Sonunda ah olan 5 harfli 30 kelime var. AH ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ah olan kelimeler listesine ya da başında ah olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A H Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AH, HA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SEMAH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Alevi ve Bektaşi topluluklarında yaygın olan ve müzik eşliğinde uygulanan tören nitelikli oyun
-
[isim]
Alevi ve Bektaşi topluluklarında yaygın olan ve müzik eşliğinde uygulanan tören nitelikli oyun
- GÜNAH
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Dinî bakımdan suç sayılan iş veya davranış, vebal
- "Bunu yapan günün birinde er geç bu günahın kefaretini ödeyecektir." (Haldun Taner)
- "Seni göreyim söyleyeyim dedim de günah benden gitsin!" (Necati Cumalı)
- "Bedia'yı terk edersem büyük bir günah işlemiş olacağım." (Peyami Safa)
- "Bu mala bu kadar para vermek günah olur."
-
Acımaya yol açacak kötü davranış, yazık
- "Bu adama bu kadar eziyet etmek günahtır."
-
Sorumluluk, vebal
- "Ben söyleyeyim de günah benden gitsin."
-
Kabahat, hafif suç
- "Bütün kusurları, günahları, kibar, asil bir güzellik şeklinde görülür." (Mahmut Yesari)
-
[isim]
Dinî bakımdan suç sayılan iş veya davranış, vebal
- İFLAH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kötü, güç bir durumdan kurtulma, iyi bir duruma gelme, onma
- "Senin iflah olacağın yok."
- "Dal çürük çıktı mı otuz metreden düşen iflah olmuyor artık." (Haldun Taner)
- "Benim dört çeşit insan karşısında iflahım kesilir." (Haldun Taner)
-
[isim]
Kötü, güç bir durumdan kurtulma, iyi bir duruma gelme, onma
- EYVAH
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[ünlem]
Beklenmedik, kötü, hoşa gitmeyen bir haber veya olay karşısında duyulan acınma, üzülme sözü
- "Eyvah, ne yer ne yâr kaldı!" (Abdülhak Hamit Tarhan)
-
[ünlem]
Beklenmedik, kötü, hoşa gitmeyen bir haber veya olay karşısında duyulan acınma, üzülme sözü
- YEGAH
- ...
- ERVAH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ruhlar
- "Tozlar altında kalan divanı / Artık ervah okuyup ezberler." (Arif Nihat Asya)
-
[isim]
Ruhlar
- TAMAH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Açgözlülük
- "Kalpler soğuk; gözler, tamah ve ihtiras ile yanıyor." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Açgözlülük
- MÜBAH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Dinî bakımdan yapılmasında sakınca olmayan, yapılması günah veya sevap olmayan
- "Kendine mübah gördüğünü bana yasak ederek beni susturmak mı istiyordun?" (Peyami Safa)
-
Yapılmasında sakınca görülmeyen
-
[sıfat]
Dinî bakımdan yapılmasında sakınca olmayan, yapılması günah veya sevap olmayan
- ISLAH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Düzeltme, iyileştirme
- "Cezaevlerinin ıslahı."
- "Sanat yalnız insanları ıslah etmeye yarar bir vasıtadır." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Bir hayvan veya bitki türünden daha iyi verim alabilmek amacıyla yapılan işlem
- "Tohum ıslah istasyonu."
-
[isim]
Düzeltme, iyileştirme
- SEGAH
- ...
- MİZAH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gülmece
- "İnci gibi güzel bir yazısı ve mizaha da istidadı varmış." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Gülmece
- FELAH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kurtuluş, selamet, onma
- "Şu bizim halkı uyandırmadadır varsa felah." (Mehmet Akif Ersoy)
- "Kadın delifişeğin biri ise yine felah bulamazsın." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Kurtuluş, selamet, onma
- SALAH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Düzelme, iyileşme, iyilik
-
[isim]
Düzelme, iyileşme, iyilik
- SİYAH
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Kara (II), beyaz karşıtı
- "İri siyah gözlerini kalın kaşlarıyla beraber kaldırdı." (Ömer Seyfettin)
-
[sıfat]
Bu renkte olan
- "Siyah ekmek."
-
Baskıda başka harflerden daha kalın görünen harf türü
-
[isim]
Kara (II), beyaz karşıtı
- CENAH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kuş kanadı
-
Kol, pazı
-
Yan, taraf
-
Kanat
- "Ben takımımla beraber taburun sağ cenahını himaye için tepelere çıktım." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Kuş kanadı
- FERAH
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Bol, geniş
- "Ferah bir ev."
-
Havadar, aydınlık, iç açıcı (yer)
- "Bu kahvenin ferah ve sevimli bir taraçası vardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Bol, geniş
- KEMAH
- ...
- REFAH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bolluk, varlık ve rahatlık içinde yaşama, gönenç
- "Sağlığında borç içinde olmakla beraber müthiş bir refah havası içinde yüzen aile beş parasız kalıyor." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Bolluk, varlık ve rahatlık içinde yaşama, gönenç
- SİLAH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Savunmak veya saldırmak amacıyla kullanılan araç
- "Üç serseri birbirleriyle silah silaha girmişler." (Refik Halit Karay)
-
Savunmak veya saldırmak için kullanılan nesne, etken araç
-
Bir konuda etkili her şey
- "Bir maddi menfaate dayanmayan meselelerde rica ve niyaz en kuvvetli bir silahtır." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Savunmak veya saldırmak amacıyla kullanılan araç
- ESSAH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Doğru, gerçek
-
[sıfat]
Doğru, gerçek