Sonunda aze olan 12 kelime var. AZE ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde aze olan kelimeler listesine ya da başında aze olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
KAMİKAZE, TERÜTAZE
KRUVAZE, TAPTAZE, YELPAZE
CENAZE, ENDAZE, KEPAZE, ŞİRAZE
AVAZE, EVAZE
TAZE
A E Z Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
EZA
2 Harfli Kelimeler
AZ, ZE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KAMİKAZE
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
İkinci Dünya Savaşı yıllarında Japonların kullandığı intihar uçağı
-
[isim]
İkinci Dünya Savaşı yıllarında Japonların kullandığı intihar uçağı
- TERÜTAZE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Çok taze, körpe
- "Frenk illerinde ... tenorların akbabaya dönmüş, kartlaşmışlarına bile terütaze kızlar gönül verirlermiş." (Refik Halit Karay)
-
[sıfat]
Çok taze, körpe
- TAPTAZE
-
-
[sıfat]
Çok taze
-
[zarf]
Bozulmadan, değerinden bir şey yitirmeyerek
- "Ama bu güzel, bu ince hatıra, bütün acılığı ve bütün tatlılığı ile içinde taptaze duruyor." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[sıfat]
Çok taze
- YELPAZE
-
-
[isim]
Sallandığında küçük bir hava akımı yapan ve özellikle yüzü serinletmeye yarayan, küçük, katlanabilir, taşınabilir araç
- "Sarayında olduğu gibi başının üzerinde uzun saplı yelpazelerin serinletici nazik havasını istermiş." (Refik Halit Karay)
-
[sıfat]
Bu biçimde olan
- "Yelpaze merdiven."
-
Çeşitlilik
-
[isim]
Sallandığında küçük bir hava akımı yapan ve özellikle yüzü serinletmeye yarayan, küçük, katlanabilir, taşınabilir araç
- KRUVAZE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Ön parçaları birbiri üzerine gelecek biçimde yapılmış olan (ceket, yelek)
- "Bir kruvaze yelek giymiş: Ön cepleri büyük." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Ön parçaları birbiri üzerine gelecek biçimde yapılmış olan (ceket, yelek)
- ŞİRAZE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Ciltçilikte, kitap yapraklarını düzgün tutmaya yarayan ince örülmüş şerit
-
Pehlivan kispetinin paçası
-
[isim]
Ciltçilikte, kitap yapraklarını düzgün tutmaya yarayan ince örülmüş şerit
- CENAZE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kefenlenip tabuta konmuş, gömülmeye hazırlanmış insan ölüsü
-
Ölü, ölmüş kimse
- "Evden iki sene içinde üç cenaze çıkmıştı." (Peyami Safa)
-
Cenaze töreni
-
[isim]
Kefenlenip tabuta konmuş, gömülmeye hazırlanmış insan ölüsü
- KEPAZE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Niteliksiz, değersiz
- "Hele o İspanyol nezlesi, illetlerin en kepazesi..." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Onu kepaze etmek için bu rolü vermişlerdi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Utanmaz, rezil
-
Gülünç
-
[isim]
Talim yaparken kullanılan gevşek ok yayı
-
[sıfat]
Niteliksiz, değersiz
- ENDAZE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
65 cm boyunda bir uzunluk ölçüsü
- "Birader, bir ağızlık kullanıyor, nah, asgari bir endaze boyunda..." (Atilla İlhan)
- "Endazeyi kaçırmışsındır çancı ustası, dedi, olmayacak bahse sürersin emmi oğlumu." (Kemal Bilbaşar)
- "Biri bu konuda damarına basınca endazeyi şaşırıyor, kendine hükmedemiyordu." (Nezihe Araz)
-
Ölçü
-
[isim]
65 cm boyunda bir uzunluk ölçüsü
- AVAZE
- ...
- EVAZE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Etek ucuna doğru genişleyen (giysi)
- "Evaze etek."
-
[sıfat]
Etek ucuna doğru genişleyen (giysi)
- TAZE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Bozulmamış, bayatlamamış olan
- "Beyaz peyniri, ekmeğin taze kabuğuna sarıp ağzıma sokuyorum." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Çamur, taze ot görmüş eşek gibi pis pis sırıtmış bunun üzerine." (Haldun Taner)
-
Dinç, yıpranmamış, yorulmamış
- "Yüzü taze, taravetli ve güzeldi." (Memduh Şevket Esendal)
-
Kuru olmayan, körpe, kuru karşıtı
- "Ağaçların taze yaprakları akşamın serinliğini emiyormuş gibi duruyordu." (Memduh Şevket Esendal)
-
Yeni, zamanı geçmemiş
- "Orada okuduğum en taze havadis yirmi beş, otuz günlüktü." (Halikarnas Balıkçısı)
-
[isim]
Genç kadın
- "Şu köşede çocuğuyla beraber bir taze oturuyor." (Ömer Seyfettin)
-
[sıfat]
Bozulmamış, bayatlamamış olan