Sonunda al olan 5 harfli 94 kelime var. AL ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde al olan kelimeler listesine ya da başında al olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A L Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AL, LA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KEFAL
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Kefalgillerden, orta büyüklükte, çok pullu, küt başlı, gümüş renkte, beyaz etli bir balık, topbaş balık (Mugil cephalus)
-
[isim]
Kefalgillerden, orta büyüklükte, çok pullu, küt başlı, gümüş renkte, beyaz etli bir balık, topbaş balık (Mugil cephalus)
- CELAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Büyüklük, ululuk
-
Öfke, kızgınlık
- "Kahraman ırkıma bir gül; ne bu şiddet, bu celal?" (Mehmet Akif Ersoy)
-
[isim]
Büyüklük, ululuk
- EMSAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Benzer
- "Tarihte o ana kadar emsali görülmedik bir ticari kepazelik devri açılmıştı." (Ercüment Ekrem Talu)
-
Yaşıt, eş, denk
- "Emsali bir üst derece maaş aldığı hâlde zavallı resim hocamız mağdur duruma düşmüş bulunuyordu." (Haldun Taner)
-
Örnek
-
Kat sayı
-
[isim]
Benzer
- EFDAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Erdemli
-
Yeğ tutulan, tercih edilen
-
[sıfat]
Erdemli
- MUHAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Olamaz, olmaz, olmayacak, olması, gerçekleşmesi olanaksız
- "Gizli düşmanların elinden memleketi kurtarmak muhal bulunuyordu." (Samiha Ayverdi)
-
[sıfat]
Olamaz, olmaz, olmayacak, olması, gerçekleşmesi olanaksız
- İDEAL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Ülkü
- "Büyük ideal sahiplerinin ilk kudretleri ketum oluşlarıdır." (Aka Gündüz)
-
[sıfat]
Düşüncenin tasarlayabileceği bütün üstün nitelikleri kendinde toplayan
- "Benim de kendime mahsus ideal hayallerim olur." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Ülkü
- PEDAL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir makinede, bir araçta ayak yardımıyla dönmeyi veya hareketi sağlayan düzen, ayaklık
-
[isim]
Bir makinede, bir araçta ayak yardımıyla dönmeyi veya hareketi sağlayan düzen, ayaklık
- ÇATAL
-
-
[isim]
İki veya daha çok kola ayrılan değnek
-
Yol, ağaç gibi kollara ayrılan şeylerin ayrılma yeri
-
Dallı olan şeylerin her kolu
-
Yemek yerken kullanılan iki, üç veya dört uzun dişli çoğunlukla metal araç
- "Çatalı elinden düştü, ağzı açık kaldı." (Peyami Safa)
-
Dirgen
-
Bir tür olta iğnesi
-
[sıfat]
Ucu kollara ayrılmış
- "Çatal dal. Çatal yol."
-
[sıfat]
İki taraflı
- "Çatal anahtar."
- "Evlerinin önü çatal pınarlar / İçerler suyunu beni anarlar." (Halk türküsü)
-
[sıfat]
İki anlamlı, iki türlü anlaşılabilir
- "Çatal söz."
-
[isim]
İki veya daha çok kola ayrılan değnek
- ÇOKAL
-
-
[isim]
Savaşlarda giyilen zırh
-
[isim]
Savaşlarda giyilen zırh
- ŞİMAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kuzey
-
[isim]
Kuzey
- UYSAL
-
-
[sıfat]
Başkalarına kolayca uyabilen, sözlerini dinleyip karşı gelmeyen, yumuşak başlı
- "Kadın uysal olduğu zaman kuvvetlidir." (Aka Gündüz)
-
[sıfat]
Başkalarına kolayca uyabilen, sözlerini dinleyip karşı gelmeyen, yumuşak başlı
- İĞFAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir kadını aldatma, baştan çıkarma
-
Aldatma, ayartma, kandırma, baştan çıkarma
- "Bir genç kızı izdivaç vaadiyle iğfal etmiş bir adamın mesuliyetini, vicdan azabını ve nihayet hicabını duyuyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Bir kadını aldatma, baştan çıkarma
- DOĞAL
-
-
[sıfat]
Doğada olan, doğada bulunan
- "Doğal olarak kendisinin de o bir adımdan daha çok yaklaşmasına izin vermiyordu." (Necati Cumalı)
-
Doğada rastlandığı gibi, doğaya uygun olan, doğa güçlerine, kurallarına uyan, tabii, natürel
-
Kendiliğinden olan, insan eliyle yapılmamış, yapay karşıtı
- "Doğal liman. Doğal sınır."
-
Yapmacık olmayan
-
Olağan, alışılmış, her zamanki gibi olan, beklenildiği gibi
-
Sağduyuya, mantığa, olağan düzene uygun olan
-
Katıksız, saf
-
[sıfat]
Doğada olan, doğada bulunan
- MASAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Genellikle halkın yarattığı, hayale dayanan, sözlü gelenekte yaşayan, çoğunlukla insanlar, hayvanlar ile cadı, cin, dev, peri vb. varlıkların başından geçen olağanüstü olayları anlatan edebî tür
- "Masal olsun roman olsun, ikisi de anlatı sanatıdır." (Necati Cumalı)
-
Boş, boşuna söylenmiş söz
- "Müttefikler karşı hücuma geçtikten sonra, milleti aynı masalla uyutmak olanaksızlaştı." (Haldun Taner)
-
Değersiz, önemsiz şey
- "Yaratıcı gücü kalmayan bir yazıcı bir masaldan başka nedir?" (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Genellikle halkın yarattığı, hayale dayanan, sözlü gelenekte yaşayan, çoğunlukla insanlar, hayvanlar ile cadı, cin, dev, peri vb. varlıkların başından geçen olağanüstü olayları anlatan edebî tür
- SANAL
-
-
[sıfat]
Gerçekte yeri olmayıp zihinde tasarlanan, mevhum, farazi, tahminî
-
Negatif bir sayı üzerinde alınan ve ikinci kuvvetten bir kök taşıyan cebirsel anlatım
-
[sıfat]
Gerçekte yeri olmayıp zihinde tasarlanan, mevhum, farazi, tahminî
- MELAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Can sıkıntısı, usanç
- "Melalimizi avutmak için bin türlü eğlence, bin türlü zevk icat ettik." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Üzüntü, hüzün, dert
- "Her zaman, doğduğu, çocukluğunu geçirdiği memleketin rüzgârlarıyla bir melal duyardı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Can sıkıntısı, usanç
- UZZAL
- ...
- YANAL
-
-
[sıfat]
Yanda olan, yana düşen
-
Alaca, iki renkli
- "Yanal elma. Yanal keçi."
-
[sıfat]
Yanda olan, yana düşen
- İSHAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Olağandan daha çok, daha sık ve sulu dışkı çıkarma, bağırsakları bozulma, sürgün, ötürük, iç sürme, amel, linet
-
[isim]
Olağandan daha çok, daha sık ve sulu dışkı çıkarma, bağırsakları bozulma, sürgün, ötürük, iç sürme, amel, linet
- İRSAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gönderme, yollama
-
[isim]
Gönderme, yollama