Başında bı olan 8 harfli 15 kelime var. Bı ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde bı olan kelimeler listesine ya da sonu bı ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında bı bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BIÇIRGAN
- ...
- BIÇILGAN
-
-
[isim]
Azmış, yayılmış yara
-
Hayvanların tırnak kökünde oluşan yara
-
[isim]
Azmış, yayılmış yara
- BIKTIRMA
-
-
[isim]
Bıktırmak işi
- "Birbirine benzemekten, bir örneklikten sizi bıktırmalarının imkânı yoktur." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
[isim]
Bıktırmak işi
- BIKKINTI
-
-
[isim]
Bıkma duygusu
-
[isim]
Bıkma duygusu
- BIÇKINCA
-
-
[zarf]
Bıçkına yaraşır bir biçimde
-
[zarf]
Bıçkına yaraşır bir biçimde
- BIKTIRIŞ
- ...
- BIÇAKSIZ
- ...
- BIRAKMAK
-
-
[-i]
Elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak
- "Filan hekim dediler, geldi baktı, anlamadı / Bırak ki anlasalar var mı çare hiç, ne gezer." (Mehmet Akif Ersoy)
-
[nsz]
Koymak
- "Mermer masaya bir yirmi beşlik bıraktı." (Tarık Buğra)
-
Bir işi başka bir zamana ertelemek
- "Gezmeyi haftaya bıraktık."
-
Unutmak
- "Acaba eldivenlerimi nerede bıraktım?"
-
Bulunduğu yeri veya durumu değiştirmemek
-
Saklamak, artırmak
- "Paranın bir kısmını bırak!"
-
Bir işin sorumluluğunu, yükümlülüğünü başkasına vermek, görevlendirmek
- "Cemal Paşa'da anlamadığı işi ehline bırakmak meziyeti vardı." (Falih Rıfkı Atay)
-
[nsz]
Engel olmamak
- "Bırak, burasını benim defterimden okuyayım." (Ömer Seyfettin)
-
Sarkıtmak
- "Saçlarını omzuna bırakmış."
-
[nsz]
Ölen, ayrılan birinden iş, kişi, nesne vb. şeyler kalmak
- "Hayata gözlerini kaparken ardında yedi yaşında bir oğul, on iki yaşında bir kız bırakıyordu." (Cahit Uçuk)
-
Bir alışkanlıktan veya bir işten vazgeçmek
- "Gerçekten sigarayı bıraktı, bıraktı ama huzuru da sükûnu da kalmadı." (Halide Edip Adıvar)
-
[nsz]
Uğraşmaz olmak, artık uğraşmamak
- "Bu yazarın bir de Fransızca kitabını almıştım ama sıkılmış bırakıvermiştim." (Refik Halit Karay)
-
[nsz]
Bıyık veya sakal uzatmak
-
[nsz]
Özgürlük vermek, hürriyetine kavuşmasını sağlamak
- "Bıraksam acaba beyaz bir çift güvercin gibi uçarlar mı?" (Refik Halit Karay)
-
Boşamak
- "Bıraktıkları zevcelerini yine canları isterse tekrar alabilirler." (Ömer Seyfettin)
-
Kötü bir durumda terk etmek
-
Ayrılmak, terk etmek
- "Mahalle arasındaki küçük dükkânını bırakarak karısını, şehrin başka bir tarafında bir eve yerleştirdi." (Peyami Safa)
-
Sınıf geçirmemek, döndürmek
- "Öğretmen üç tembel çocuğu bıraktı."
-
[-e]
Bir pazarlıkta, belli bir fiyata vermeyi kabul etmek
- "Başkalarına on ikiye veriyoruz ama, sana onar kuruştan bırakayım." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-i]
Bakılmak, korunmak için vermek
- "Eşyamı size bırakacağım."
-
[nsz]
Yanına almamak, yanında götürmemek
- "Telgrafhanede bir zabit bırakarak işinin başına gitmesini rica ettim." (Atatürk)
-
[-i]
Sahiplik hakkını başkasına vermek
- "Bizim komşu bütün malını Kızılay'a bırakmış."
-
[nsz]
Yapışık olan bir şey yapışıklıktan kurtulmak
-
[nsz]
Bulunduğu veya dokunduğu yerde bir şey oluşturmak, meydana getirmek
- "İz bırakmak. Leke bırakmak."
-
[-i]
Elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak
- BICIRGAN
-
-
[isim]
Boru biçimindeki maden parçaların içini düzleştirip parlatmakta kullanılan alet
-
[isim]
Boru biçimindeki maden parçaların içini düzleştirip parlatmakta kullanılan alet
- BILKIMAK
-
-
[nsz]
Bozulmak, yumuşamak, zedelenmek, erimek
-
[nsz]
Bozulmak, yumuşamak, zedelenmek, erimek
- BIYIKSIZ
-
-
[sıfat]
Bıyığı olmayan, bıyığını tıraş etmiş olan
- "Bıyıksız yüzünde uykusuz gecelerin buruşukları var." (Peyami Safa)
-
[sıfat]
Bıyığı olmayan, bıyığını tıraş etmiş olan
- BIÇKIEVİ
-
-
[isim]
Tomruklardan kalas, kalaslardan daha ince tahtalar kesen, boylarını ve kenarlarını düzgün ve eşit olarak düzelten iş yeri
-
[isim]
Tomruklardan kalas, kalaslardan daha ince tahtalar kesen, boylarını ve kenarlarını düzgün ve eşit olarak düzelten iş yeri
- BIKILMAK
-
-
[nsz]
Usanılmak
-
[nsz]
Usanılmak
- BIKIŞMAK
-
-
[nsz]
Karşılıklı olarak birbirinden bıkmak
-
[nsz]
Karşılıklı olarak birbirinden bıkmak
- BIÇAKLIK
-
-
[isim]
Bıçak koyacak yer
-
[sıfat]
Bıçak yapmaya elverişli (maden)
-
[isim]
Bıçak koyacak yer