Başında bo olan 6 harfli 63 kelime var. Bo ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde bo olan kelimeler listesine ya da sonu bo ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında bo bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BORÇKA
- ...
- BORALI
-
-
[sıfat]
Yağmurlu, sert rüzgârlı ve soğuk havalı
- "Soğuk bir sonbahar ve sonbaharı boralı bir kış başladı." (Halide Edip Adıvar)
-
[sıfat]
Yağmurlu, sert rüzgârlı ve soğuk havalı
- BOŞUNA
-
-
[zarf]
Boş yere, yararsız yere, gereksiz, beyhude, nafile, tevekkeli
- "Kızı boşuna sinirlendirmişsin." (Memduh Şevket Esendal)
-
[zarf]
Boş yere, yararsız yere, gereksiz, beyhude, nafile, tevekkeli
- BOYLER
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Kalorifer kazanının sıcaklığından yararlanarak içindeki suyun ısıtılması sağlanan depo
-
[isim]
Kalorifer kazanının sıcaklığından yararlanarak içindeki suyun ısıtılması sağlanan depo
- BOSTAN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Sebze bahçesi
- "Babası küçük bostanda yere eğilmiş, salatalıkları koparıyor." (Peyami Safa)
-
Kavun, karpuz tarlası
-
Kavun ve karpuza verilen ortak ad
-
[isim]
Sebze bahçesi
- BORNOZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Banyodan çıkarken kurulanmak için kullanılan, önden açık, havludan yapılmış giyecek
- "Ilık bir duş alarak bornozla odasına döndü." (Halide Edip Adıvar)
-
Kuzey Afrika'da Berberilerin giydikleri başlıklı, geniş, kısa kollu bir üstlük
-
[isim]
Banyodan çıkarken kurulanmak için kullanılan, önden açık, havludan yapılmış giyecek
- BORDRO
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir hesabın ayrıntılarını gösteren çizelge
- "Maaş bordrosu. Kasa bordrosu."
-
[isim]
Bir hesabın ayrıntılarını gösteren çizelge
- BOYAMA
-
-
[isim]
Boyamak işi
-
Renkli yazma veya mendil
-
[sıfat]
Rengi boya ile sonradan verilmiş olan
- "Kara olan uzun bıyıkları, saçlarına pek uymuyor, boyama bıyığa benziyordu." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[isim]
Boyamak işi
- BOYNUZ
-
-
[isim]
Bazı hayvanların başında bulunan, tırnaksı bir maddeden, uzun, kıvrık veya çatallı korunma organı
- "Hastalık göğse inip ateş başlayınca yapılacak şey hastaya boynuz çekmek olurdu." (Burhan Felek)
- "Ah ayol, kadın bu yaştan sonra boynuz dikiyor diye ondan iğrenirler." (Ömer Seyfettin)
- "Onlar da sana seksen zamparayla boynuz taktırdılar ya." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[sıfat]
Bu organdan yapılmış
- "Boynuz tarak."
-
Kurşun borudan kol alma işleminde kullanılan demirden yapılmış alet
-
[isim]
Bazı hayvanların başında bulunan, tırnaksı bir maddeden, uzun, kıvrık veya çatallı korunma organı
- BOMBOŞ
-
-
[sıfat]
Büsbütün, tamamen boş
- "Güneşin doğacağı tarafa giden yol bomboştu." (Ömer Seyfettin)
-
[sıfat]
Büsbütün, tamamen boş
- BOGOTA
- ...
- BOYKOT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir işi, bir davranışı yapmama kararı alma
- "Ben bu sarı kâğıtlardan o kadar bezmişimdir ki güzelim sarı rengi de ondan dolayı boykot ettim." (Burhan Felek)
-
Bir kimse, bir topluluk veya bir ülkeyle amaca ulaşmak için her türlü ilişkiyi kesme
-
[isim]
Bir işi, bir davranışı yapmama kararı alma
- BODRUM
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Bir yapının yol düzeyinden aşağıda kalan bölümü
- "Ev, bodrumu, tavan arası ve iki katıyla tam bir konak yavrusudur." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Bir yapının yol düzeyinden aşağıda kalan bölümü
- BOYALI
-
-
[sıfat]
Boya sürülmüş, boyanmış veya boyaya batırılmış
- "Türk evlerinde köşeler ve tavanlar türlü renklerle boyalı oyma tahtalarla süslü idi." (Falih Rıfkı Atay)
-
Yüzünü çok boyamış olan, makyajlı (kadın)
- "Boyalı kadınlar rüyası bitsin." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Boya sürülmüş, boyanmış veya boyaya batırılmış
- BOPLUK
-
-
[sıfat]
Bop tutarında olma
- "On bopluk kıymeti yoktu." (Falih Rıfkı Atay)
-
[sıfat]
Bop tutarında olma
- BOYDAK
-
-
[isim]
Yükü olmayan yaya
-
[sıfat]
Bekâr, yalnız, serbest
-
[isim]
Yükü olmayan yaya
- BOŞAMA
-
-
[isim]
Boşamak işi
-
[isim]
Boşamak işi
- BOALAR
-
-
[isim]
Sürüngenler sınıfının, yılanlar takımının bir bölümü
-
[isim]
Sürüngenler sınıfının, yılanlar takımının bir bölümü
- BOZMAK
-
-
[-i]
Bir şeyi kendisinden beklenilen işi yapamayacak duruma getirmek
- "Bu iki radyo istasyonu birbirini bozuyor."
-
Bir yerin, bir şeyin düzenini karıştırmak
- "Bir insanın aklını bozabilmesi için evvelce bu aklın mevcut olması lazım gelir." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Dokunmak, zarar vermek
- "Bu yemek midemi bozdu."
-
Geçersiz bir duruma getirmek
- "Eğer nişanını bozduysa yazıklar olsun." (Memduh Şevket Esendal)
-
Büyük parayı küçük birimlere ayırmak
- "Bir milyon lira bozar mısın?"
-
Bozguna uğratmak, yenmek, mağlup etmek
- "Düşman ordusunu bozmak."
-
Altını paraya çevirmek, bozdurmak
-
Yabancı ülke parasını Türk parasına çevirmek
-
Bağ veya bostanın son ürününü toplamak
- "Bostanı bozduk."
-
Kızlığına zarar vermek
-
Biçimini ve kullanılışını değiştirmek
- "Eskileri bozuyor, beni, çocuğu giydiriyor." (Ömer Seyfettin)
-
Bırakmak, dağıtmak
- "Tam biraz rahat edeceğim, işimi bozuyorsun." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bir kimseyi beklemediği bir davranış karşısında bırakarak veya sözünü yalana çıkararak küçük düşürmek
- "Adamcağızı fena bozdunuz."
-
[-le]
Aklını yitirecek derecede bir şeye düşkün olmak
- "Adamcağız politika ile bozmuş."
-
Kötü duruma getirmek
-
[-i]
Bir şeyi kendisinden beklenilen işi yapamayacak duruma getirmek
- BOYACI
-
-
[isim]
Boya satan kimse
-
Boyama işini, boyacılığı meslek edinen kimse
- "Sallıyor boyacı çocuğu fırçasını." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Boya satılan dükkân
- "Ben elimde bir gazete ile boyacıda oturuyordum." (Peyami Safa)
-
[isim]
Boya satan kimse