Sonunda anmak olan 8 harfli 45 kelime var. ANMAK ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde anmak olan kelimeler listesine ya da başında anmak olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A A K M N Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
5 Harfli Kelimeler
AKMAN, ANMAK, KAMAN, KANMA
4 Harfli Kelimeler
AKMA, AMAN, ANAM, ANKA, ANMA, KAMA, KANA, MANA
3 Harfli Kelimeler
AKA, AMA, ANA, KAM, KAN, NAM
2 Harfli Kelimeler
AK, AM, AN, MA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KUŞANMAK
-
-
[-i]
Beline kuşak, kılıç, kemer vb. şeyler bağlamak
-
Giyinmek
- "Takkesini geçirmiş, entarisini kuşanmış, elma soyuyordu." (Aka Gündüz)
-
[-i]
Beline kuşak, kılıç, kemer vb. şeyler bağlamak
- DADANMAK
-
-
[-e]
Tadını aldığı, hoşlandığı bir şeyi sık sık istemek
- "Çocuk çikolataya pek dadandı."
-
Yarar, çıkar amacıyla veya alışkanlıkla bir yere sık uğramak, abone olmak
- "İkinci sene plajlara da dadandı; yüzüyor, kumda yatıp güneşleniyor, dans ediyor, kürek çekiyordu." (Refik Halit Karay)
-
[-e]
Tadını aldığı, hoşlandığı bir şeyi sık sık istemek
- BULANMAK
-
-
[-e]
Bulama işine konu olmak, her yanı bir şeyle kaplanmak
- "Parfüme bulanmış bir ter, boyalı suratlarından buharlaşıyor." (Atilla İlhan)
-
[nsz]
Duruluğunu yitirmek
- "Havuz bulandı."
-
[nsz]
Parlaklığını ve açıklığını yitirmek
- "Hava bulandı."
-
[nsz]
Mide bulantısı olmak
-
[nsz]
Karışmak
- "Köylünün bu habere zihni bulandı." (Aka Gündüz)
-
[-e]
Bulama işine konu olmak, her yanı bir şeyle kaplanmak
- KAŞANMAK
-
-
[nsz]
Hizmet ve binek hayvanları durup işemek
-
[nsz]
Hizmet ve binek hayvanları durup işemek
- SULANMAK
-
-
[nsz]
Sulama işi yapılmak
- "Tarla sulandı."
-
Sulu duruma gelmek
- "Geceye doğru kar sulanıyor ve gevşiyor." (Atilla İlhan)
-
Suyu çoğalıp yoğunluğu azalma
- "Kanı sulandı."
-
Göz yaşarmak
- "Otomobilde bir şey kaçtığı için durmadan gözü sulanıp akıyor." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Ciddiyetini, ağırlığını kaybetmek
-
[-e]
İmrendiğini açığa vurmak
- "Bizim çiçeklere sulandı."
-
[-e]
Birine karşı duyulan cinsel isteği kendisine sezdirmek, yeşillenmek
-
[nsz]
Sulama işi yapılmak
- ARLANMAK
-
-
[nsz]
Utanmak
- "Ramazan günü alenen meyveli gazoz içmeye arlanmıyor musun?" (Haldun Taner)
-
[nsz]
Utanmak
- AKLANMAK
-
-
[nsz]
Ak olmak, temizlenmek
- "Bu çamaşır ne aklanır ne paklanır."
-
Hakkında dava açılan sanık, yargılama sonunda suçsuz bulunmak, temize çıkmak, beraat etmek
-
[nsz]
Ak olmak, temizlenmek
- SIVANMAK
-
-
[nsz]
Sıvama işi yapılmak
- "Harç duvara sıvandı. Çocuğun elleri mürekkeple sıvandı."
-
[nsz]
Sıvama işi yapılmak
- YARANMAK
-
-
[-e]
Bir davranışla birini memnun etmek
- "Vatanın hukukunu müdafaa etmek lazımken düşmana yaranmak bahanesi altında..." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
İçten olmayan davranışlarla birini memnun etmeye, gözüne girmeye çalışmak
-
[-e]
Bir davranışla birini memnun etmek
- DAYANMAK
-
-
[-e]
Bir yere yaslanmak, kendini dayamak
- "Odalardan birinde köşeye dayanmış bir adam, sanki sızmış gibi görünüyor." (Memduh Şevket Esendal)
-
[nsz]
Kullanılışı uzun sürmek, dayanıklı olmak
- "Bu kumaş çok dayandı."
-
Zarar görmemek, varlığını korumak, hasar görmemek
- "Bu gemi fırtınaya iyi dayanır."
-
Birinden, bir şeyden güç almak, güvenmek, istinat etmek
- "Laikliği korumak için kanun kuvvetine mi, eğitim ve telkin kuvvetine mi dayanmalıyız?" (Falih Rıfkı Atay)
-
[nsz]
Tutunmak, karşı durmak, karşı koymak, mukavemet etmek
- "Merkezde Akhisar'ın, Bergama'nın da henüz dayandığını öğrendiler." (Necati Cumalı)
-
Bir şeyin üzerinde kurulmuş olmak
-
[nsz]
Güç bir duruma katlanmak, çekmek, sabretmek, tahammül etmek
- "Aradan biraz daha geçince kumandan dayanamadı, söze başladı." (Memduh Şevket Esendal)
-
Varmak, ulaşmak
- "Bu haber ortalığa yayılır yayılmaz banknotlarını kapan bankaya dayanıyor." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Bütün gücünü kullanarak bir işi yapmak
- "İki genç, kırarcasına küreklere dayandılar." (Halikarnas Balıkçısı)
-
Bir iş sonunda birinin veya bir şeyin üzerinde kalmak
- "Bu proje sonunda bize dayanacak."
-
[nsz]
Yetişmek, yeter olmak
-
Hız vermek
- "Şoför gaza dayandı."
-
[-e]
Bir yere yaslanmak, kendini dayamak
- KIVANMAK
-
-
[-e]
Övünülecek bir olaydan dolayı sevinmek, iftihar etmek, memnun olmak
-
[-e]
Övünülecek bir olaydan dolayı sevinmek, iftihar etmek, memnun olmak
- YAŞANMAK
-
-
[nsz]
Yaşama işi yapılmak
-
[nsz]
Yaşama işi yapılmak
- BOŞANMAK
-
-
Karı ve koca mahkeme kararı ile birbirinden ayrılmak
- "Ne oldu da kocasından boşandı, sen anladın mı?" (Memduh Şevket Esendal)
-
Hayvan, başlığından, koşum takımından veya bağından kurtulmak
-
[nsz]
Birdenbire ve bol bol akmak
- "Bir zamandır kendimi tutamıyorum, gözyaşlarım birden boşanıyor." (Ercüment Ekrem Talu)
-
[nsz]
Baskı altında gergin duran bir şey, birden ve hızla kurtulmak
- "Vecihe, fazla kurulmuş bir zemberek şiddetiyle boşandı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[nsz]
Kapalı bir yerde bulunan insanlar birden dışarı çıkmak
- "Yoksa tımarhane mi boşanmıştı?" (Ömer Seyfettin)
-
Çok ağlamak
- "Gözlerinden yaşlar boşandı birden." (Cahit Uçuk)
-
[nsz]
Dertlerini, yakınmalarını anlatmak
-
Sıyrılmak, kurtulmak
- "Sabırsız ellerle acele acele üst başından boşandı ve çıplak olarak denize atladı." (Halikarnas Balıkçısı)
-
Karı ve koca mahkeme kararı ile birbirinden ayrılmak
- AĞLANMAK
-
-
[nsz]
Ağlama işi yapılmak
- "Atatürk'ün arkasından çok ağlandı."
-
[nsz]
Ağlama işi yapılmak
- SINANMAK
-
-
[nsz]
Sınama işine konu olmak
-
[nsz]
Sınama işine konu olmak
- USLANMAK
-
-
[nsz]
Yadırganan, ayıplanan davranışlardan vazgeçmek, davranışlarına düzen vermek
- "Deli eniştemiz bir hayli yaşlanmıştı fakat hiç uslanmış değildi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Herhangi bir olaydan ders almak, aklı başına gelmek
-
[nsz]
Yadırganan, ayıplanan davranışlardan vazgeçmek, davranışlarına düzen vermek
- UÇLANMAK
-
-
[nsz]
Uçlu duruma gelmek
-
Vermek
- "Tıngırın varsa uçlan, dedi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[nsz]
Uçlu duruma gelmek
- ADLANMAK
-
-
[nsz]
Kendisine ad verilmek
-
Kötü ün kazanmak
-
[nsz]
Kendisine ad verilmek
- TARANMAK
-
-
[nsz]
Tarama işi yapılmak
- "Yünler yıkandıktan sonra tarandı."
-
Kendi başını taramak
- "Bugün bu tarağımla taranmıştım." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Dikkatlice bir şey aramak
- "Kalkarlarken tütün kesesini kuşağına sokan İboş arandı, tarandı" (Ömer Seyfettin)
-
[nsz]
Tarama işi yapılmak
- OTLANMAK
-
-
[nsz]
Hayvan otlamak
-
Para ve emek harcamadan başkalarının sırtından geçinmek
-
[nsz]
Hayvan otlamak