Başında dök olan 25 kelime var. Dök ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde dök olan kelimeler listesine ya da sonu dök ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında dök bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
DÖKMECİLİK, DÖKÜMCÜLÜK, DÖKÜMLEMEK, DÖKÜNTÜSÜZ
DÖKTÜRMEK, DÖKÜMHANE, DÖKÜMLEME, DÖKÜNTÜLÜ
DÖKTÜRME, DÖKÜKLÜK, DÖKÜLGEN, DÖKÜLMEK, DÖKÜMEVİ, DÖKÜNMEK
DÖKMECİ, DÖKÜLME, DÖKÜLÜŞ, DÖKÜMCÜ, DÖKÜMLÜ, DÖKÜNME, DÖKÜNTÜ
DÖKMEK
DÖKME, DÖKÜK, DÖKÜM
D K Ö Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
ÖD
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- DÖKÜMCÜLÜK
-
-
[isim]
Dökümcünün işi ve zanaatı, dökmecilik
-
[isim]
Dökümcünün işi ve zanaatı, dökmecilik
- DÖKÜNTÜSÜZ
-
-
[sıfat]
Döküntüsü olmayan
-
[sıfat]
Döküntüsü olmayan
- DÖKMECİLİK
-
-
[isim]
Dökümcülük
-
[isim]
Dökümcülük
- DÖKÜMLEMEK
-
-
[-i]
Bir işin dökümünü yapmak
-
[-i]
Bir işin dökümünü yapmak
- DÖKTÜRMEK
-
-
[-e]
Dökme işini yaptırmak
-
[nsz]
Kolaylıkla ve güzel söylemek, yazmak veya oynamak
- "Walter Scott da bir tek çizik olmadan dört yüz, beş yüz sayfa döktürürmüş." (Salâh Birsel)
-
[-e]
Dökme işini yaptırmak
- DÖKÜMHANE
-
Kelime Kökeni : Türkçe
-
[isim]
Dökümevi
-
[isim]
Dökümevi
- DÖKÜNTÜLÜ
-
-
[sıfat]
Döküntüsü olan
- "Ortalıkta yorgan, döşek, sandık, sepet; tıpkı yangından kaçmış ailelerin döküntülü, bıkkın tablosu..." (Çetin Altan)
-
Deride döküntü ile görülen, döküntü ile beliren (hastalık)
-
[sıfat]
Döküntüsü olan
- DÖKÜMLEME
-
-
[isim]
Dökümlemek işi
-
[isim]
Dökümlemek işi
- DÖKÜLGEN
-
-
[isim]
Güneydoğu Anadolu ve Akdeniz bölgelerinde daha çok şıralık olarak üretilen, orta kalın kabuklu, beyaz renkli bir tür üzüm
-
[isim]
Güneydoğu Anadolu ve Akdeniz bölgelerinde daha çok şıralık olarak üretilen, orta kalın kabuklu, beyaz renkli bir tür üzüm
- DÖKÜLMEK
-
-
[nsz]
Dökme işi yapılmak veya dökme işine konu olmak
- "Tepesinden saçları bir hayli dökülmüştü." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Kumaş dökümlü olmak
-
Bir işi, bir konuyu ele alış biçiminde değişiklik olmak
-
[-e]
Düşmek
- "Bizim motor ikiye bölünüp suya döküldüğümüzde, dört kişiydik." (Zeyyat Selimoğlu)
-
Çıkmak, ortaya konulmak
- "Âdeta düşünmeksizin kaleminden masal sahnelerine benzeyen dağ, dere, uçurum resimleri dökülüyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Kaplamak, yayılmak
- "Duvarlar, bütün ışıkları yutuyor, halkın üstüne bir toprak rengi dökülüyor." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-e]
Salınmak, serbest bırakılmak
- "Saçlarını arkaya atıp ensesine dökülen buklelerini kabarttı." (Haldun Taner)
-
[-e]
Kır, sokak vb. yerlerde insanlar çokça birikmek
- "Bahar o sene erken gelmiş, herkes tarlalara dökülmüştü." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Çok eskimiş olmak, değerini ve güzelliğini yitirmek
- "Yaşayan, var olan her şey eskiyip dökülecek." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
Çok yorgun, hasta olmak
- "Erkek arıların takatleri kesilmeye başlar, bir bir dökülür, ölür giderler." (Tarık Buğra)
-
Akarsular, göl veya denize akmak
-
[nsz]
Dökme işi yapılmak veya dökme işine konu olmak
- DÖKÜKLÜK
-
-
[isim]
Dökülmüş olma durumu
-
[isim]
Dökülmüş olma durumu
- DÖKTÜRME
-
-
[isim]
Döktürmek işi
-
[isim]
Döktürmek işi
- DÖKÜMEVİ
-
-
[isim]
Fabrikalarda döküm yapılan yer, dökümhane
-
[isim]
Fabrikalarda döküm yapılan yer, dökümhane
- DÖKÜNMEK
-
-
[nsz]
Kendi üstüne dökmek
- "Su dökünmek."
-
Rahat bir kıyafet giymek
-
[nsz]
Kendi üstüne dökmek
- DÖKÜLÜŞ
-
-
[isim]
Dökülme işi veya biçimi
-
[isim]
Dökülme işi veya biçimi
- DÖKÜMCÜ
-
-
[isim]
Döküm işleri yapan kimse, dökmeci
-
[isim]
Döküm işleri yapan kimse, dökmeci
- DÖKÜNTÜ
-
-
[isim]
Dökülmüş, saçılmış şeyler
- "Onlar kendi küfleri, kendi yırtık pırtıkları, kendi döküntüleriyle yaşayabiliyorlar." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Bir topluluktan geri kalmış kimseler
-
Deniz yüzüne yakın, üzerinde dalgaların çatladığı kaya kümesi
-
Kâğıtçılıkta üretimin herhangi bir safhasında ıskartaya çıkan, genellikle tekrar hamur durumuna getirilen, yaş ve kuru biçimleri olan kâğıt veya karton artığı
-
Değersiz, bayağı, ayak takımından olan kimse
- "Meşrutiyete uygun yönetim, yurt hainlerinin döküntüleriyle kurulamaz." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
[sıfat]
İşe yaramayan, değersiz, kötü, berbat
- "Şoföre önce kentin en döküntü mahallelerinin adını söylediler." (Çetin Altan)
-
Bazı hastalıklarda görülen çıban, leke, uçuk, kızarıklık vb. belirti
-
Parçalanan taşların yamaç aşağı kayması, yuvarlanması, etekte birikmesiyle oluşan yer
-
[isim]
Dökülmüş, saçılmış şeyler
- DÖKMECİ
-
-
[isim]
Dökümcü
-
[isim]
Dökümcü
- DÖKÜMLÜ
-
-
[sıfat]
Niteliğinden ötürü kolayca istenilen biçim verilebilen (kumaş)
-
[sıfat]
Niteliğinden ötürü kolayca istenilen biçim verilebilen (kumaş)
- DÖKÜLME
-
-
[isim]
Dökülmek işi
-
[isim]
Dökülmek işi