Başında bu olan 8 harfli 73 kelime var. Bu ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde bu olan kelimeler listesine ya da sonu bu ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında bu bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BULAŞKAN
-
-
[sıfat]
Bulaştığı yerden kolay temizlenemeyen, yapışkan
-
Sataşma, kavga etme alışkanlığı olan
-
[sıfat]
Bulaştığı yerden kolay temizlenemeyen, yapışkan
- BULGUSAL
-
-
[sıfat]
Bulguyla ilgili, bulguya ait
-
[sıfat]
Bulguyla ilgili, bulguya ait
- BUDATMAK
-
-
[-i]
Budama işini yaptırmak
-
[-i]
Budama işini yaptırmak
- BURDURLU
- ...
- BUZAĞILI
-
-
[sıfat]
Buzağısı olan
- "Geceki baskında buzağılı bir ineği ile birlikte ahırı yanmıştı." (Necati Cumalı)
-
[sıfat]
Buzağısı olan
- BUZLUĞAN
-
-
[isim]
Üzerinde buz eksik olmayan yüksek dağ tepesi
-
[isim]
Üzerinde buz eksik olmayan yüksek dağ tepesi
- BUHURDAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Buhurluk
- "Dağıtır gülleri boşlukta hava / Ve buhurdanda tüter amberler." (Arif Nihat Asya)
-
[isim]
Buhurluk
- BUYURMAK
-
-
[-i]
Bir şeyin yapılmasını veya yapılmamasını kesin olarak söylemek, emretmek
- "Ahlak sadece kötülük etmekten çekinmek değildir, başkalarının edecekleri kötülükleri de önlemeye çalışmayı buyurur." (Nurullah ataç)
- "Soldaki bahçeli kahveye buyur ettim." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Söylemek, demek, düşüncesini bildirmek
- "Bir şey mi buyurdunuz?"
- "Çok doğru buyuruyorsunuz." (Falih Rıfkı Atay)
-
[-e]
Gelmek, gitmek, geçmek, girmek
- "Salona buyurmaz mısınız?" (Mithat Cemal Kuntay)
-
[-i]
Almak
- "Buyurunuz kahvenizi!" (Mehmet Emin Yurdakul)
-
[yardımcı fiil]
Etmek, eylemek
- "Size karşı derin hürmeti vardı, lütuf buyurur sorarsanız yalnızlığını hissetmez." (Refik Halit Karay)
-
[-i]
Bir şeyin yapılmasını veya yapılmamasını kesin olarak söylemek, emretmek
- BUNALTMA
-
-
[isim]
Bunaltmak işi
-
[isim]
Bunaltmak işi
- BUNCAĞIZ
-
-
[sıfat]
Bu kadar, bu kadarcık
-
Bu zavallı, bu küçücük
- "Buncağızlar henüz ilk aşk aşamasında." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Bu kadar, bu kadarcık
- BURKUNTU
- ...
- BUTONSUZ
- ...
- BUZKIRAN
-
-
[isim]
Donmuş deniz, göl veya ırmaklarda ulaşımı öteki gemilere kolaylaştırmakta kullanılan, buzları kırarak yol açmak için yapılmış gemi
-
[isim]
Donmuş deniz, göl veya ırmaklarda ulaşımı öteki gemilere kolaylaştırmakta kullanılan, buzları kırarak yol açmak için yapılmış gemi
- BURUŞMAK
-
-
[nsz]
Düzgünlüğü bozulmak, üzerinde kırışık ve katlamalar olmak
- "Daralmış, buruşmuş sof ceketi, uzamış sakalıyla işportacı Yahudilere dönmüş." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Ağızda kekrelik duymak
-
Tiksinmek, hoşlanmamak
- "Gördüklerimden yalnız yüzüm değil, içim de buruşuyor." (Aka Gündüz)
-
[nsz]
Düzgünlüğü bozulmak, üzerinde kırışık ve katlamalar olmak
- BUDUNSAL
-
-
[sıfat]
Etnik
-
[sıfat]
Etnik
- BUMLAMAK
-
-
[nsz]
Taşıt lastiği patlamak
-
[nsz]
Taşıt lastiği patlamak
- BUNALMAK
-
-
[nsz]
Soluk alması güçleşmek
- "Hoca bu son sözleri söylerken havasızlıktan bunalıyor gibi başını tavana kaldırıyor." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Çok sıkılmak, çok tedirgin olmak
- "Geçenlerde yeni çıkan uzunca bir şiirini okuyuncaya kadar bunaldım." (Necati Cumalı)
-
[nsz]
Soluk alması güçleşmek
- BUYRULMA
-
-
[isim]
Buyrulmak işi
-
[isim]
Buyrulmak işi
- BULVARLI
-
-
[sıfat]
Bulvarı olan
-
[sıfat]
Bulvarı olan
- BURUKLUK
-
-
[isim]
Buruk olma durumu, kekrelik
- "Ayvanın burukluğu."
-
Küskünlük, gücenmişlik
-
[isim]
Buruk olma durumu, kekrelik