Sonunda an olan 6 harfli 199 kelime var. AN ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde an olan kelimeler listesine ya da başında an olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BALKAN
-
-
[isim]
Sarp ve ormanlık sıradağ
- "Podima balkanları içinde, bir alandan, bir çalılık içinden Ahmet Efendi'yi çıkarıp getirmişler." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Sarp ve ormanlık sıradağ
- DIŞTAN
-
-
[sıfat]
Aslında olmayıp sonradan ve dışarının etkisiyle ortaya çıkan (düşünceler)
-
[sıfat]
Aslında olmayıp sonradan ve dışarının etkisiyle ortaya çıkan (düşünceler)
- FETTAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Fitneli, karıştırıcı
-
Gönül ayartıcı, cilveli
- "Bunun için değil mi ki senin kadın tanıdıklarının hepsi fettandırlar." (Peyami Safa)
-
[sıfat]
Fitneli, karıştırıcı
- DUAHAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Dua okuyucu
-
[isim]
Dua okuyucu
- TOPTAN
-
-
[sıfat]
Büyük ölçüde, çok miktarda yapılan (alışveriş), perakende karşıtı
- "Mahalle halkının şehirden toptan aldıklarını taşıyan ... pazar kayıkları gider gelirdi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Toplu bir biçimde olan, global
-
[sıfat]
Büyük ölçüde, çok miktarda yapılan (alışveriş), perakende karşıtı
- DUYGAN
-
-
[sıfat]
Aşırı duygulu
- "Sanat eseri yaratmamakla beraber fazla hisli, duygan olanlar, duygularının kuvveti nispetinde, muhakkak, şu beş hissin noksanını sezip sızlanırlar." (Refik Halit Karay)
-
[sıfat]
Aşırı duygulu
- ANBEAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
Her an
- "Anbean bekleniyor."
-
Zaman zaman
-
Giderek
-
[zarf]
Her an
- PROFAN
- ...
- ATAMAN
-
-
[isim]
Rus Kazakların başbuğuna verilen unvan
-
[isim]
Rus Kazakların başbuğuna verilen unvan
- IŞIĞAN
-
-
[isim]
Kışın yapraklarını dökmeyen, 3 m boyunda, yaprakları sivri dikenli, beyaz çiçekli, meyvesi parlak kırmızı renkli bir çalı türü (Ilex colchica)
-
[isim]
Kışın yapraklarını dökmeyen, 3 m boyunda, yaprakları sivri dikenli, beyaz çiçekli, meyvesi parlak kırmızı renkli bir çalı türü (Ilex colchica)
- KÜFRAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Nankörlük
-
[isim]
Nankörlük
- BUKRAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Saraçların kullandığı yün kırpıntısı
-
[isim]
Saraçların kullandığı yün kırpıntısı
- MİNTAN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Yakasız, uzun kollu erkek gömleği
- "Cepkenini, damalı mintanını çıkarmış, kolalı gömleğine kravatını bağlıyordu." (Tarık Buğra)
-
Gömlek üzerine giyilen kollu yelek
-
[isim]
Yakasız, uzun kollu erkek gömleği
- KASLAN
- ...
- KATMAN
-
-
[isim]
Birbiri üzerinde bulunan yassıca maddelerin her biri, tabaka
-
Altında veya üstünde olan kayaçlardan gözle veya fiziksel olarak az çok ayrılabilen, kalınlığı 1 cm'den az olmayan tortul kayaç birimi, tabaka
-
Bir toplum içinde makam, şöhret, meslek vb. bakımdan ayrılan topluluklardan her biri, tabaka
-
[isim]
Birbiri üzerinde bulunan yassıca maddelerin her biri, tabaka
- TAHRAN
- ...
- HAYVAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Duygu ve hareket yeteneği olan, içgüdüleriyle hareket eden canlı yaratık
- "İnce ruhlu insanlar gibi Atatürk de hayvanları severdi." (Falih Rıfkı Atay)
-
[sıfat]
Akılsız, duygusuz, kaba, hoyrat (kimse)
-
Kızılan bir kimseye söylenen bir söz
-
At, eşek, katır gibi türlü hizmetlerde kullanılan yaratık
- "Zavallı hayvan bir saattir yüz okkadan fazla bir yükü sürüklüyordu." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Duygu ve hareket yeteneği olan, içgüdüleriyle hareket eden canlı yaratık
- KERVAN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Uzak yerlere yolcu ve ticaret eşyası taşıyan yük hayvanı katarı
- "Aşağı doğru inen kervan yavaş yavaş söğütlüğe kadar geldi." (Falih Rıfkı Atay)
-
Toplu olarak birbiri ardınca gelen şeyler
- "Kervana karışmalı, ne gerisinde kalmalı ne başında durmalı." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Uzak yerlere yolcu ve ticaret eşyası taşıyan yük hayvanı katarı
- KURBAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Dinin buyruğunu veya bir adağı yerine getirmek için kesilen hayvan
- "Yarım okka et, onun elinde bir kurban kadar bereketli." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Muhakkak bir ihanete kurban gitmiştir." (Feridun Fazıl Tülbentçi)
- "Kurban olayım, ne güzel memleket!"
- "Üçümüzün müşterek kurbanı olduğumuz acı bir devir, bahçenin tatlı havasını ağırlaştırmıştı." (Halide Edip Adıvar)
-
[ünlem]
İçtenliği belirten bir seslenme sözü
- "Kurban! Nerede kaldın?"
- "Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilal." (Mehmet Akif Ersoy)
-
Bir ülkü uğrunda feda edilen veya kendini feda eden kimse
- "Hava kurbanları."
-
Bir kazada veya felakette ölen kimse
- "Vardar, her sene Üsküp'ten beş on kurban alan bir nehirdi." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Maddi ve manevi bakımdan felakete sürüklenmiş, insani değerlerini yitirmek zorunda kalmış veya bırakılmış kimse
- "Benim gibi nice kızlar beyaz kadın ticaretinin kurbanı olmuşlardır." (Aka Gündüz)
-
Müslümanlarda Kurban Bayramı
- "Kurbanda geleceklermiş."
-
[isim]
Dinin buyruğunu veya bir adağı yerine getirmek için kesilen hayvan
- AŞİYAN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Kuş yuvası
-
Ev, oturulan yer, mesken
-
[isim]
Kuş yuvası