Sonunda ap olan 5 harfli 38 kelime var. AP ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ap olan kelimeler listesine ya da başında ap olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A P Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
PA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AHBAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kendisiyle yakın ilişki kurulup sevilen, sayılan kimse
- "Ben yeni tanıdım ama, kızın eski ahbapları imişler!" (Osman Cemal Kaygılı)
- "Gümrükten itibaren her rast geldiği adamla ahbap çıktı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Dünden beri bir Avusturyalı doktor ile ahbap oldum." (Ömer Seyfettin)
-
[ünlem]
Samimiyet, içtenlik bildiren bir seslenme sözü
- "Baksana ahbap!"
-
[isim]
Kendisiyle yakın ilişki kurulup sevilen, sayılan kimse
- MİKAP
- ...
- ÇALAP
- ...
- PİKAP
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Küçük kamyon, kamyonet
- "Kamyonlar, pikaplar arka arkaya park etmiş duruyorlardı yan sokaklarda." (Çetin Altan)
-
Elektrikle veya pille çalışan, plak dinlemekte kullanılan araç
-
[isim]
Küçük kamyon, kamyonet
- AHŞAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Ağaçtan, tahtadan yapılmış
-
[sıfat]
Ağaçtan, tahtadan yapılmış
- SERAP
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Atmosferde ışık ışınlarının kırılmasından doğan ve çöllerde kolaylıkla gözlemi yapılabilen optik yanılma, uzaktaki bir cisme bakarken sanki bir su yüzeyinden yansıyormuş gibi cisimle birlikte ters görüntünün oluşumu, ılgım, yalgın, pusarık
- "Birdenbire uzakta ... tatlı bir serap gördüm." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Atmosferde ışık ışınlarının kırılmasından doğan ve çöllerde kolaylıkla gözlemi yapılabilen optik yanılma, uzaktaki bir cisme bakarken sanki bir su yüzeyinden yansıyormuş gibi cisimle birlikte ters görüntünün oluşumu, ılgım, yalgın, pusarık
- ASHAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sahipler
-
Sahabe
-
[isim]
Sahipler
- ERBAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir işten anlayan, bir işi iyi yapan kimse
- "Her işi erbabından sormalı."
-
[isim]
Bir işten anlayan, bir işi iyi yapan kimse
- NİKAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yüz örtüsü, peçe
-
[isim]
Yüz örtüsü, peçe
- LAKAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir kimseye, bir aileye kendi adından ayrı olarak sonradan takılan, o kimsenin veya o ailenin bir özelliğinden kaynaklanan ad
- "Arkadaşının taktığı bu lakabı, Ger Ali, soyadı kanunu çıkınca isminin başından alıp sonuna koydu mu bilmiyorum." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[isim]
Bir kimseye, bir aileye kendi adından ayrı olarak sonradan takılan, o kimsenin veya o ailenin bir özelliğinden kaynaklanan ad
- KASAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sığır, koyun gibi eti yenecek hayvanları kesen veya dükkânında perakende olarak satan kimse
-
Et satılan dükkân
-
[sıfat]
Kan dökücü, hunhar
-
[isim]
Sığır, koyun gibi eti yenecek hayvanları kesen veya dükkânında perakende olarak satan kimse
- MUSAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Başına bir kötülük, felaket gelmiş olan
-
Hastalığa yakalanmış, tutulmuş, uğramış
- "Herkes, hastalığın cinsine göre, aşağı yukarı musap sayılır." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Başına bir kötülük, felaket gelmiş olan
- CENAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Saygı, onur ve büyüklük anlamıyla kullanılan bir söz
- "Prens cenapları için oturacak yer arıyoruz." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Saygı, onur ve büyüklük anlamıyla kullanılan bir söz
- HARAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Bayındırlığı kalmamış, yıkılacak duruma gelmiş, yıkkın, viran
- "Duvarları yıkılmış, çatıları yanmış, harap bir köyün hizasına gelince yaver atından atladı." (Ömer Seyfettin)
- "Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir." (Atatürk)
- "Ona zamanın harap edemeyeceği bir abide yapmak istedi." (Halide Edip Adıvar)
- "Parkın eski güzelliği kalmadı, ne kadar harap oldu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Bitkin, yorgun, perişan
- "Kiraz yemekten insanlar harap, perişan olurdu." (Refik Halit Karay)
-
Çok sarhoş
-
[sıfat]
Bayındırlığı kalmamış, yıkılacak duruma gelmiş, yıkkın, viran
- KEŞAP
- ...
- TÜRAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Toprak, toz
-
[isim]
Toprak, toz
- ŞAHAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Akan yıldız
-
[isim]
Akan yıldız
- KEBAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Doğrudan doğruya ateşte veya kap içinde susuz olarak pişirilmiş et
- "Oradan ayrılınca hemen çarşıya koşar, sıcak bir ekmek alır, içini kebapla doldurur, anama götürürdüm." (Halide Edip Adıvar)
-
Kızartma, çevirme veya kavurma yoluyla hazırlanan her türlü yiyecek
- "Kestane kebabı. Patlıcan kebabı."
-
[sıfat]
Kavrulmuş, kızarmış
- "Kebap mısır."
-
[sıfat]
Yanmış, yanık
-
[isim]
Doğrudan doğruya ateşte veya kap içinde susuz olarak pişirilmiş et
- ŞİTAP
- ...
- ZEHAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sanma, sanı, zannetme
- "Bu oyunun kendine düşman bir partiye seçmen kazandırdığı zehabına kapılmış olacak." (Haldun Taner)
- "Kim bilir ne taraflara yorar, ne zehaplarda bulunur?" (Sermet Muhtar Alus)
-
[isim]
Sanma, sanı, zannetme