Başında bo olan 6 harfli 63 kelime var. Bo ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde bo olan kelimeler listesine ya da sonu bo ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında bo bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BOKSÇU
- ...
- BOYUNA
-
-
[zarf]
Ene dik olarak, boyunca, uzunlamasına, tulani
- "Hızlı adımlarla caddeyi boyuna yürüyorlar." (Haldun Taner)
-
(bo'yuna) Ara vermeden, durmaksızın
- "Doktor Haldun lakırtıya ondan evvel yakalanmış, boyuna anlatıyordu." (Mithat Cemal Kuntay)
-
[zarf]
Ene dik olarak, boyunca, uzunlamasına, tulani
- BOPLUK
-
-
[sıfat]
Bop tutarında olma
- "On bopluk kıymeti yoktu." (Falih Rıfkı Atay)
-
[sıfat]
Bop tutarında olma
- BOZACI
-
-
[isim]
Boza yapan veya satan kimse
-
[isim]
Boza yapan veya satan kimse
- BOZMAK
-
-
[-i]
Bir şeyi kendisinden beklenilen işi yapamayacak duruma getirmek
- "Bu iki radyo istasyonu birbirini bozuyor."
-
Bir yerin, bir şeyin düzenini karıştırmak
- "Bir insanın aklını bozabilmesi için evvelce bu aklın mevcut olması lazım gelir." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Dokunmak, zarar vermek
- "Bu yemek midemi bozdu."
-
Geçersiz bir duruma getirmek
- "Eğer nişanını bozduysa yazıklar olsun." (Memduh Şevket Esendal)
-
Büyük parayı küçük birimlere ayırmak
- "Bir milyon lira bozar mısın?"
-
Bozguna uğratmak, yenmek, mağlup etmek
- "Düşman ordusunu bozmak."
-
Altını paraya çevirmek, bozdurmak
-
Yabancı ülke parasını Türk parasına çevirmek
-
Bağ veya bostanın son ürününü toplamak
- "Bostanı bozduk."
-
Kızlığına zarar vermek
-
Biçimini ve kullanılışını değiştirmek
- "Eskileri bozuyor, beni, çocuğu giydiriyor." (Ömer Seyfettin)
-
Bırakmak, dağıtmak
- "Tam biraz rahat edeceğim, işimi bozuyorsun." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bir kimseyi beklemediği bir davranış karşısında bırakarak veya sözünü yalana çıkararak küçük düşürmek
- "Adamcağızı fena bozdunuz."
-
[-le]
Aklını yitirecek derecede bir şeye düşkün olmak
- "Adamcağız politika ile bozmuş."
-
Kötü duruma getirmek
-
[-i]
Bir şeyi kendisinden beklenilen işi yapamayacak duruma getirmek
- BOGOTA
- ...
- BOLERO
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kısa kadın ceketi
- "Saçları, yüzü, bolerosu, keten elbisesi, hepsi vücuduna yapışmış." (Ahmet Hamdi Tanpınar)
-
Ağır ritimli bir İspanyol dansı
-
Bu dansın müziği
-
[isim]
Kısa kadın ceketi
- BOMBOK
-
-
[sıfat]
Çok kötü, çok berbat
-
[sıfat]
Çok kötü, çok berbat
- BONJUR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[ünlem]
Günaydın
-
[isim]
Uzun siyah ceketle, çizgili pantolondan oluşan erkek giysisi
- "Milas'ın en iyi terzisine yaptırdığım bonjurumu giyerek memurlar arasına katılıyor, yaşlı başlı insanlardan ... akran muamelesi görüyorum." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[ünlem]
Günaydın
- BOKSÖR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Boks yapan kimse, yumruk oyuncusu
-
[isim]
Boks yapan kimse, yumruk oyuncusu
- BOŞAMA
-
-
[isim]
Boşamak işi
-
[isim]
Boşamak işi
- BOĞMAK
-
-
[-i]
Bir canlıyı, soluk almasına engel olarak öldürmek
- "Zavallıyı az kalsın gırtlağından yakalayıp boğacaktı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
El, ip vb. ile bir şeyi çepeçevre sıkmak
-
Motorlu taşıtlarda fazla yakıt, motoru çalışmaz duruma getirmek
-
Renkler uygun düşmemek
- "Koyu yeşil renk odayı boğdu. Bu renk seni boğmuş."
-
Silik bir duruma getirmek, bastırmak
- "Galiba bunları dinlememek, duymamak için konuşuyorum; seslerini boğmak, bastırmak için durmamacasına gevezelik ediyorum." (Refik Halit Karay)
-
[-e]
Tamamıyla kaplamak, sarmak
- "Ampulün kör ışığı, dükkânı alaca bir loşluğa boğmuştu." (Mahmut Yesari)
-
[-i]
Peş peşe yapmak, bir kimseyi bir şeyin fazlasına eriştirmek veya uğratmak
- "Güllü'nün boynuna sarılan Cemile, kadının hafif çilli, tombul yanaklarını öpücüklere boğdu." (Orhan Kemal)
-
[-i]
Bir durumu başka bir durum yaratarak örtmeye çalışmak
- "Zaten durumun vahametini sezen müdürle hoca, işi gürültüye boğmak için Atatürk'e müfredat programına dair bir şeyler anlatmaya başladılar." (Haldun Taner)
-
Gelişmesine engel olmak
-
[nsz]
Bunaltmak
- "Daha sıcak basmamıştı; güneş henüz yakmıyor, hava daha boğmuyordu." (Refik Halit Karay)
-
[-i]
Bir canlıyı, soluk almasına engel olarak öldürmek
- BORDÜR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kaldırımların kenarlarında bulunan taşlar
-
Genellikle giyim kuşam malzemesindeki kenar süsü
-
Cilt kapağındaki kalın çizgiler
-
Banyo, tuvalet, mutfak vb. ıslak zeminlerde duvar döşemeleri arasına konan motifli bir tür fayans
-
[isim]
Kaldırımların kenarlarında bulunan taşlar
- BORİNA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Dört köşe yelkenlerin yan yakalarına, alt tarafa doğru bağlanan halat
-
[isim]
Dört köşe yelkenlerin yan yakalarına, alt tarafa doğru bağlanan halat
- BOĞATA
-
-
[isim]
Ağaçtan yapılmış, yuvarlak, delikli makara
-
[isim]
Ağaçtan yapılmış, yuvarlak, delikli makara
- BOSTAN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Sebze bahçesi
- "Babası küçük bostanda yere eğilmiş, salatalıkları koparıyor." (Peyami Safa)
-
Kavun, karpuz tarlası
-
Kavun ve karpuza verilen ortak ad
-
[isim]
Sebze bahçesi
- BOŞUNA
-
-
[zarf]
Boş yere, yararsız yere, gereksiz, beyhude, nafile, tevekkeli
- "Kızı boşuna sinirlendirmişsin." (Memduh Şevket Esendal)
-
[zarf]
Boş yere, yararsız yere, gereksiz, beyhude, nafile, tevekkeli
- BOYANA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Boyna
-
[isim]
Boyna
- BORAKS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yoğunlaşmış borik asitten türeyen sodyum tuzu
-
[isim]
Yoğunlaşmış borik asitten türeyen sodyum tuzu
- BOŞLUK
-
-
[isim]
Oyuk, çukur, kapanmamış yer
-
Kesinti, kopukluk
-
Boş geçen süre
- "Bu boşluktan sıkılıyorum."
-
Eksiklik, yoksunluk duygusu
- "Nevin, içinde ucu bucağı kayıp bir boşluk duydu." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Yetersizlik
- "O günden bugüne olanları hatırladıkça insan ister istemez bu türlü çabaların hiçliğini, boşluğunu düşünmek zorunda kalıyor." (Refik Halit Karay)
-
İçinde hiçbir cisim bulunmayan, vakum
-
[isim]
Oyuk, çukur, kapanmamış yer