Başında d olan 5 harfli 318 kelime var. D harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde d harfi olan kelimeler listesine ya da sonu d harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında d bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- DANIŞ
-
-
[isim]
Önemli bir konuda birkaç kişinin bir arada konuşması, müşavere
-
[isim]
Önemli bir konuda birkaç kişinin bir arada konuşması, müşavere
- DARAŞ
-
-
[sıfat]
Dar, kasvetli (yer)
- "O oda hem daraş hem nezaretsiz hem de lodosa karşı..." (Sermet Muhtar Alus)
-
[sıfat]
Dar, kasvetli (yer)
- DEKAN
-
Kelime Kökeni : Almanca
-
[isim]
Üniversitelerde bir fakültenin yönetiminden sorumlu profesör
-
[isim]
Üniversitelerde bir fakültenin yönetiminden sorumlu profesör
- DEĞİM
-
-
[isim]
Bir kimsenin, kendisine iş verilmeye hak kazandıran durumu, liyakat
-
[isim]
Bir kimsenin, kendisine iş verilmeye hak kazandıran durumu, liyakat
- DÜĞME
-
-
[isim]
Giyecek, yorgan vb.nin bazı yerlerine ilikleyici veya süs olarak dikilen kemik, metal, sedef gibi sert maddelerden yapılmış küçük tutturma aracı
- "Sımsıkı bağlanmış bir örme kese çıkarıyor, birer birer düğmelerini çözüyor." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Çevrilmek veya üzerine basılmak yoluyla bir elektrik akımını açan, kapayan, herhangi bir makineyi işleten veya durduran parça
- "Radyonun düğmesi."
-
Üst deri altındaki kıkırdak ve yağdan oluşmuş düğme biçimindeki çıkıntı
- "Kalkan balığının düğmeleri."
-
[isim]
Giyecek, yorgan vb.nin bazı yerlerine ilikleyici veya süs olarak dikilen kemik, metal, sedef gibi sert maddelerden yapılmış küçük tutturma aracı
- DÜRTÜ
-
-
[isim]
Bedensel veya ruhsal dengenin değişmesi sonucu ortaya çıkan ve canlıyı türlü tepkilere sürükleyebilen içten gelen gerilim
- "Sevgi bir dürtüdür."
-
[isim]
Bedensel veya ruhsal dengenin değişmesi sonucu ortaya çıkan ve canlıyı türlü tepkilere sürükleyebilen içten gelen gerilim
- DÜRZÜ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[ünlem]
Ağır hakaret ve küfür sözü
-
[ünlem]
Ağır hakaret ve küfür sözü
- DEMİR
-
-
[isim]
Atom numarası 26, atom ağırlığı 55,847, yoğunluğu 7,8 olan, 1510 °C'de eriyen, mavimtırak esmer renkte, özellikle çelik, döküm ve alaşımlar durumunda sanayide kullanılmaya en elverişli element (simgesi Fe)
- "Artık demir almak günü gelmişse zamandan / Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan." (Yahya Kemal Beyatlı)
- "Açıkta demir atmış kotrayı görüyor musun?" (Falih Rıfkı Atay)
- "Ben akide yemedim, gönlümde yumuşaklık yok, midem demir gibi." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Demirlerini tarayan hurda harami gemileri karaya vuruyordu." (Feridun Fazıl Tülbentçi)
-
[sıfat]
Bu elementten yapılmış
- "Hemşiresiyle rıhtımın kenarındaki demir kanepeye oturdular." (Peyami Safa)
- "Demir gibi kolları vardı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bu elementten yapılmış parça
- "Ocak demiri. Kapı demiri. Pencere demiri."
-
Ayakkabı topuğuna veya ayakkabı burnuna aşınmayı önlemek için çakılan, özel olarak yapılmış madenden parça
-
[sıfat]
Güçlü, kuvvetli, sert
- "O kadar çabuk uyanmıştı ki kalbinin demir bir elle sıkıldığını duydu." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Çıpa
-
[isim]
Atom numarası 26, atom ağırlığı 55,847, yoğunluğu 7,8 olan, 1510 °C'de eriyen, mavimtırak esmer renkte, özellikle çelik, döküm ve alaşımlar durumunda sanayide kullanılmaya en elverişli element (simgesi Fe)
- DOKUZ
-
-
[isim]
Sekizden sonra gelen sayının adı
- "Sabahtan beri kamış kökünün içine sığınmış, yüreği ağzında, dokuz doğurarak şahinini bekleyişi..." (Yahya Kemal)
- "Dokuz körün bir değneği, işte bir kızımız var." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Bu sayıyı gösteren 9, IX rakamlarının adı
-
[sıfat]
Sekizden bir artık
-
[isim]
Sekizden sonra gelen sayının adı
- DÖLÜT
-
-
[isim]
Embriyonun, bütün organları belirdikten sonra aldığı ad, cenin
-
[isim]
Embriyonun, bütün organları belirdikten sonra aldığı ad, cenin
- DÜZEY
-
-
[isim]
Bir yüzeyin veya bir noktanın yüksekliğindeki yatay sınır, seviye
- "Su düzeyi."
-
Bir kursun basamaklarından her biri, kur (I)
-
Bir nesnenin, bir kimsenin başka nesnelere veya kimselere göre olan değer ve yücelik derecesi, seviye
- "Eğitim düzeyi. Kültür düzeyi."
-
[isim]
Bir yüzeyin veya bir noktanın yüksekliğindeki yatay sınır, seviye
- DİLCE
- ...
- DAMAK
-
-
[isim]
Ağız boşluğunun tavanı, tabanı
- "Şerbetin tadı damaklarına, serinliği midelerine yayılınca..." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Ağız boşluğunun tavanı, tabanı
- DOYUM
-
-
[isim]
Eldekinden hoşnut olma durumu, doyma işi, yetinme, kanma, kanaat
- "Sakallı Celâl'in tadına doyum olmaz söyleşileri uçup gitti." (Haldun Taner)
-
Bazı istekleri giderme, tatmin
-
[isim]
Eldekinden hoşnut olma durumu, doyma işi, yetinme, kanma, kanaat
- DÜZEN
-
-
[isim]
Belli yöntem, ilke veya yasalara göre kurulmuş olan durum, uyum, nizam, sistem
- "Onun kendi yaşayışına yeni bir düzen vermesi gerekiyordu." (Tarık Buğra)
- "Yatak odasını düzene sokmakla meşguldü." (Refik Halit Karay)
-
Soyut ve somut nesnelerin bir sıraya, bir hedefe, bir amaca göre sıralanması
- "Ağaçlarla evler arasında bir düzen kurmadıkça bir şehrin tadı tuzu kalır mı?" (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
- "Şu sazıma bir düzen ver." (Âşık Ali İzzet Özkan)
-
Yerleştirme, tertip
- "Evin en bozuk düzeninde bile hastalığa mahsus birtakım aletler vardır." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Bir devletin belli başlı ilkeleri bakımından yönetimde tuttuğu yol, yönetim biçimi, rejim
-
Bir kimseye, bir kuruluşa karşı toplu olarak alınan gizli karar, dolap, komplo
-
Topluca ve gizlice yürütülen herhangi bir plan, dolap, komplo
-
Dolap, hile
- "Hile, düzen dağarcığından elbette yeni bir şey bulup çıkaracak." (Ercüment Ekrem Talu)
-
Müzik aletlerinde ses ayarı, akort
-
Toplumsal bir yapı içinde ögelerin bütüne, bütünün ögelere ve ögelerin birbirlerine göre ilişkileri
- "Orta hâlli ailelerin kurduğu bu düzende herkesin bacası tüten, kapısı çalınan bir evi var." (Nezihe Meriç)
-
Alet edevat takımı
-
Bez dokuma tezgâhı
-
[isim]
Belli yöntem, ilke veya yasalara göre kurulmuş olan durum, uyum, nizam, sistem
- DEMLİ
-
-
[sıfat]
Çok demlenmiş, koyu (çay)
-
[sıfat]
Çok demlenmiş, koyu (çay)
- DEYİŞ
-
-
[isim]
Deme, söyleme işi
- "Peki deyişleri de akılları yattığı için değil, korkuları ağır bastığı için oldu." (Tarık Buğra)
-
Söyleme biçimi, anlatım biçimi, üslup
-
Bir kimsenin bir konuyla ilgili anlattıkları, ifade
-
Halk şiiri, halk türküsü
- "Karacaoğlan'ı okudukça deyişin önemini daha iyi anlarız." (Nurullah ataç)
-
Semahla birlikte yalnızca bağlama eşliğinde ağır tempoda söylenen bir tür beste
-
[isim]
Deme, söyleme işi
- DİZEL
-
Kelime Kökeni : Almanca
-
[isim]
Sıkıştırılmış hava içine püskürtülen mazotla çalışan motor
-
[isim]
Sıkıştırılmış hava içine püskürtülen mazotla çalışan motor
- DRİFT
- ...
- DİZEK
-
-
[isim]
Porte
-
[isim]
Porte