Sonunda atmak olan 8 harfli 35 kelime var. ATMAK ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde atmak olan kelimeler listesine ya da başında atmak olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

A A K M T Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

5 Harfli Kelimeler

ATMAK, KATMA, MAKAT, MAKTA, TAKMA

4 Harfli Kelimeler

AKMA, ATAK, ATMA, KAMA, TAAM, TAKA

3 Harfli Kelimeler

AKA, AMA, ATA, KAM, KAT, MAT, TAK, TAM

2 Harfli Kelimeler

AK, AM, AT, MA, TA

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

OKŞATMAK

  1. [-i] Okşama işini yaptırmak

ISLATMAK

  1. [-i] Islak duruma getirmek
  2. Dayak atmak veya ağır hakarette bulunmak
    • "Müfettiş, gazete sahibini iyice ıslattıktan sonra bastonunu, şapkasını aldı, küfrederek kapıdan çıktı." (Reşat Nuri Güntekin)
  3. Mutlu bir olayı yeme içme ile kutlamak

SIVATMAK

  1. [-e] Sıvama işini yaptırmak

SINATMAK

  1. [-i] Sınama işini yaptırmak

AĞLATMAK

  1. [-i] Ağlamasına yol açmak

ANLATMAK

  1. [-i] Bir konu üzerinde açıklama yapmak, açıklamada bulunmak, bilgi vermek, izah etmek
    • "Gece sabaha kadar düşündüğü şeyleri babasına da anlatmak isterdi." (Peyami Safa)
  2. İnandırmak, ikna etmek
    • "Derdinizi ona anlatmak kolay değil."
  3. [nsz] Söylemek, nakletmek
    • "Sonra bir hikâye anlattı." (Abdülhak Şinasi Hisar)

AVLATMAK

  1. [-i] Avlanma işini yaptırmak
    • "Valinin bunları avlatıp yemesi oralılara çirkin, biraz da iğrenç görünürdü." (Memduh Şevket Esendal)

TARATMAK

  1. [-i] Tarama işini yaptırmak

BULATMAK

  1. [-i] Bulaştırmak
    • "Onların canı ciğeri taze fidanları kana bulatmak, yaşlı başlı insanlara yakışmaz." (Haldun Taner)

YAMATMAK

  1. [-i] Yamama işini yaptırmak

AKLATMAK
...
DONATMAK

  1. [-i] Birinin giyimini sağlamak
  2. Süslemek
    • "Bütün bahçeyi, donanma gecelerinde olduğu gibi fenerlerle, renkli fanuslarla donatmışlar; bayraklar asmışlar." (Sermet Muhtar Alus)
  3. Bir şeyin iş görebilmesi için gereken nesneleri, gereçleri katmak, teçhiz etmek
    • "Türk askerini donatmak için yılda 570 dolar yeter." (Atilla İlhan)
  4. Sövmek
  5. Azarlamak

ALDATMAK

  1. [-i] Beklenmedik bir davranışla yanıltmak
    • "Genç kızı aldatmak için dil dökmeye başlamıştır." (Peyami Safa)
  2. Karşısındakinin dikkatsizliğinden, ilgisizliğinden yararlanarak onun üzerinden kazanç sağlamak
    • "Üç defadır bu yezit beni aldatıyor." (Burhan Felek)
  3. Birine verilen sözü tutmamak
    • "Arkadaş bizi aldattı, toplantıya gelmedi."
  4. Yalan söylemek
  5. Bir şeyin görünürdeki durumu, o şeyin niteliği bakımından yanlış bir kanı vermek
    • "Dekor, tarihî esvap gözleri aldatıyor." (Yahya Kemal Beyatlı)
  6. Ayartmak, kötü yola sürüklemek, baştan çıkarmak, iğfal etmek
  7. Karı ve kocadan biri eşine sadakatsizlik etmek, ihanet etmek
  8. Oyalamak, avutmak

OYNATMAK

  1. [-i] Oynamasını sağlamak
    • "Bir curcuna havası söyledi ve salondakilerin hepsini oynattı." (Peyami Safa)
  2. Kımıldamasına yol açmak
    • "Elindeki kamçıyı oynatarak güneş altında yanan ovalarda gözlerini gezdirdi." (Memduh Şevket Esendal)
  3. [nsz] Herhangi bir canlıya istenilen hareketleri yaptırmak
    • "Ayı oynatmak."
  4. [nsz] Bir araç, gereç kullanmak
    • "Akıllı bir adam mermer üzerinde keser oynatır mı?" (Ömer Seyfettin)
  5. [nsz] Aklını yitirmek
    • "Sizinle iki gün daha çalışsam aklımı oynatabilirim." (Falih Rıfkı Atay)
  6. Korkutmak, heyecanlandırmak
    • "Yüreğimi oynattın."
  7. Herhangi bir ödevi yerine getirmeyerek karşı tarafı düzenle oyalamak
    • "Borçlu alacaklıyı iki aydır oynatıyor."
  8. [nsz] Sahneye koymak
    • "Bu ramazan geceleri Karagöz oynatacağız." (Halide Edip Adıvar)

BOŞATMAK

  1. [-den] Boşama işini yaptırmak

OYLATMAK
...
YAŞATMAK

  1. [-i] Yaşamasını sağlamak veya yaşamasına imkân vermek
    • "Mükrimin Hoca, İslam tarihini sade öğretmez, yaşatırdı." (Haldun Taner)
  2. Daha iyi ve zengin bir hayat sürmesini sağlamak
    • "O karısını yaşatıyor."
  3. [nsz] Keyiflendirmek, mutlu etmek
    • "... böyle bir gece daha yaşatması mümkün değildi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
  4. Sürdürmek, devam ettirmek
    • "Onu içimizde yaşatıyoruz."

KAPATMAK

  1. [-i] Bir malı değerinden aşağı bir karşılıkla elde etmek
    • "Evvelki hafta mühendis İlhami Bey'le karısı çok güzel bir bambu takımı kapattılar." (Haldun Taner)
  2. [-e] Kapamak
    • "Emine aklını oynattı sandılar ve evine kapattılar, kapısını kilitlediler." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  3. Bir kadınla nikâhsız yaşamak
  4. [nsz] Yayımını yasak etmek, yayımına son vermek
    • "Gazete kapatmak."
  5. Herhangi bir yerin bütün masraflarını üstlenip başkalarını içeri almadan isteği doğrultusunda eğlenmek
    • "Geçen gün Kristal'i kapatmış, vur patlasın, çal oynasın âlemi yapmış." (Halide Edip Adıvar)
  6. Bitirmek, unutturmak, söz edilmesini engellemek
    • "Sanatçılar arasındaki tatsız olayı kapatmak istiyordu." (Çetin Altan)

YIKATMAK

  1. [-i] Yıkama işini yaptırmak

KANATMAK

  1. [-i] Kanamasına yol açmak veya kanamasını sağlamak
    • "... biraz evvel kurdeleyi kestiği makasla oynarken parmağını kanatmıştı." (Reşat Nuri Güntekin)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü