Sonunda anmak olan 8 harfli 45 kelime var. ANMAK ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde anmak olan kelimeler listesine ya da başında anmak olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A A K M N Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
5 Harfli Kelimeler
AKMAN, ANMAK, KAMAN, KANMA
4 Harfli Kelimeler
AKMA, AMAN, ANAM, ANKA, ANMA, KAMA, KANA, MANA
3 Harfli Kelimeler
AKA, AMA, ANA, KAM, KAN, NAM
2 Harfli Kelimeler
AK, AM, AN, MA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ALDANMAK
-
-
Görünüşe bakarak yanlış bir yargıya varmak, yanılmak
- "Hâline, tavrına bakan sana aldanır." (Ömer Seyfettin)
-
Bir hileye, bir yalana kanmak
-
[nsz]
Hayal kırıklığına uğramak
- "Sen benim dediklerime kulak ver, aldanmazsın!" (Memduh Şevket Esendal)
-
[nsz]
Avunmak, oyalanmak
-
Havanın birden ısınmasıyla zamansız açan çiçek, soğuk sebebiyle donmak
-
Görünüşe bakarak yanlış bir yargıya varmak, yanılmak
- YIKANMAK
-
-
[nsz]
Yıkama işi yapılmak veya yıkama işine konu olmak
- "Çamaşır yıkandı."
-
Kendi vücudunu yıkamak, banyo yapmak
-
[nsz]
Yıkama işi yapılmak veya yıkama işine konu olmak
- OYNANMAK
-
-
[nsz]
Oynama işine konu olmak
- "O gece orada ne oynanacağına bakmadan içeri daldılar." (Osman Cemal Kaygılı)
-
Herhangi biri oynamak
-
[nsz]
Oynama işine konu olmak
- DAYANMAK
-
-
[-e]
Bir yere yaslanmak, kendini dayamak
- "Odalardan birinde köşeye dayanmış bir adam, sanki sızmış gibi görünüyor." (Memduh Şevket Esendal)
-
[nsz]
Kullanılışı uzun sürmek, dayanıklı olmak
- "Bu kumaş çok dayandı."
-
Zarar görmemek, varlığını korumak, hasar görmemek
- "Bu gemi fırtınaya iyi dayanır."
-
Birinden, bir şeyden güç almak, güvenmek, istinat etmek
- "Laikliği korumak için kanun kuvvetine mi, eğitim ve telkin kuvvetine mi dayanmalıyız?" (Falih Rıfkı Atay)
-
[nsz]
Tutunmak, karşı durmak, karşı koymak, mukavemet etmek
- "Merkezde Akhisar'ın, Bergama'nın da henüz dayandığını öğrendiler." (Necati Cumalı)
-
Bir şeyin üzerinde kurulmuş olmak
-
[nsz]
Güç bir duruma katlanmak, çekmek, sabretmek, tahammül etmek
- "Aradan biraz daha geçince kumandan dayanamadı, söze başladı." (Memduh Şevket Esendal)
-
Varmak, ulaşmak
- "Bu haber ortalığa yayılır yayılmaz banknotlarını kapan bankaya dayanıyor." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Bütün gücünü kullanarak bir işi yapmak
- "İki genç, kırarcasına küreklere dayandılar." (Halikarnas Balıkçısı)
-
Bir iş sonunda birinin veya bir şeyin üzerinde kalmak
- "Bu proje sonunda bize dayanacak."
-
[nsz]
Yetişmek, yeter olmak
-
Hız vermek
- "Şoför gaza dayandı."
-
[-e]
Bir yere yaslanmak, kendini dayamak
- DOLANMAK
-
-
[-e]
Bir şeyin çevresine sarılmak
- "Kocasının kolu beline bir kobra gibi dolanmış, ince kaburgalarını birbirine geçirecek gibi sıkıyordu." (Halide Edip Adıvar)
- "Dolap beygirinin en büyük şansı gözlerinin bağlı olmasıdır; böylece aynı çember içinde dolanıp durduğunun farkında olmaz." (Ahmet Ümit)
-
[nsz]
Bir şeyin çevresinde dönmek, gezmek, dolaşmak
- "Arkadan dolanıp uzaktan gözetleyecekti çeşmeyi." (Çetin Altan)
-
[nsz]
Karışmak, dolaşmak
-
[-de]
Gelişigüzel gezmek
- "Kızlarının, gelinlerinin evleri arasında dolanıyor, hep evini, komşularını arıyordu." (Necati Cumalı)
-
[-e]
Bir şeyin çevresine sarılmak
- KAPANMAK
-
-
[nsz]
Kapalı duruma gelmek
- "Son basamağı aştığım zaman, babanın kapısı hızla yüzüme kapandı." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[-e]
Dışarı ile ilişiğini kesmek
- "Rahatça çalışmak istediğim zamanlar buraya kapanırım ve kimse girmesin diye bazen içeriden de kapıyı kilitlerim." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Çalışamaz, etkinliğini sürdüremez duruma getirilmek
- "Manzumem çıkmadı ve Rübap kapandı." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Son verilmek, kesilmek
- "Arif sustu. Hacı Bey de üstelemedi. Söz de burada kapanmış oldu." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-e]
Yüzü, gövdesi bir yere gelecek biçimde eğilmek
- "Secdeye hamt için değil, güya utandıklarından kapandılar." (Ruşen Eşref Ünaydın)
-
Tatile girmek
- "Okullar kapandı."
-
Yara iyileşmek
-
Göz kör olmak
- "Kazadan sonra bir gözü kapandı."
-
Hava bulutlanmak
-
[nsz]
Kapalı duruma gelmek
- AĞLANMAK
-
-
[nsz]
Ağlama işi yapılmak
- "Atatürk'ün arkasından çok ağlandı."
-
[nsz]
Ağlama işi yapılmak
- KINANMAK
-
-
[nsz]
Kınama işi yapılmak
-
[nsz]
Kınama işi yapılmak
- SINANMAK
-
-
[nsz]
Sınama işine konu olmak
-
[nsz]
Sınama işine konu olmak
- DALANMAK
-
-
[nsz]
Dalama işine konu olmak
-
[nsz]
Dalama işine konu olmak
- BUDANMAK
-
-
[nsz]
Budama işine konu olmak
-
[nsz]
Budama işine konu olmak
- AYLANMAK
-
-
[nsz]
Bir yerin çevresinde dolanmak
-
[nsz]
Bir yerin çevresinde dolanmak
- KUŞANMAK
-
-
[-i]
Beline kuşak, kılıç, kemer vb. şeyler bağlamak
-
Giyinmek
- "Takkesini geçirmiş, entarisini kuşanmış, elma soyuyordu." (Aka Gündüz)
-
[-i]
Beline kuşak, kılıç, kemer vb. şeyler bağlamak
- OTLANMAK
-
-
[nsz]
Hayvan otlamak
-
Para ve emek harcamadan başkalarının sırtından geçinmek
-
[nsz]
Hayvan otlamak
- ARLANMAK
-
-
[nsz]
Utanmak
- "Ramazan günü alenen meyveli gazoz içmeye arlanmıyor musun?" (Haldun Taner)
-
[nsz]
Utanmak
- DONANMAK
-
-
[nsz]
Giyinip kuşanmak, süslenmek
-
[-le]
Yayılıp kaplanmak
- "Baharda ağaçlar çiçeklerle donandı."
-
[-le]
Işıklı duruma gelmek, ışıklarla bezenmek
- "Bu gördüğünüz yol şenlik gecesi gibi ardı arası kesilmez sıra sıra otomobillerin fenerleriyle donanırdı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Gerekli nesneler bir araya getirilip süslenmek, gösterişli duruma getirilmek
- "Kırk türlü kuru yemişle donanmış masanın ortasına dikilmiş bir ince, ufak mum vardı." (Aka Gündüz)
-
[nsz]
Giyinip kuşanmak, süslenmek
- YALANMAK
-
-
[nsz]
Yalama işi yapılmak veya yalama işine konu olmak
- "Tabak hiç yalanır mı?"
-
Kendini yalamak
- "Kedi yalanıyor."
-
[nsz]
Yalama işi yapılmak veya yalama işine konu olmak
- USLANMAK
-
-
[nsz]
Yadırganan, ayıplanan davranışlardan vazgeçmek, davranışlarına düzen vermek
- "Deli eniştemiz bir hayli yaşlanmıştı fakat hiç uslanmış değildi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Herhangi bir olaydan ders almak, aklı başına gelmek
-
[nsz]
Yadırganan, ayıplanan davranışlardan vazgeçmek, davranışlarına düzen vermek
- SIVANMAK
-
-
[nsz]
Sıvama işi yapılmak
- "Harç duvara sıvandı. Çocuğun elleri mürekkeple sıvandı."
-
[nsz]
Sıvama işi yapılmak
- BOYANMAK
-
-
[nsz]
Boyama işi yapılmak
- "Yeni boyanıp temizlenmiş bir ev gibi havası ferahlık veriyordu." (Refik Halit Karay)
-
Kendi kendini boyamak, yüzüne boya sürmek, makyaj yapmak
- "İki hanım yaşları geçkince olmasına bakmayarak sürmüşler, boyanmışlar, omuzlarına tilkilerini almış, kurulmuşlar." (Memduh Şevket Esendal)
-
Boya veya renkli bir şey sürülmek
-
[nsz]
Boyama işi yapılmak