber."
  3. Akla, mantığa, gerçeğe veya kurala uygun
    • "Bunları sana şimdiden söylemek daha doğrudur." (Aka Gündüz)
  4. [isim] Gerçek, hakikat
    • "Söyleyin doğrusunu, siz insanoğlunun ahlaklı olabileceğine inanmıyorsunuz." (Nurullah ataç)
  5. [isim] İki nokta arasındaki en kısa çizgi
    • "İki noktadan yalnız bir doğru geçebilir."
  6. [zarf] Yanlışsız, eksiksiz bir biçimde
    • "Çocuk doğru okudu."
  7. [zarf] Hiçbir yöne sapmadan, dosdoğru, doğruca
  8. [zarf] Yakın, yakınlarında
    • "Şafağa doğru otomobil sesi duyuldu." (Falih Rıfkı Atay)
  9. [edat] Karşı yönünce
    • "Yüzü sapsarı bir kadın iskeleye doğru yürüdü." (Sait Faik Abasıyanık)
  10. Yasa, yöntem ve ahlaka bağlı, dürüst, namuslu

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü