Sonunda açık olan 6 kelime var. AÇIK ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde açık olan kelimeler listesine ya da başında açık olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
AĞZIAÇIK
ALAÇIK, APAÇIK
KAÇIK, SAÇIK
AÇIK
A I K Ç Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
4 Harfli Kelimeler
AÇIK, AÇKI, ÇAKI, KAÇI
3 Harfli Kelimeler
AÇI, AKI, ÇAK, KAÇ, KIÇ
2 Harfli Kelimeler
AÇ, AK
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AĞZIAÇIK
- ...
- APAÇIK
-
-
[sıfat]
Çok açık, çok belirgin
- "Apaçık bir yalanla kızı yanından uzaklaştırıyordu." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[sıfat]
Çok açık, çok belirgin
- ALAÇIK
-
-
[isim]
Üzeri dal ve hasırla örtülmüş kulübe, çardak
-
Keçeden yapılan çadır
-
[isim]
Üzeri dal ve hasırla örtülmüş kulübe, çardak
- SAÇIK
-
-
[sıfat]
Saçılmış, serpilmiş
-
[sıfat]
Saçılmış, serpilmiş
- KAÇIK
-
-
[sıfat]
Bir yana kaçmış, kaymış
-
İlmeği kaçmış (çorap vb.)
-
[isim]
Çorabın ilmeği kaçmış yeri
-
Bazı davranışları dengesiz olan, zıvanasız
- "Bu köşkün perileri de kaçık galiba." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[sıfat]
Bir yana kaçmış, kaymış
- AÇIK
-
-
[sıfat]
Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı
- "Açık pencerenin önünde denize karşı saatlerce dertleştik." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Çıktık açık alınla on yılda her savaştan."
- "Yakalanan veya tutuklanan kişinin durumu, soruşturmanın kapsam ve konusunun açığa çıkmasının sakıncalarının gerektirdiği kesin zorunluluk dışında, yakınlarına derhâl bildirilir." (Anayasa)
- "Mantıksal bir dille açığa vurduğu bu harika önerinin aksayan bir yanı vardı." (Nadir Nadi)
-
Engelsiz
- "Açık yol."
- "Bazı ihtiyarlar bütün hislerini açığa vuran ikinci bir nevi çocukluğa düşerler." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Örtüsüz, çıplak
- "Açık baş."
-
Boş
- "Kâğıtta açık yer kalmadı."
-
Görevlisi olmayan, boş (iş, görev), münhal
- "Açık kadro."
-
Aralığı çok
- "Açık adımlarla."
-
Çalışır durumda olan
- "Bazı dükkânları açık olan caddeden sola saptılar." (Ömer Seyfettin)
-
Kolay anlaşılır, vazıh
- "Açık konuşma zamanının artık geldiğine kani idim." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Gizliliği olmayan, olduğu gibi görünen
- "Bu adamın her işi açıktır."
-
Her türlü düşünceyi hoşgörüyle karşılayabilen, etkisinde kalabilen
- "... her çeşit kafa ve gönül fırtınalarına açık bir adamdı o." (Tarık Buğra)
-
Rengi koyu olmayan, koyu karşıtı
- "Açık sarı saçlı, zayıf bir kadın keman çalıyordu." (Ömer Seyfettin)
-
Sevişme sahnelerini bütün çıplaklığıyla anlatan (kitap, resim, film vb.)
-
[isim]
Denizin kıyıdan uzakça olan yeri
- "Limanda bilinen gemiler, oysa açıklardadır." (Behçet Necatigil)
-
[zarf]
Doğru olarak, açıkça
- "İnsan mağlubiyetini bu kadar açık kabul eder mi?" (Mahmut Yesari)
-
[isim]
Bir gereksinimin karşılanamaması durumu
- "Bütçe açığı."
- "Ülkenin doktor açığı."
-
[isim]
Belli bir yerin biraz uzağı
- "Tren yolu nehrin açığından geçer."
-
[sıfat]
Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı