Sonunda anmak olan 9 harfli 112 kelime var. ANMAK ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde anmak olan kelimeler listesine ya da başında anmak olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A A K M N Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
5 Harfli Kelimeler
AKMAN, ANMAK, KAMAN, KANMA
4 Harfli Kelimeler
AKMA, AMAN, ANAM, ANKA, ANMA, KAMA, KANA, MANA
3 Harfli Kelimeler
AKA, AMA, ANA, KAM, KAN, NAM
2 Harfli Kelimeler
AK, AM, AN, MA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- YAĞLANMAK
-
-
[nsz]
Yağlama işi yapılmak, yağ sürülmek, yağ konulmak
-
Yağ oluşmak
- "... şişman denilecek kadar etlenmiş, toplanmış, yağlanmış bir hanım var." (Memduh Şevket Esendal)
-
Yağdan kirlenmek
- "... saçlarını taramış, yakası pek yağlanan eski cübbesini değiştirmiş..." (Memduh Şevket Esendal)
-
Yağ sürünmek
- "Ayşe yağlandı. Kispetler giydi." (Ömer Seyfettin)
-
[nsz]
Yağlama işi yapılmak, yağ sürülmek, yağ konulmak
- HOŞLANMAK
-
-
[-den]
Hoşuna gitmek, hoş bulmak, hazzetmek, sevmek
- "Bilirsiniz ki ben, politika işlerinden hiç hoşlanmam." (Burhan Felek)
-
[-den]
Hoşuna gitmek, hoş bulmak, hazzetmek, sevmek
- DAVRANMAK
-
-
[nsz]
Bir kimseye veya bir şeye karşı belli tavır takınmak
- "Hiç gerekmezken dönüyor ve onu yeni görmüş gibi davranıyor." (Tarık Buğra)
-
[-e]
Bir şeye el atmak, girişmek
- "Polisi görünce kaçmaya davrandılar." (Haldun Taner)
-
[-e]
Bir işi yapmaya hazır olmak, hazırlanmak
- "Kalbine bu üzüntü düşünce duramadı, ayağa kalkıp gitmeye davrandı." (Refik Halit Karay)
-
[nsz]
Bir kimseye veya bir şeye karşı belli tavır takınmak
- PAKLANMAK
-
-
[nsz]
Temizlenmek
-
[nsz]
Temizlenmek
- TOPLANMAK
-
-
[nsz]
Toplama işine konu olmak
- "Ağaçtaki meyveler toplandı."
-
Toplantı yapmak
-
Kendine çekidüzen vermek
-
Şişmanlamak
- "Kısacık boylu, kara kuru Nadir Hanım'ın yerinde şimdi şişman denilecek kadar etlenmiş, toplanmış, yağlanmış bir hanım var." (Memduh Şevket Esendal)
-
[nsz]
Toplama işine konu olmak
- YOKLANMAK
-
-
[nsz]
Yoklama işine konu olmak
-
[nsz]
Yoklama işine konu olmak
- ÇALKANMAK
-
-
[nsz]
Çalkama işine konu olmak
-
Deniz, göl dalgalanmak
- "Bu loş ve serin salonların altında Haliç'in denizliğini unutmuş, uslu suyu çalkanır." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
Coşmak
-
Haber, söylenti herkesin ağzında dolaşmak
-
Coşkunluk, hareketlilik içinde bulunmak
- "Herkes, her şey bir bahar sevinci içinde çalkanır durur." (Haldun Taner)
-
[nsz]
Çalkama işine konu olmak
- ÇIPLANMAK
- ...
- YILLANMAK
-
-
[nsz]
Üzerinden bir veya daha çok yıl geçmek
- "... set üstünde yıllanmış iki çınarın altında oturulur, kahve içilir, konuşulur." (Memduh Şevket Esendal)
-
Bir yılını doldurmak
-
[nsz]
Üzerinden bir veya daha çok yıl geçmek
- YIPRANMAK
-
-
[nsz]
Zamanla veya çok kullanılma sonucu aşınmak, eskimek
- "Gömleği ütülü ama yıpranmıştı." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Makine veya makine parçaları aşınıp bozulmak
- "Dikiş makinesi kullanıla kullanıla yıprandı."
-
Saygınlığı azalmak
-
Çeşitli etkenlerle eski gücü kalmamak
- "Onun zekâsı hiç yıpranmamış."
-
[nsz]
Zamanla veya çok kullanılma sonucu aşınmak, eskimek
- KIMLANMAK
-
-
[nsz]
Kuş uçmaya hazırlanmak
-
Kalkacakmış gibi kıpırdamak
-
[nsz]
Kuş uçmaya hazırlanmak
- ACILANMAK
-
-
[nsz]
Tadı acı olmak, acılaşmak
- "Ağzım acılandı."
-
[-le]
Acılı durumda olmak, üzüntüye kapılmak, üzülmek
- "Yunus Emre insanların acılarıyla acılanan insandır." (Nezihe Araz)
-
[nsz]
Tadı acı olmak, acılaşmak
- SONLANMAK
-
-
[nsz]
Sona ermek
-
[nsz]
Sona ermek
- YAYLANMAK
-
-
[nsz]
Yaylar üzerinde hareket etmek
-
Bacakları dizden esneterek yay üzerindeymiş gibi sallanmak
- "Bu sefer Ömer, bacaklarının üstünde yaylanarak dövüşe hazır, cevap vermiş." (Memduh Şevket Esendal)
-
Çekilip gitmek
-
[nsz]
Yaylar üzerinde hareket etmek
- TAÇLANMAK
-
-
[nsz]
Taç giymek
-
[nsz]
Taç giymek
- KISKANMAK
-
-
[-i]
Sevgide veya kendisiyle ilişkili şeylerde bir başkasının ortaklığına, üstün durumda görünmesine dayanamamak
- "Mühür gözlüm seni elden / Sakınırım, kıskanırım." (Âşık Ali İzzet Özkan)
-
[-i]
Herhangi bir bakımdan kendinden üstün gördüğü birinin bu üstünlüğünden acı duymak, günülemek, haset etmek
-
Esirgemek, çok görmek
- "Benden bir dilim ekmeği kıskanırdı."
-
[-i]
Bir şeye, en küçük saygısızlık gösterilmesine bile dayanamamak
- "Her Türk, yurdunu kıskanır."
-
Yerinde olmayı istemek, imrenmek
-
[-i]
Sevgide veya kendisiyle ilişkili şeylerde bir başkasının ortaklığına, üstün durumda görünmesine dayanamamak
- PAYLANMAK
-
-
[nsz]
Paylama işi yapılmak
-
[nsz]
Paylama işi yapılmak
- PUSLANMAK
-
-
[nsz]
Hava hafif sisli bir durum almak
-
Buğulanmak
- "Zehra'nın gözleri puslanıyor. Uyku mu, kahır mı, acı mı bilinmez." (Atilla İlhan)
-
[nsz]
Hava hafif sisli bir durum almak
- BAĞLANMAK
-
-
Bağlama işine konu olmak
- "Ceviz ağacının bir dalına bağlanmış salıncak, hafif hafif kıpırdanıyordu." (Orhan Pamuk)
-
Sevmek, içten bağlı olmak
- "Ona bağlandığım kadar / Hiçbirine bağlanmadım / Sade kadın değil, insan." (Orhan Veli Kanık)
-
Yalnızca belli bir işle uğraşmak
-
[nsz]
Bir şey bir kimseye ayrılmak, tahsis edilmek
- "... sosyal güvenlik kuruluşları tarafından bağlanan emekli aylığı ve benzeri ödemelerin kesilmesini gerektirmez." (Anayasa)
-
Sözle veya yazılı olarak bir şeye bağlanmak, angaje olmak
-
[nsz]
Beklenen şey elde edilmez olmak
-
Bağlama işine konu olmak
- SALLANMAK
-
-
[nsz]
Bağlı bulunduğu yerde gevşek duruma gelip yerinden oynamak, kımıldamak
- "Dişi sallanıyor. Masa sallanıyor."
-
Bir şey belli noktasından bir yere bağlı kalmak şartıyla, o noktanın iki tarafına aynı doğrultuda ve sürekli olarak gidip gelmek
- "Lamba sallanıyor. Panjur sallanıyor."
-
Salıncak, hamak vb.nde kendini sallamak
-
Vaktini boş ve yararsız işlerle uğraşarak geçirmek, oyalanmak, savsaklanmak
-
Güçlü bir biçimde sarsılmak, titremek
- "Yere çivilenmiş koca masayı sarsarken oda bir salıncak gibi sallanıyor." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Makamından veya bulunduğu durumdan uzaklaşmak, yerini bir başkasına bırakmak tehlikesiyle karşılaşmak
-
[nsz]
Bağlı bulunduğu yerde gevşek duruma gelip yerinden oynamak, kımıldamak