Sonunda ap olan 5 harfli 38 kelime var. AP ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ap olan kelimeler listesine ya da başında ap olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A P Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
PA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- GAZAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Öfke, kızgınlık, hiddet
- "En önde Tevfik, en arkada cüce, birbirinin ayaklarına basarak Emine'nin gazabından sokağa fırladılar, karanlıkta birdenbire kayboldular." (Halide Edip Adıvar)
- "Sert kelimeler kullandı, köpürdü, gazaba geldi." (Peyami Safa)
-
[isim]
Öfke, kızgınlık, hiddet
- SAVAP
- ...
- NİSAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yeter sayı
-
[isim]
Yeter sayı
- AHBAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kendisiyle yakın ilişki kurulup sevilen, sayılan kimse
- "Ben yeni tanıdım ama, kızın eski ahbapları imişler!" (Osman Cemal Kaygılı)
- "Gümrükten itibaren her rast geldiği adamla ahbap çıktı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Dünden beri bir Avusturyalı doktor ile ahbap oldum." (Ömer Seyfettin)
-
[ünlem]
Samimiyet, içtenlik bildiren bir seslenme sözü
- "Baksana ahbap!"
-
[isim]
Kendisiyle yakın ilişki kurulup sevilen, sayılan kimse
- KASAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sığır, koyun gibi eti yenecek hayvanları kesen veya dükkânında perakende olarak satan kimse
-
Et satılan dükkân
-
[sıfat]
Kan dökücü, hunhar
-
[isim]
Sığır, koyun gibi eti yenecek hayvanları kesen veya dükkânında perakende olarak satan kimse
- BİTAP
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Bitkin, yorgun
- "Sabaha doğru bitap düştü, onun kucağında uyuyakaldı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Bitkin, yorgun
- ŞARAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Üzüm veya başka meyve sularını türlü yöntemlerle mayalandırarak elde edilen alkollü içki, mey
-
[isim]
Üzüm veya başka meyve sularını türlü yöntemlerle mayalandırarak elde edilen alkollü içki, mey
- DOLAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Genellikle tahtadan yapılmış, bölme veya çekmelerine eşya konulan kapaklı mobilya
- "Hemen aynalı dolabını açtı, en iyi çarşafını çıkararak acele giyinmeye başladı." (Peyami Safa)
- "İleride işler yapmaya, dolaplar çevirmeye başlarsa kendi de bundan istifade edecekti." (Ercüment Ekrem Talu)
-
Dönerek çalışan ve özellikle su çeken düzen
- "Kuyu dolabı."
-
Dönme dolap
-
İstanbul bedesteninde dükkân
- "Bedestende iki dolap tutuyor."
-
Orta oyununda sahnede dükkân veya ev olarak kullanılan dekor
-
Düzen
- "Çevrilen dolabı sezdi."
-
[isim]
Genellikle tahtadan yapılmış, bölme veya çekmelerine eşya konulan kapaklı mobilya
- HARAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Bayındırlığı kalmamış, yıkılacak duruma gelmiş, yıkkın, viran
- "Duvarları yıkılmış, çatıları yanmış, harap bir köyün hizasına gelince yaver atından atladı." (Ömer Seyfettin)
- "Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir." (Atatürk)
- "Ona zamanın harap edemeyeceği bir abide yapmak istedi." (Halide Edip Adıvar)
- "Parkın eski güzelliği kalmadı, ne kadar harap oldu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Bitkin, yorgun, perişan
- "Kiraz yemekten insanlar harap, perişan olurdu." (Refik Halit Karay)
-
Çok sarhoş
-
[sıfat]
Bayındırlığı kalmamış, yıkılacak duruma gelmiş, yıkkın, viran
- HİCAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Utanma, utanç, sıkılma
- "Ve Rabia'nın hicabından taze yanakları gene eski nadide bir şarap gibi lal rengini alıvermişti." (Halide Edip Adıvar)
- "Kalem aldın kaşlarını çatmaya / Hicap ettim adın sual etmeye." (Dadaloğlu)
-
Perde
- "Sensin bize bizden yakın / Görünmezsin hicap nedir?" (Yunus Emre)
-
[isim]
Utanma, utanç, sıkılma
- HİTAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sözü birine veya birilerine yöneltme, seslenme
- "Kötü konuşuyoruz, bilhassa tanımadıklarımıza hitap ederken tamamıyla kekeliyoruz." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
[isim]
Sözü birine veya birilerine yöneltme, seslenme
- LAKAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir kimseye, bir aileye kendi adından ayrı olarak sonradan takılan, o kimsenin veya o ailenin bir özelliğinden kaynaklanan ad
- "Arkadaşının taktığı bu lakabı, Ger Ali, soyadı kanunu çıkınca isminin başından alıp sonuna koydu mu bilmiyorum." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[isim]
Bir kimseye, bir aileye kendi adından ayrı olarak sonradan takılan, o kimsenin veya o ailenin bir özelliğinden kaynaklanan ad
- HESAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Aritmetik
- "Oraya çıkınca hamallara onar kuruştan hesap göreceksin." (Memduh Şevket Esendal)
- "Hesap verin bakalım, nerelerde sürtüyordunuz bu saatlere kadar?" (Reşat Nuri Güntekin)
- "Meclis kapanacak ve orada hükûmeti hesaba çekeceklermiş." (Atatürk)
- "Hem benim avukat veya yargıç olmak isteyip istemediğimi de hesaba kattıkları yoktu." (Necati Cumalı)
-
Matematiksel işlem
- "Bu karanlık işlerin hesabını sorarlar." (Memduh Şevket Esendal)
- "Evvela, sana birkaç haftadır mektup yazamayışımın hesabını vereyim." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Alacaklı veya borçlu olma durumu
- "Al eline kalemi, şu benim hesapları görüver." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Kemeraltı Caddesi'ne varınca arabadan inerek hesabını gördüm." (Halit Ziya Uşaklıgil)
-
Ödenecek ücretin dökümünü ve tutarını gösteren kâğıt, hesap pusulası, adisyon
-
Oranlama, tahmin
- "Evdeki hesap çarşıya uymamak."
-
Bir girişimin, bir işin başarıya ulaşması için alınan önlemlerin bütünü
- "Harbe nasıl, niçin ve ne hesapla girmiştik?." (Falih Rıfkı Atay)
-
Tutum, durum, anlayış
- "İnsana daha insanca ortamlar yaratmak için bütün hesaplarımız." (Azra Erhat)
-
Bankadaki işlemlerin yapılabilmesi için kişi, kurum ve kuruluşlar adına düzenlenen çizelge
-
[isim]
Aritmetik
- MUSAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Başına bir kötülük, felaket gelmiş olan
-
Hastalığa yakalanmış, tutulmuş, uğramış
- "Herkes, hastalığın cinsine göre, aşağı yukarı musap sayılır." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Başına bir kötülük, felaket gelmiş olan
- ÇORAP
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Pamuk, yün vb.nden örülen, ayağa giyilen giyecek
- "Köşede bağdaş kurmuş, önce kunduralarını, sonra da çoraplarını çıkarmış." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Pamuk, yün vb.nden örülen, ayağa giyilen giyecek
- ESVAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Giysi
- "Bütün esvabı bir mintan ve eski bir pantolondan ibaretti." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Giysi
- KİTAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ciltli ve ciltsiz olarak bir araya getirilmiş, basılı veya yazılı kâğıt yaprakların bütünü
- "Ona son olarak rüya için kitaptaki tabiri aramanın abes olduğunu söylediğimi hatırlıyorum." (Abdülhak Şinasi Hisar)
- "Müfettiş Bey güldü ama babacan gülüşü değildi bu; tam tersine, işini kitaba uydurmuşların güveni vardı onda." (Tarık Buğra)
-
Herhangi bir konuda yazılmış eser
- "Acaba bir edebiyat kitabında hazır bir tarif bulamaz mıyız?" (Falih Rıfkı Atay)
-
Kutsal kitap
-
[isim]
Ciltli ve ciltsiz olarak bir araya getirilmiş, basılı veya yazılı kâğıt yaprakların bütünü
- AHŞAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Ağaçtan, tahtadan yapılmış
-
[sıfat]
Ağaçtan, tahtadan yapılmış
- CEVAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir soruya, bir isteğe, bir söz veya yazıya verilen karşılık, yanıt
- "Belindeki önlüğü çıkarmaya uğraşıyor, cevap arıyor gibi düşünüyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Onun lakırtı söylemeye niyeti olmadığını göstererek kendisi cevap verdi." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Bir soruya, bir isteğe, bir söz veya yazıya verilen karşılık, yanıt
- REBAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gövdesi Hindistan cevizi kabuğundan yapılmış uzun saplı saz
-
[isim]
Gövdesi Hindistan cevizi kabuğundan yapılmış uzun saplı saz